Sakin olun! İşgal değil, müdahale...
Birdenbire “son dakika” vurgulu alt yazı geçiyor ekrandan: “Libya’ya müdahale an meselesi.” Ha geldiler ha gelecekler, az kaldı yâni... Aman ne güzel, gözünüz aydın!
“Müdahale...” Ama niçin?
Sırf “sivilleri” koruyabilmek için... Maksat “siviller” olunca gerisi teferruattan ibaret; zengin petrol yatakları şu bu... Yaşasın dünya barışı!
Biliyorsunuz, BM (Birleşmiş Milletler) Güvenlik Konseyi, bir müddet evvel Libya’ya “müdahale” kararı almıştı. Hani dillendiriyorlardı ya, “gözler askerî operasyona çevrildi” vs... Sonrasında operasyona veyahut üşüşmeye, ilk olarak, Fransa, Kanada, Norveç ve Danimarka’nın katılacağı açıklanmıştı. Eh, tecrübe ile sabit olunca...
Libya tarihinde ayrı bir yeri olan (!) İtalya ise şimdilik hava üstlerini hazır hale getirdiğini ama talep edilirse askerî operasyona katılabileceğini belirtmişti.
Mesele, besbelli ki müdahaleden nüfuz eden mücadele meselesi! Mevcut durumu ister “emperyalist işgal” olarak adlandırın, ister “Batı kendi pisliğini temizliyor” şeklinde...
En nihayetinde her şey biz yaşarken oluyor. Esefle seyrediyoruz. “Müdahale” etmelerine ve hattâ yerleşmelerine az kaldı diyorlar da, bir türlü işgal dedirtemiyoruz kendilerine... Neden
acaba?
Bunca zilleti, “hiç olmamışlar” yahut “hiç yoklarmış” gibi idrak etmemiz bekleniyor herhalde...
“Ölü sayısı” hesap etmek dışında, sayının az oluşu umursamama bahanesi âdeta...Birazcık artmaya görsün! İç gıdıklandırıcı...
Gelgelelim bazı Orta Doğu ülkelerinin örgütsüz ve öndersiz olsa da silkinerek 2011’e isyanla girmesi ve dünden bugüne değin Kaddafi yönetiminin halkına karşı tutumu bir yana.... 21.yüzyılda işgalin adı, hafızalara “müdahale” olarak kazınıveriyor.
“Yumuşak” bir geçiş olarak “müdahale” kavramı “kurtarıcılığı” çağrıştırıyor çünkü...
Bu sahneyi bir yerden hatırlıyor musunuz?
Öncelikle işgalin misyonunu idrak etmemiz gerekiyor: Her işgalin temel gayesi, öldürmekten ziyade, köleleştirmek...
İfrit edici... Nahoş!
Yoksa siz hâlâ “müdahale” edemediklerimizden misiniz?
Cetvellerle çizilen bir coğrafyada hüküm sürmenin bedeli, her halükârda meşakkatli elbette... “Kalıcı müdahale” tabiatı itibariyle emperyalizmin çıkarlarıyla
örtüşüyor.
Anlaşılan o ki, zihnî operasyon, özellikle Amerikan karşıtlığının yüzde 80’leri bulduğu bir ülkede, “müdahale” adı altında yürütülmekte...
Castro ne diyor: “Libya, topraklarının yüzde 95’i tamamen çöl olan bir ülke. Teknoloji, bu topraklarda önemli miktarda çok kaliteli petrol yataklarının ortaya çıkarılmasını ve bol miktarda doğalgaz yatakları bulunmasını sağladı.”
Meseleyi bir fıkra ile noktalandıralım bari...
Cebinde meteliği olmayan bir adamın gözü bir lokanta vitrinindeki levhaya takılır: “Girin ve istediğinizi yiyin. Hesabınızı torununuz ödesin.”
Hiç durur mu?
“Tam bana göre” diye mırıldanarak içeriye girer.
Kuzu pirzolası falan filân...
Ne varsa söyler. Yemeği bitirir. Fakat çıkmak üzere hazırlandığında, garson yetişip, hesap pusulasını burnuna dayamasın mı?
Hem de ne hesap...
“Ama” diyerek derhal itiraz eder: “Kapıda, hesabınızı
torununuz ödesin diye yazmıyor mu?”
Garson gayet nazik bir
edayla cevaplar: “Yazıyor efendim, fakat bu size takdim ettiğim hesap, sizin dedenizin...”