SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

Millî gösterilerimizin daha canlı olarak yapılması gerekir

 

Güven yaratıcı ve inandırıcı konuşma tarzı ve ruhu okşayan sözleri halkı etkiler; bütün yurdu kaplayacak şekilde, millî mücadeleye aykırı hareketlerin karşısına dikilir, ilgili sivil ve askerî otoriteleri uyarır, başvuracakları önlemler üzerinde direktifler verir; kısacası, bütün yurda yönelik çalışmalarını ihtirasla sürdürür. Sanki, vaktiyle söylediği şu sözleri kanıtlamak ister gibidir: "... Benim de ihtiraslarım var. Ama benim ihtiraslarım, yüksek mevkiler veya büyük paralar sağlamak gibi adî emeller değildir. Ben, bu ihtirasların gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da liyakatla ifa edilmiş bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur. Bu büyük fikre, çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar onu muhafaza etmekten geri kalmayacağım." Mustafa Kemal Paşa’nın burada sözünü ettiği "büyük fikir", yıllar sonra dile getirdiği şu inancında tam bir açıklık kazanır: "Bu Anadolu Zaferi, tarih arasında, bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar güçlü ve ne kadar sağlam bir kuvvet olduğunun en güzel bir misali olarak kalacaktır."
Mustafa Kemal Paşa, derin bir şekilde etkilendiği İzmir ve çevresinin işgali olayı konusunda, 28 Mayıs’ta, Havza’dan, ilgili sivil ve askerî otoritelere şu önemli genelgeyi gönderir: "İzmir’in ve ne yazık ki, bunu izleyen Manisa ve Aydın’ın işgali, müstakbel tehlikeyi daha da açık şekilde belli etmiştir. Ülke bütünlüğümüzün korunması için, millî gösterilerimizin daha canlı olarak yapılması ve sürdürülmesi gerekir. Milletin hayat ve istiklâlini yaralayan işgal ve ilhak gibi olaylar karşısında milletin yüreği kan ağlamaktadır. Üzüntüler zaptolunamıyor. Hazmı ve dayanılması kabil olmayan bu hallerin derhal giderilmesi bütün medenî milletlerle büyük devletlerin adalet ve tesirinden sabırsızlıkla beklendiği yolunda bütün büyük devletlerle Bab-ı Âli’ye müessir telgraflar çekilmesi;yabancıların bulunduğu yerlerde onların da etkilenmesi sağlanmakla beraber, millî gösterilerde terbiye ve sükûnetin son derece muhafazası ve Hıristiyan halka karşı bir saldırı, gösteri ve düşmanlık gibi davranışlarda bulunulmaması elzemdir..."
29 Mayıs’ta, yalnız 3., 15. ve 20. Kolordu Kumandanlıklarına gönderdiği "Topyekûn bir direnişin gerçekleştirilmesi esaslarını kapsar nitelikli" gizli yazıda ise, özellikle şunları belirtir (özetle): "İtilâf Devletlerinin milletimize haksız bir siyaset tatbik etmekte ve millî istiklâlimizi ve devletimizi idama mahkûm eylemekte oldukları meydana çıkmıştır... Milletin esaretten kurtarılması, hâkim ve müstakil olarak topraklarımızda yaşayabilmesi, ancak azimli ve namuslu ellerin milleti kısa ve doğru yoldan haklarını savunmaya ve istiklâle yöneltmesi ile kabil olacaktır. Mülkî memurlardan güvenilir olanlarla el ele vererek, istiklâlimizi savunma yolunda gerekli teşkilâtın (pek tabiî, gizli olarak) ve dışarıya hissettirilmeyecek bir şekilde gerçekleştirilmesini zarurî sayıyorum. Bu husus, ihtisası dolayısıyla, biz askerlerin vatansever varlığına uygun düşmektedir..."
Mustafa Kemal Paşa, millî gösteriler ve protestolarla ilgili genelgesi üzerine girişilen millî faaliyetin mahiyeti ve kapsamı hakkında bilgi isteyen Harbiye Nezaretine de 30 Mayıs’ta şu cevabı verir: "...Bütün bu gösteriler, İtilâf devletlerinin Türk’ün millî izzeti nefsine, ecdadından miras kalan meşru hakkına karşı zalimce tecavüzlerinden dolayı, kaynayan Türk ve Müslümandan başka bir şey değildir. Bu heyecan, memleketin en uzak köşesine kadar yaygındır, geneldir..." Bu arada, Sivas ve çevresindeki Ermenilerin güvenliği ile ilgili olarak, İngiliz Yüksek Komiserliğinin verdiği notayı Harbiye Nezaretinin 31 Mayısta Mustafa Kemal Paşa’ya göndermesi üzerine, 3 Haziran’da verdiği kesin cevabı, aynı zamanda bütün ilgili komutanlıklara, valilik ve mutasarrıflıklara da bildirir.
(Devam edecek)