Savulun, ampulün duyu geliyor
Gazete ve televizyonlarda AB ile ilgili verilen haberler, sizleri ne kadar mutlu ediyor bilemem ama ben, Barisso haberlerini izlerken, Ampul iktidarının memleketi düşürdüğü duruma içim yanıyor. Konu Barisso olmuş Morisso olmuş fark etmez, Brüksel’den, Washington’dan kim gelse nasıl olsa önünde halı olmak için Mehmet Ali Erbil’in önünde takla atanlar gibi takla atarak karşılayacaklar. Partilerinin kapatılmasını önlemek için Türkiye’yi yıkmak isteyenlerin her isteğini yaparlar.
Seçimleri yüzde 47 ile kazandık diye önce halkına sonra dünyaya hava atan, her türlü siyasi ve sosyal gerginliği yaratanların paçaları parti kapatma davası ile birlikte tutuştu. Ve Ampul iktidarı bizce malum ve oldukça eski birilerinin başvurduğu komik bir taktiğe başvurdu.
Washington garip bir şehirdir. Türkiye konusunda çok garip olaylara tanık olduk bu başkentte. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki basın toplantılarına gelmeye tenezzül etmeyen ama birilerinden aldığı talimatla evinden haber yapan ve şu anda bir tarikat gazetesinin idarecisi, burada adı skandallara karışmış bir hanım, geceleri evindeki partilerden tanıdığı bazı Amerikalı muhabirlere telefonla soru sordururdu. Yani kendi soramayacağı soruları başkalarına sordururdu. Şimdi hizmet verdiği iktidar da, Türkiye’de kendilerinin yargı nedeniyle yapamayacağı açıklamaları dışardan birilerine yaptırıyor. Oyun aynı oyun.
Meclis koridorlarında şunlar yapılmış, Türk polisine bunlar yapılmış bunlar önemli değil. Türk halkının şu anda kendisine şunu sorması gerek, biz tam bağımsız ve egemen bir Türkiye’de mi yaşıyoruz. Yoksa her önüne gelen ülkenin her konuda fırçasını yiyen, daha önce egemenliği altındaki ülkelerde yanaşma olarak kullandığı kişilerin misafir odası takımları ile gelmesine göz yumar, otellerine kadar ayağına gider, övündüğü Osmanlı’nın tabası olanların tabası durumunda mıdır.
Türk ekonomisi konusunda atılan yalanlara rağmen hâlâ yeterli önlemlerin alınmadığı görülüyor. Dünya harıl harıl çalışıyor. Bizimkiler harıl harıl götürüyor. ABD Federal Rezerv önlemler alıyor. Avrupalılar hem birlikte hem de ayrı ayrı tedbirlerini hazırlıyor. Bizde çıt yok.
Bakın Türk ekonomisi tehlike çanlarını çalıyor ama duyan nerde. Genelde borsada hisse senetleri düşerken döviz yükselir veya tersi döviz düşerken borsa yükselir. Ama bizdeki garabete gelince hem döviz yükseliyor hem de borsa. Yani genel eğilimlerin tersi. Bir ekonomi uzmanı dostuma sordum. Bana anlattıkları tüylerimi diken diken etti.
Arkadaşım, Türk borsalarındaki paranın yabancı sermaye olduğunu ve rulet oynadıklarına işaret ederek, borsa düşerken bu grupların hisselerini satmaları durumunda zarar edeceklerini ve zaten kolayca manüpüle ettikleri borsada durumu yükseltip hisselerini kârla elden çıkarmanın yolunu hazırladıklarına inandığını söyledi. Baştan da söylediğim gibi ben ekonomist değilim. Ama ortada bir gerçek var. Uluslararası kredi kurumlarının Türk ekonomisini eleştirmesine son olarak IMF de katıldı. Hani şu bizimkilerin ihtiyati kredi başvurusunda bulundukları kurum.
Arkadaşlar, fırtına geliyor. Fırtına AKP kapatılmak istendiği için gelmiyor. Fırtına Türkiye içinde yaşanan olaylardan değil dışarıdaki sermayenin tehlikeye girmesi yüzünden geliyor. Ancak fırtınanın şiddeti bizim aldığımız tedbirlere göre değişecek. Düşünün, Türk mali ve bankacılık sektöründe artık milli bir şey kalmadığı için dışarının yaşayacağı her sarsıntı bizde 7,5 şiddetinde bir deprem olarak ortaya çıkacak. Bu açıdan birikmiş üç beş kuruşunuz varsa devlet değilse de sizler önleminizi almaya bakın derim.