Sayın Davutoğlu hesap vereceksiniz!
Çözümü ihale ettiğiniz kişi, elinde silah dağ başını kesmiş, yolları kapatıp, köyleri basıp onlarca insanı kurşuna dizmiş azgın bir terör örgütünün lideridir.
Karşınızda kırk bini aşkın insanın ölmesine ve ocakların sönmesine neden olmuş örgütlü bir cinayet şebekesi vardır.
Siz bu terörist çetenin elinden silahları almadan, onunla masaya oturuyorsunuz. “Anneler ağlamayacak... tabutlar gelmeyecek” vaatleriyle kamuoyuna içinde ne olduğunu kimsenin bilmediği “çözüm süreci” adlı ütopik bir proje dayatıyorsunuz. Teröristbaşından aldığınız akılla ‘Akil Adamlar’ ekibi oluşturuyorsunuz. Akilleri, elinde silah olanların üzerine değil masum halkın üzerine salıyorsunuz.
Türkiye’de ki Kürt vatandaşlarının temsilcisi olarak PKK ile muhatap oluyorsunuz. Terör örgütüyle Kürt asıllı vatandaşlar arasında ayrım yapmayarak; PKK eşittir Kürt denklemini kuruyorsunuz ve milli bütünlüğe en büyük ihaneti yapıyorsunuz.
Diyarbakır meydanında her 21 Mart’ta bebek katili Öcalan’ın mektubunu okutarak bütün Kürtleri Öcalan’ın arkasında toplanmaya teşvik ediyorsunuz.
Terör örgütünün talepleri doğrultusunda örgütle mücadele eden güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlıyorsunuz. Güvenlik güçlerini garnizonlara ve karakollara çekerek saha hâkimiyetini sessiz/sedasız PKK’lı cinayet şebekelerine bırakıyorsunuz.
Anayasası, vatandaşlığı, bayrağı ve yargısıyla gerçek bir fiili paralel devlet yapılanması olan KCK devletinin bürokratlarını “Çözüm Süreci” kapsamında hapishaneden salıvermekte hiçbir sakınca görmüyorsunuz!
Sözde çözüm süreci boyunca ‘çözüm partneri’niz PKK’nın katlettiği korucuları, vatandaşa yaptığı baskıları ve feryatları duymazlıktan geliyorsunuz!
“Çözüm Süreci” derken Doğu ve Güneydoğu’da nüfusun yaklaşık % 25-30’unu teşkil eden Arap ve Türkleri yok sayıyorsunuz.
Kimseye sormadan ve sonucunu hesaba katmadan Mardin ve Şanlıurfa’yı “büyükşehir statüsü” ne sokuyorsunuz. Böylece bölgedeki Arap ve Türk nüfusun tehcir ve tenkil fermanını imzalıyorsunuz.
Böylece Kürt olmayan nüfus, mallarını mülklerini satıp Batı’ya göçmeye başlıyor. Mardin, HDP’nin eline geçtikten sonra Arap nüfus, tacize uğruyor. Semt pazarlarında alışveriş yapan kadınlara “Kürtçe konuşmuyorsan sana satış yok” deniyor, hâlâ ne yaptığınızın farkında olmuyorsunuz!
PKK vergi adı altında bölge halkını haraca bağlıyor, görmezlikten geliyorsunuz.
Teröristt örgüt unsurları; karakol inşa etmeyeceksiniz, baraj yapmayacaksınız diye eylem yapıyor, siz sessiz kalıyorsunuz!
Teröristtler haftalarca bölgede şehirlerarası yolları kapıyor, sizse yalnızca seyrediyorsunuz.
Bölgede meydana gelen her olayın çözümünü İmralı’daki teröristbaşına havale ediyorsunuz!
HDP, her planınızın “Öcalan’a yalvarmak” anlamına geldiğini söylüyor, bu sözleri sineye çekiyorsunuz!
Mehmetçik katili teröristin heykeli yapılıyor, dikiliyor ve törenle açılışı gerçekleştiriliyor siz bunu engelleyecek yerde, bunu dile getiren muhalefeti “vaveyla koparmakla” suçluyorsunuz.
6/7 Ekim olayları bizzat Öcalan ile HDP’nin aleni çağrısı ve örgütlemesiyle gerçekleşmiştir. Teröristt aktörlerden hesap soracak yerde, teröristbaşına “sekretarya” kurmakla meşgul oluyorsunuz!
Bu da yetmiyor kamu düzenini devletin eliyle değil, HDP’nin katkısı, Öcalan’ın himmetiyle sağlamaya çalışıyorsunuz!
PKK gençlik ve asayiş birimi olarak YDG-H, 23 Haziran 2013 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde kuruluşunu ilan ediyor; “bunlar çoluk çocuk, önemli değil” deyip geçiyorsunuz.
Çözüm süreciniz, YDG-H’nin Şırnak’ın Cizre ilçesinde özerklik ilanıyla sona eriyor. Örgüt militanları, kalabalık bir grupla Sur ve Nur mahallelerinde ‘askeri düzenle’ yürüyüş yapıyor. Özerklik ilanı da bu yürüyüşün ardından duyuruluyor.
İşte sizin çözüm süreciniz, yıkıcı bir anafora dönüştü, bölgeyle beraber sizi de meçhul bir akibete doğru sürüklüyor. Anlamıyorsunuz.
Çözüm süreciniz, Yüksekova’da caddenin ortasında sivil kıyafet içindeki üç Mehmetçik’in teröristler tarafından şehit edilmesiyle sonuçlanıyor.
Sayın Davutoğlu; “Yaptıklarının hesabını verecekler. Kimse devletimizin bu saldırılar karşısında tereddüt göstereceğini düşünmemelidir” diyorsunuz!
Bırakınız demagoji yapmayı da yaptıklarınızın hesabını vermeye hazırlanınız!