Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Şaşmış değerler

Son yıllarda Türkiye bir değerler sapmasına uğramıştır. Kutsal bildiğimiz birçok kavram çok hızlı bir şekilde, dehşet verici bir aşınma sürecine girmiştir. Üstelik siyasette, basında, kültür ve sanat dünyasında önde gelen birçok isim, toplumun değerlerindeki aşınmayı âdeta yüceltmektedir. Yüceltmeyenler de süreci tabii bir gelişim olarak görmekte ve kamu oyuna böyle sunmaktadır. Aşınmakta olan değerleri eski, geri ve ilkel gösterme çabaları da toplum üzerinde etkili olan bütün alanlarda kendini göstermektedir. Değerlere bağlı kalmak isteyen aydınlar âdeta sindirilmiştir. Halk ise bir yanda hâlâ önem verdiği değerler, bir yanda bu değerleri önemsizleştirmeye çalışan toplum önderleri arasında sıkışıp kalmış, ne yapacağını şaşırmıştır. Değerler şaşmış, insanların kafası karışmıştır.
Toplumun en büyük değerlerinden biri “Türklük”tür. Türk olmakla övünür, Türk olmaktan mutluluk duyarız. Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünü yüreğimizin derinliklerinde hissederiz. Her sabah  “Türküm, doğruyum, çalışkanım!” diye haykırırız. Son zamanlarda bu sözlerden başlayarak Türk kavramı büyük saldırılara uğruyor ve hatta bu sözler ilkellik olarak nitelendiriliyor. İnsanlar âdeta Türk olmaktan utansın isteniyor.
En büyük değerlerimizden biri de “istiklal”dir, “bağımsızlık”tır. İstiklal Savaşı gönlümüze bir kahramanlık destanı olarak yerleşmiştir. Ay yıldızlı al bayrak “Türk ırkı”nın ve “istiklal”in kutsal simgesidir. Bu sebeple Mehmet Akif’in “Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal / Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal / Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal / Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet / Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal” mısraları içimizde sonsuz bir heyecan uyandırır. İstiklal savaşını kültürel ve ekonomik bağımsızlık hamleleri izlemiştir. Dilimizi, tarihimizi araştırmaktan; kültürümüzü incelemek, yaşamak ve geliştirmekten büyük mutluluk duyduk. Tarihimizde olduğu gibi yine çağın önüne geçmek için devrimler yaptık. İktisadımızı geliştirmek, yabancıya el açmamak için iktisadi tesisler kurduk ve onlarla övündük. Şimdi meydanlarımıza, otoyollarımıza, köprülerimize yabancı müşteri arıyoruz. Dışarıdan buğday alıyoruz, kurbanlık dana getirtiyoruz.
Bir başka değerimiz “ticari ahlak”tır. “İhtikâr”(vurgunculuk), “karaborsa”, “rüşvet”  tabirlerini çok sık kullanır, bu yollara sapanları bağışlamazdık. Şimdi “yolsuzluk” dosyaları Meclis’in raflarında bekliyor. “Benim memurum işini bilir”mantığıyla başlayan “işbilirlik”(!) aldı başını gidiyor. Bir zamanlar mecazi anlamda kullanılan “gemisini yürütmek” deyimi şimdi gerçek anlamıyla kullanılıyor. Gemisini yürüten aileler zengin ve etkin oluyor.
Şaşmış değerler o kadar çok ki’85 Hangi birini saymalı? TRT’nin seçimler öncesinde nasıl kılı kırk yardığı, bütün siyasi parti temsilcilerini nasıl eşit sürelerle konuşturduğu yalnız hafızalarımızda değil arşivlerde de kayıtlıdır. Şimdi TRT’nin tarafsızlığından bahseden neredeyse hiç kimse kalmadı. Kimin adamı olduğu belli olmayan bir tetikçi TRT’de reklam edildi; bir yetkili de devlet televizyonunun özel televizyonlar gibi olması gerektiğini söyledi. Aynı TRT bir süre önce de Kanada’da yaşayan karışık bir adamla röportaj yapmıştı. Program yaptırdığı insanlara ödediği paraları açıklarken bugünkü TRT yönetimi, o insanların hep aynı siyasi yapıda olması görüntüsünden de hiç mahcubiyet duymamıştır.     
Altı ülkücü öldürdüğünü, KKTC’de askerlik yaparken teçhizatıyla birlikte Rum kesimine kaçtığını bizzat söyleyen ve şu anda İsveç’te kaçak yaşayan bir adamın ihbarları resmî makamlar tarafından ciddiye alınıp Güneydoğu’da asit kuyuları aranırken bu şahsın altı ülkücünün katili olması üzerinde hiç kimse
durmamıştır.  
Yumurtalık hâkimini öldürdükten sonra yurt dışına kaçan bir mahkûmun mezarına karanfil konması da sanatçı kimlik öne sürülerek basın tarafından örnek bir davranış diye
yüceltilebilmiştir.
“Siz ne diyorsunuz hocam, binlerce
insanın katlinden sorumlu tutulan ve idama mahkûm edilen kişiyle resmî makamların görüştüğünü bizzat Başbakan söyledi” diyenlere verilecek cevabım elbette yok. Değerler şaşmış bir kere! 

Yazarın Diğer Yazıları