SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

İngilizlere esir olmak üzere İstanbul’a gitmeyi istemiyorum

 

Bu cevapta özellikle şu hususlar dikkati çekiyor: "Ne Sivas’ta ve ne de civarında endişe edilecek hiçbir hal yoktur... İzmir’in ve Manisa’nın işgali ile ilgili acı haber üzerine, Müslüman halk tarafından yapılan ve Hıristiyan unsurlar hakkında hiçbir düşmanca fikir taşımayan toplantılardan, belki de bazılarının ürkmüş olmaları akla gelebilir. İtilâf Devletleri milletimizin hukuk ve istiklâline saygılı kaldıkça ve millet, vatanın bir bütün olarak korunmasından emin bulundukça, gayri Müslim unsurların korkmalarına hiçbir sebep yoktur. Bu hususta devlete karşı her türlü sorumluluğu üstlenir ve buna tamamiyle emniyet buyrulmasını istirham ederim. Fakat, millî istiklâl ve varlığı yok eden ve hayatın bekasını tehlikeye düşüren işgal, suikast ve saldırı gibi, İzmir yöresinde görülmekte olan eylemlere benzer olayların meydana gelmesine karşı, ne milletin vicdanında duyduğu heyecan ve acıları ve ne de buna dayanan millî gösterileri engelleme ve durdurma için kendimde ve hiç kimsede kudret ve takat göremeyeceğim gibi bu yüzden meydana gelecek olay ve eylemler karşısında da sorumluluk kabul edebilecek ne kumandan, ne mülkiye memuru ve ne de hükümet tasavvur ederim."
Mustafa Kemal Paşa’nın Havza’da halkı millî mücadele doğrultusunda bilinçlendirme çabalarının bölgedeki Rum ve Ermeni dinî liderleri tarafından Samsun’daki İngiliz temsilcisi Yüzbaşı Hurst’e şikâyet edilmesi üzerine, Yüzbaşı, çevrede bir inceleme gezisine çıkar ve bu arada 2 Haziran günü Havza’da Mustafa Kemal Paşa’yı da ziyaret eder. Temsilci, Yüksek Komiser Amiral Calthorpe’a gönderdiği 12 Haziran tarihli raporunun bir bölümünde şöyle diyor: "...Ertesi sabah Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret ettim. Beni dürüst şekilde kabul etti. Kendisine görevinden kuşku duyduğum hususunda herhangi bir ipucu vermedim. Genel durumu ve güvenlik konusunda alınacak tedbirleri görüştük. Bana, muhtemel olarak Havza’da kalacağını, bir süre buradaki maden sularından yararlanacağını, fakat birkaç gün için Amasya’ya gitmek istediğini söyledi. Merzifon’a gidip gitmeyeceği şüpheli idi. Sonra, daha içerilere gitmek istiyordu ve nihayet Trabzon ve Erzurum bölgelerini ziyaret edebilirdi..."
Mustafa Kemal Paşa’nın faaliyetleri karşısında, Karadeniz Ordusu Kumandanı General Milne, artık daha kesin davranmak gereğini duyar ve 6 Haziran’da Harbiye Nezaretine gönderdiği telgrafta, "...seçkin bir Generalin ve Karargâhının bugünkü ortamda ülkede dolaşmaları, kamuoyunu rahatsız edici bir durumdur ve askerlik bakımından onların çalışmaları için bir zaruret de görmüyorum. Kemal Paşa’nın ve Karargâhının derhal İstanbul’a dönmeleri için emir vermenizi talep ederim" denilmektedir. Bu haysiyet kırıcı istek üzerine, Harbiye Nazırı (Şevket Turgut Paşa), 8 Haziran’da Mustafa Kemal Paşa’ya şu telgrafı gönderir: "Emrinizdeki istimbotlardan biri ile buraya teşrifiniz rica olunur." Mustafa Kemal Paşa, bu geri çağrılış isteğinin İngilizlerden geldiğini gizli bir haberleşme sonucu Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa’dan öğrenir ve 11 Haziran’da gönderdiği telgrafla, Harbiye Nezaretine şu oyalayıcı cevabı verir: "Hareketimin kömür ve benzin azlığından dolayı geciktiğini bugünkü telgrafımla bildirmiş ve bu sebeplerin giderilmesini istirham etmiştim. Ancak, hareket tarzımı düzenlemek üzere, çağırılış nedeninin lütfen açıklanmasını rica ederim." Ayrıca, durumdaki bu gelişmeyi, 11 Haziran tarihli bir telgrafla Kâzım Karabekir Paşa’ya bildirir (özetle): "...Vermiş olduğum kararın milletin haklarını ve istiklâlini temin uğrunda milletle beraber çalışmaktan ibaret olduğunu siz değerli kardeşime her zaman arz etmiştim. Bu amaç, milletin bağrına sığınarak namus ve vicdan görevini yapmaya fedakârlıkla devam etmeyi emreder. Emsalimiz gibi İngilizlere esir olmak üzere İstanbul’a gitmeyi istemiyorum. Vatan görevime devam edebilmekliğim, kuşkusuz, sizin gibi aynı düşünce ve kanaatte bulunan kardeşlerimin de her zaman ve her durumda dost ellerine ve yardımlarına bağlıdır. Bugün benim vermeye mecbur olduğum bu fiilî kararın yarın namus ve hamiyet sahibi bütün arkadaşlarımız tarafından verilmesinin gerekeceğine hiç şüphe yoktur... Merkezî Hükümet (İstanbul Hükümeti) kandırma yolu ile İstanbul’a çağırma plânını takip eylediğinden; ben de, mümkün olduğu kadar zaman kazanmak ve karargâhımı memleket içerisine sokmak için, aynı usulde karşılık vermekte ve haberleşmekteyim." (Devam edecek)