SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

SAMSUN’DAN ANKARA’YA (1919-1923)

Yunan’ın İzmir’e çıkmasını dikkatle izlemektedir

 

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’da karaya çıkışına kadar; askeri alanda, özellikle Çanakkale Muharebelerindeki (1915) parlak başarıları ile, orduda ve halk arasında dikkate değer bir ün kazanmış bir komutan, bir askerî liderdir. O kadar ki bir Amerikalı öğretim görevlisinin sözleri ile, "...hiç kuşkusuz, askerî deha sahibidir..." Fakat şimdi siyasal, sosyal, ekonomik, psikolojik, vb.. alanlarda hiçbir hazırlığın bulunmadığı; ama, bunların hepsinin zaman akışı içinde gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğu bir millî mücadele hareketinin başında bir Ulusal Önder’in varlığına büyük bir ihtiyaç vardır. İşte, böyle tarihî bir anda; Mustafa Kemal Paşa’nın ortaya çıkması, hiç kuşkusuz, Türk milleti için hayatî bir şans olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’da başlayan ulusal önderlik hareketine, daha İstanbul’da iken düşündüğü bir karar ışık tutar. O zamanlar kimseye açıklamadığı bu karar, "...Millî hâkimiyete dayanan kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak"tır. O’na göre "...Osmanlı hükümetine, Osmanlı padişahına ve Müslümanların halifesine isyan etmeyi ve bütün milleti ve orduyu isyan ettirmeyi..." gerektiren "...bu mühim kararı, daha ilk gününde, açığa vurmak, elbette uygun olmazdı. Uygulamayı bir takım safhalara ayırmak ve olaylardan yararlanarak milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve adım adım yürüyerek hedefe ulaşmaya çalışmak gerekiyordu..." ve nihayet, şu gerçekçi davranış: "...Ben, milletin vicdanında ve istikbalinde hissettiğim büyük gelişme istidadını bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak, azar azar bütün toplumumuza uygulatmak zorunda idim..." Mustafa Kemal Paşa’nın Türk Millî Mücadele Hareketini yönlendirici uygulama yöntemi, kuşkusuz, bu "millî sır"da odaklaşır. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’da bulunduğu bir hafta boyunca (19-25 Mayıs 1919), bu yöntem doğrultusunda yoğun bir çalışmaya koyulur, ilk iş olarak, geniş yetki alanındaki vilâyetler ile Erzurum’da 15. Kolordu Komutanlığına ve Ankara’da 20. Kolordu Komutanlığına 19 Mayıs’ta birer telgraf göndererek resmî ilişki kurar; "...bölgelerindeki asayiş durumunu; varsa eşkıyalığın sebeplerini, derecesini ve alınan tedbirleri..." sorar. Özellikle; daha İstanbul’da iken, ülkenin içinde bulunduğu ağır sorunlar üzerinde görüşmeler yaptığı iki yakın arkadaşı (15. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa ve 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa) ile ilişkisini daha da sıkı şekilde sürdürür. Nitekim 21 Mayıs’ta 15. Kolordu Kumandanına ayrı bir şifre telgraf göndererek şöyle der: "Genel durumumuzun almakta olduğu çok tehlikeli şekilden pek acı duyuyor ve üzülüyorum. Millet ve memlekete borçlu olduğumuz en son vicdan vazifesini yakın bir ortak çalışma ile en iyi biçimde yapmak mümkün olacağı inancı ile, bu son görevi kabul ettim. Zatı âlinizle bir an önce buluşmak arzusundayım..." 20. Kolordu Kumandanına 23 Mayıs’ta gönderdiği telgrafta da, "kendisi ile daha sıkı temasta bulunmayı ve İzmir yöresi hakkında daha kolaylıkla alabileceği bilgilerin ulaştırılmasını istediği"ni belirtir. Mustafa Kemal Paşa, 15 Mayıs 1919’da Yunan birliklerinin İzmir’e çıkması olayını dikkatle izlemektedir, ileriki günlerde üzerinde daha da önemle durarak, yurt çapında tepki gösterilmesini isteyeceği bu konuda, Samsun’a çıkışının hemen ertesi günü (20 Mayıs), Sadaret (Başbakanlık) makamına gönderdiği bir telgrafta şöyle der: "...İzmir’in Yunan askeri tarafından işgali olayı, yakından temasta bulunduğum milleti ve orduyu düşünülemeyecek ve tarif edilemeyecek derecede içten yaralamıştır... Ne millet ve ne de ordu, varlığına karşı yapılan bu haksız tecavüzü sindiremeyecek ve kabul edecektir..." Aynı konuda 23 Mayıs’ta 15. Kolordu Kumandanına gönderdiği bir telgrafta da, "...mitingler yapılarak İzmir işgalinin" protesto edilmesini ister.
(Devam edecek)