Savcı sahiden "kumpas yok" dedi mi?
Halletmemiz gereken mühim meselemiz var;
Biri, "at iziyle it izi"...
Diğeri, "sapla saman"...
Benziyorlar ama aslen başka ayrımların farkına varmamızı ağlıyorlar.
At iziyle it izini karıştırınca; kurunun yanında yaş da yanıyor, hatta bazen yaş yanarken kuru bir şekilde kendini kurtarıyor ve olan "masum"a, "gariban"a, "kimsesiz/sahipsiz"e, cebi "adaleti, hoşgörüyü, tahammülü satın alacak" kadar dolgun olmayana oluyor!
Sapla samanı karıştırıncaysa, "gerçek" şu lunaparklardaki aynalara maruz kalmış gibi "deforme" oluyor; uzuyor, kısalıyor, yamuluyor yumuluyor... Olduğundan başka bir hâl alıyor; algıya istemli/istemsiz operasyon çekilmiş oluyor.
Misal, sık sık hatırlattığım ve ellerine kan bulaşanların her biri gerçek suçlarından yargılanana kadar da ısrarla hatırlatacağım şu "Kumpas hâkim-savcıları FETÖ'den yargılanıyor" MASALI!
Evet, bizatihi AK Parti iktidarının "kumpas" tanımını yaptığı, Ümraniye'de bulunduğu iddia edilen el bombaları HİKÂYESİNDEN başlayarak, Türk Ordusu'nun "BALYOZ"la darmadağın edilmesine, onurlu Türk subaylarının "terörist"likten "casusluğa" uzanan bir iftira silsilesine uğramasına varan ve hatta çok sayıda meslektaşımızın hürriyetinin gasp edildiği ODA TV davasını kapsayan "süreç"te "görev almış" hâkimler, savcılar, hatta "hazırlık aşaması"nın "kahramanı(!)" olan polisler "FETÖ davaları"nda yargılanıyorlar.
AMA...
"FETÖ'nün talimatları doğrultusunda/FETÖ mensubu olarak, kumpas sürecinde üstlendikleri rollerden dolayı" yargılanmıyorlar!
İddianamelerde onlara atılı somut bir "suç eylemi" bulunmuyor!
Bu sebepledir ki, takır takır tahliye oluyorlar; "adil/hak ettikleri gibi yargılanmadıkları!"ndan beraat etmek için "devranın dönmesini" bekliyorlar!
Gelelim bu yazıyı yazmama yol açan algı çarpıtmasına;
Sapla saman karıştırılarak servis edildiği için "bayram" havasında karşılanan/karşıladığımız savcının "Ergenekon'da beraat(!)" talep etmiş olmasına.
Davanın avukatlarından da olan, -çocukluk yıllarımdan bu yana tanıdığım için bu tespiti rahatlıkla yapabilirim- bu davayla yaşlanan Mehmet Tolga Akalın uyardı:
"CMK 223, beş tür beraat hali öngörmüştür. Savcı 'delil yetersizliği' diyor. Oysa talep 'yüklenen suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin sabit olması' olmalıydı. Bu talep ile savcı 'kumpas yok, dava var ve ancak delil yok, kumpas meşrudur' demiştir."
Bu dava sonunda verilecek hükmün "tarihî bir cevap" mahiyeti taşıması, kumpasa uğrayanların -vicdanlarda zaten hiç karalanmadılar ama kağıt üzerinde de- hiçbir tartışmaya, "ama"ya yer vermeyecek şekilde aklanmaları için artık şu "erken kutlamalara" bir ara verip, sapla samanın karışmadığı bir karar için uğraşmalı...