Savaş sınırlarımızdan taşmak üzere!
Ne yazık ki, gün geçtikçe Suriye'deki iç savaş Türkiye'nin aleyhine gelişirken daha yakından da ilgilendiriyor.
Üstelik yıllar önce başlayan "göç" yeniden hızlanıyor.
Kim ne derse desin, iktidarın Suriye politikası başından beri yanlış başlarken, zamanla Türkiye'ye ağır yükler getirmeye devam ediyor.
Gerçekten de, hırs mı, mezhep ayrılığı mı yoksa bazı Körfez ülkelerinden gelen cazip "anlaşmalar" mı Türkiye'yi bu bataklığın içine çekmiş bulunuyor.
Yıllar önce, hükümete çok uyarılar yapıldıysa da, sonu olmayan yolculuk inatla devam ettiriliyor.
29 Eylül 2013 tarihinde Yeniçağ'da "Türkiye neden savaş istiyor?" başlığı altında yayınlanan yazımızın girişi bile çok şeyler anlatıyor:
"Suriye ile muhtemel bir savaşta en çok zarar-ziyanı Türkiye'nin göreceği besbelli iken, iktidarın neden "komşuya müdahale" inadından vazgeçmediği bilinemiyor.
Üstelik, savaş genişlerse en çok kaybı veren ülkenin Türkiye olacağı da şimdiden hesaplanıyor.
Öte yandan, bu ülkelere yaptığımız ihracat sona erecek özellikle turizm sektörünün kaybı beraberinde birçok zararları getireceği de ısrarla belirtiliyor.
Bütün uyarılara ve olumsuz gelişmelere rağmen illa da Şam'daki Emevi Camii'nde namaz kılma niyetinden vaz geçilmiyor.
Aslında, durum ve gelişmeler Türkiye'nin derhal yeni bir "Suriye politikası" belirlemesi ve her hangi bir "sıcak temas" olmadan düştüğü yalnızlık pozisyonundan kurtulması gerekiyor."
Görülüyor ki, başımıza gelebilecek felaketlerin uyarısında "sıcak temas"a dikkat çekiliyor.
Şimdi sahada Rusya gibi "iştahlı" bir güç varken ve sözde "stratejik müttefikimiz" ABD, her zamanki gibi ipten ipe atlarken, Türkiye'nin "çok acil" toparlanması icap ediyor.
İç huzurun sağlanması, "Müslüman Kardeşler" ve sözde Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi sevdasından vazgeçilmesi öncelikli yer alıyor.
Ne var ki, bunca badireye rağmen "Başkanlık" hülyasına dalınan bir ülkede ciddi ve acil önlemlerin alınmasını istemek ve beklemek sadece bir "teselli" oluyor.
İbrahim Arıkan'ın ardından
Değerli gönül ve bilim insanı, sevgili dostumuz İbrahim Arıkan'ı kaybetmenin derin üzüntüsünü ailece yaşarken, yakın arkadaşlarımın gösterdikleri ilgiyle "teselli" bulmaya çalıştığımızı belirtmek gerekiyor. Özellikle Yeniçağ'ın Genel Yayın Müdürü Hayri Köklü, Engin Köklüçınar, Cenk Saltık, Turan Atalay, Erdoğan Ertüngealp ve Tamer Atabarut başta olmak üzere bütün dostlarımıza şükranlarımızı sunmak da bir görev oluyor.
Rahmetli İbrahim Arıkan'la 30 yıla yakın bir süre içinde, önemli, hayırlı, güzel ve nadide günler geçirmenin yanı sıra, yaptığı hizmetleri ve başarıları yakından izlemenin gururunu ömür boyu taşımamız icab ediyor.
Coşkulu bir Türk milliyetçisi ve vatan severi olduğunda bütün tanıyanlarının hem fikir olduğu rahmetli İbrahim Arıkan'ın aynı zamanda insanlık uğruna fedakarlıktan fedakarlığa koşan "mümtaz" bir şahsiyet olarak gönülleri feth ettiği de biliniyor.
Kısacası, İbrahim Arıkan sevgi ve saygısı gönülleri dolduruyor.
Geride bıraktığı kuruluşların "manevi" değerini hesaplamak mümkün görülmüyor.
Özellikle eğitim alanındaki başarılarının yanı sıra, büyük bir özenle kaleme aldığı 10 kitabının neslimize bir "armağan" olması bekleniyor.
Kederli ailesine tekrar baş sağlığı, Yüce Allah'tan rahmet dilemekten başka elden bir şey gelmiyor.
Rahmeti rahmana kavuşan değerli insan İbrahim Arıkan'nın mekanı "Cennet-i ala" olsun, nurlar içinde yatsın.