Sandığa mı, kaosa mı ey siyaset?..
14 Mayıs seçimine sekiz gün kalmışken siyasilerin propaganda yöntemi sertleşiyor ve bu arada gerginliği arttıran çok tehlikeli vaatler, konuşmalar, iddialar, iki tarafı keskin bir kılıç gibi sandığın üzerinde dolanıp duruyor...
İşte bu yüzden de dünyanın hiçbir uygar ülkesinde görülmeyecek, "seçime mi gidiyoruz, savaşa mı" şeklindeki tehlikeli bir algı, büyük bir gerginlikle egemen kılınıyor?..
Baksanıza; sadece bölücüler, gericiler, Anayasa'yı değiştirmek için pusuda bekleyen iş birlikçiler, sırtını teröre dayamış siyasi figürler ve desteğini rantiyeden alan siyaset unsurları ülkeyi germiyor...
Parti tabanlarının tepkilerini çeken milletvekili listelerindeki skandallar, kriminal kriptolar, neredeyse Meclis'te grup kuracak güce ulaştıkları iddia edilen FETÖ'cüler, liboşluktan "yetmez ama evet"çilige, sözde solculuktan PKK'cılığa yanaşan gazeteci kılıklı sinsiler, tarikatçılar, cemaatçiler ve Hizbullah gölgesi düşmüş HÜDA PAR'lılar toplumdaki kaygıyı ve kararsızlığı büyütürken, sandığın üzerindeki kaosu derinleştiren elbette başka tehlikeli, kışkırtıcı ve pervasız unsurlar da var...
İşte bir yandan uydurma anketler, A Haber-Halk TV hattında, toplumu geren kamplaşmayı tetikleyen, ayrışmayı derinleştiren militanlaşmış gazetecilik dayatması, milleti Ekmeleddin olayında da yanıltarak fiyaskoya düşen, yaşını başını almış televizyoncuların muhalefet liderlerine saldırmak için adeta tetikçilik yapması politik ortamı germekten öteye gitmiyor...
Bir de muhalefetten aldıkları parayla başka muhalefete saldıran, akbabalıktan iftiracılığa dönüşmüş Twitter ve YouTube kargaları, sınır dışında ya da parti binalarında mevzilenerek, klavyelerini kaleşnikofa, mürekkeplerini çamura dönüştürmüş troll orduları ve bu sırada giderek gerilen toplumu diken üstünde tutan miting meydanlarındaki siyasi pervasızlıklar da tüm sınırları zorluyor...
Ancak cumhuriyetin 100. yılında yaşamsal bir dönemeç olan 14 Mayıs seçimlerinde, milyonlarca insanı diken üstünde tutan tehlikeli gidişatta, akla ziyan pervasızlık örnekleri yukarıdakilerden ibaret değil...
KIŞKIRTMANIN ÜRKÜTÜCÜ SINIRI!..
Ne tuhaf değil mi; terörle mücadelede kullanılan SİHA'lar, İHA'lar bile tartışılıyor bu ülkede... Özellikle kimi muhalefet çevrelerindeki pervasızlıklar, DEVA, HÜDA PAR ve HDP'nin Anayasa'yı, Türklük ve Türk Bayrağı ile ilgili tanımlamaları değiştirme talepleri ve laikliğin hedef alınması yetmezmiş gibi, teröre karşı mücadele yönteminin değiştirilebileceği iddiaları bile "14 Mayıs'ta meydanlara sandık mı bırakılacak, kaos mu" sorusunu ne yazık ki gündeme getiriyor...
HDP'nin hiçbir koşulda masaya gelemeyeceğini ve tartışılamayacağını vurgulayan İYİ Parti'nin tüm karşı çıkışlarına rağmen, ne yazık ki muhalefet çevrelerinden PKK'nın partisi HDP'nin pervasız çıkışlarını durduracak bir uyarı gelmeyince, toplumdaki kafa karışıklığı ve kaygılar da büyüyor...
