Saldıray Paşa Uç Beyi

üsamettin Cindoruk, son aylarda en çok zevkle dinlediğim siyasilerden biri. Esprili, sakin. Bilgece konuşmaları ve siyasi tecrübesinden kaynaklanan bilgi zenginliğiyle çok etkili oluyor. Son okuduğum habere göre Sadettin Tantan ve Abdüllatif Şener’le görüşüyorlarmış ve onların da DP ile görüşmeleri ihtimali varmış. Hatta buna SP de dahil olabilirmiş. Bence çok iyi olur. Bu siyaset adamlarını, devlet adamı niteliği taşıyanları, bilgeleri, Meclis’te de görmek, Türkiye için bir kazanç olur.
Pazar günü Ulusal Kanal’da Cindoruk’la yapılmış güzel bir röportajın bir kısmını dinledim. Cindoruk’un konuşmaları gene çok “ufuk açıcı” idi. Başlıkta yazdığım Saldıray Paşa Uç Beyi sözü de çok hoş bir buluştu. Saldıray Paşa’nın Doğu ve Güneydoğu sınırlarımızı koruyan bir birliğin başında olması halini, bundan daha iyi anlatacak bir tabir bulunamazdı.
Başka “ufuk açıcı” tespitleri de oldu Cindoruk’un. Mesela amirallerin tutuklanması dolayısıyla, Karadeniz’in çok önemli bir yer olduğunu, Türk donanmasının da çok büyük bir donanma olduğunu söyledi. Not aldığım bazı sözleri var ki, tamamını seyredemediğim için az ama öz tespitlerdi.
“Başbakanın demokrasi fikri yok. Demokrasi fikri de yok, demokrasi liyakati de yok.”
“Bugün Türkiye’nin en büyük iç tehdidi bu hükümettir.”
“Uçak bozulmuştur. Bir an önce piste inilmelidir.”
“Ben komplo teorileri yapmam ama öyle görünüyor ki ABD ve İngiliz servisleri boş durmuyorlar. İki hedef var. Bahriye ve Jandarma. Karadeniz’den bir liman verin, herkes rahatlar. Jandarma da bir ülkenin toprak bütünlüğünü korur. İyi teşkilatlanmıştır. Başına general konmuştur.”
Burda ben bir bilgimi ilave etmek istiyorum. Jandarmanın NATO’ya bağlı olmamasından kaynaklanan salt milli bir vasfı var. Cindoruk bir de şunu söyledi ki işte cumhuriyetimizin başından beri gördüğümüz ama şimdi kesintiye uğrayan bir devlet adamlığı vasfı idi.
“Ben devletimi seviyorum. Ordu beni kaç defa içeri attı çıkardı ama o, devletimizin bekasını sağlıyor, ona hiç gücenmedim.” Bu intikamcı duygulardan uzak tespiti, kendine ve devletine güvenen, kişilikli ve saplantısız bir tavır olarak görüyorum.
“Hukuka bir şey yapamazlar. Bizim hukuk sağlamdır” tespitini de çok teselli edici bulduğumu söylemek isterim.

Başbakan kerpiçe yapıştı
Ben yazımı tamamlamıştım ki Elazığ depremi haberleri duyuldu.
Yazımın ikinci bölümü Deniz Baykal’la ilgili bir eleştiriydi. O kadar iyi bir hatip olan, zeka ve birikimi çok yüksek bir Deniz Baykal’ın şu Hikmetyar takıntısını eleştirmiştim. Kırşehir’e Hikmetyar eleştirisinin ne faydası olur.
***
Başbakan bir şey duydu mu müşavirlerinden, hemen onu allayıp pullamaya başlar. Kerpiç işi de böyle oldu. Oysa deprem uzmanları Türkiye’nin bir deprem politikası olmadığından yakınıp duruyorlar.
TOKİ Genel Müdürü muhalefetten şikayet ediyor. Muhalefet “Kentsel dönüşümü” engelliyormuş. Kılıçdaroğlu’na sormak lazım bu kentsel dönüşüm işlerini. Doğru dürüst yapıldı da mı destek verilmedi.
Aynı saatlerde konuşan Prof. Ahmet Ercan aynı TOKİ Genel Müdürü gibi feryat ediyordu:
“Rahmetli Ecevit’in koyduğu büyük miktar bir deprem vergisi vardı. Onların ne olduğunu ben Maliye Bakanlığına sordum. Unakıtan şu cevabı verdi:
”Bir kısmını TOKİ’ye devrettik. Bir kısmıyla da IMF borçlarını ödedik. “Bu durumda, tabii kabahat kerpiçe yüklenir. Kendileri üstlerine alacak değiller ya!

Yazarın Diğer Yazıları