Ve iki tarafı keskin bir kılıcı andıran paradoks özellikle CHP'yi "ayrılıkçı beklentilere yanıt verirsek HDP'liler bizden uzaklaşır mı" şeklindeki bir çekinceye sürüklerken, işte HDP de bu tepkisizlikten yararlanarak kendi kitlesini ayakta tutabilmek için Anayasa'yı sanki değiştireceklermiş gibi pervasızca çıkışlarını sürdürüyor, Millet İttifakı'nın ayağına çelme takmaya devam ediyor...
Evet; HDP ve PKK'ya tepkiler Cumhur İttifakı ve medyasında yoğunlaşırken, sadece Kılıçdaroğlu'nun Van mitinginde olduğu gibi "dişe diş kana kan, seninleyiz Öcalan" sloganları değil, Öcalan yandaşlarının Fransa'dan sonra İstanbul Kartal'da, Çanakkale ve Şırnak'ta AKP, MHP, Memleket ve Zafer partililere yönelik saldırıları da milyonlarca insanı ürkütüyor, gerilim yükseldikçe yükseliyor...
İşte siyasetin bir kesiminde ayrılıkçı ve Anayasa karşıtı çıkışlara pek tepki gösterilmeyince, HDP de (elinde belediyelerin, devletin istihdam, rant, ihale gücü olmayınca) sert ideolojik vaatlerle hem kendi kitlesini zinde tutmaya çalışıyor, hem de AKP'ye öfkeli milyonlarca insanı tedirgin etmeye devam ediyor...
TÜRKİYE'NİN BÜTÜNLÜK SEÇİMİ...
Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, Ahmet Türk, Sırrı Sakık gibi HDP'liler, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok ve Mustafa Karasu gibi PKK'lıların son bir ay içerisinde yaptıkları ürkütücü açıklamalar toplumun bir kesimini iyice endişelendirirken, tek amaçları herhalde kitlelerini zinde tutmak, safları sıklaştırmak olmamalı...
Son olarak Sırrı Sakık, Sabri Ok ve HDP'nin Diyarbakır adayı Azad Barış, "İmralı'nın kapısının kırılacağı, Öcalan'ın serbest bırakılacağı, PKK'lılar için genel af çıkarılacağı, özerklik getirileceği" gibi uçuk vaatlerde sınırları öylesine zorladılar ki, "PKK'ya yönelik operasyonları durduracaklarını, terörden temizlenen Afrin'i geri alacaklarını, hatta Anayasa'yı sil baştan değiştireceklerini" bile iddia edince, bu kaotik çıkışlar 40 yıldır teröre öfkeli kitleleri CHP'den uzaklaştırıyor...
Velhasıl AKP ve Erdoğan, muhalefeti son bir aydır en çok da "gizli pazarlık" iddiaları üzerinden zorlarken; HDP ve PKK'lıların Kılıçdaroğlu'nu, CHP'yi ve Millet İttifakı'nı zora sokma, erozyona sürükleme pahasına, cumhuriyete, ülkenin bütünlüğüne, bayrağa ve en çok da huzura yönelik, tehlikeli vaatlerle süslenmiş kışkırtıcı açıklamaları akıllara ürkütücü sorular da getiriyor;
"PKK ve HDP'nin toplumu geren, cumhuriyeti, ülke bütünlüğünü tehdit eden provokatif açıklamaları hangi merkezden yönlendiriliyor, sanki bir yerlerden garanti alınmış gibi tuhaf ve kuşkulu bir algıyı kimler yaratıyor?.."
Doğusuyla, Batısıyla, sağıyla, soluyla halk sandığa giderken, işte bu yaşamsal soruları da kesinlikle zihninde tutmalı...
Çünkü cumhuriyetin 100. yılındaki en yaşamsal seçimde; Kurtuluş Savaşı'nın sonuçlarını ve Atatürk'ün vasiyetini muasır medeniyet hedefine ulaştırmak yerine, gerici-bölücü Anayasa düşmanlarının ülke bütünlüğü üzerinde tepinmeleri hem kahredici, hem de çok tehlikeli!!!
İşte bu yüzden tüm Türkiye; parti gözetmeksizin cumhuriyet, demokrasi, Atatürk, Altıok, bayrak-vatan, laiklik ve Anayasa düşmanlarına karşı teyakkuzda olmalı!..