"Şairlere gelince..."

Son günlerde köşemize aldığımız taşlamalar ilgi görüyor. Tabii “Niye böyle bir şeye gerek gördün ki” diyenler de yok değil...
Biz de, niye böyle bir şeye gerek gördüğümüzü açıklamak istedik.
Şu’arâ sûresinin 224’üncü âyeti, “Şairlere gelince, onlara da sapıklar uyar” diye nazil olunca Resûlullah(s.a.v)’ın şairlerinden Abdullah İbnu Revâha, Ka’b İbnu Mâlik ve Hassân İbnu Sâbit ağlayarak gelip, “Ey Allah’ın Resûlü, Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu. Rabbimiz de biliyor ki bizler şairleriz. Artık helâk olduk” dediler. İşte şairlerin bu gözyaşlarından sonra, aynı sûrenin 227’nci ayeti, “İman edip de iyi amel(ve harekette) bulunanlar” istisnasını Cenab-ı Hakk ihsan buyurdu.
Evet, Kur’an şiiri önce zem etmiş ise de sonradan istisna tanımıştır. Bizzat Peygamber Efendimizin durumu da böyledir. Âlemlerin yüzü suyu üzerine yaratıldığı ebedi rehberimiz İslâm düşmanı şairlerle mücadele ederken, İslâm lehine yazılan şiirleri sevmiş, o şiirlerin şairlerini istihdam etmiştir. Peygamber Efendimiz kâfir şairlere cevap vermeleri için ihtiyaç duydukça yukarıda adı geçen şairleri çağırır, “Ey Hassân, Allah Resulü adına onlara cevap ver!” der ve şairi için, “Ya Rabbi onu Ruh’ul Kudüs ile takviye et” diye dua ederdi. Şair Ka’b İbnu Malik’e şöyle buyurmuşlardır:
“Mümin kılıcıyla da, diliyle de cihad eder. Ruhumu kudret elinde tutan Zât’a yemin olsun, dille attığınız da ok gibi yaralar açar.”
Kendileri de mübarek ağızları ile Muallaka şairlerinden Tarafe’nin mısraını tekrarlarmış.
İşte bizler de bu mübarek vasiyeti yerine getirmek ve böylece O’nun şefaatini umabilmek için kutsal değerlerimize çatal dillerini uzatanlara ufak ufak taşlar atıyoruz. Yeniçağ çıkmadan önce çalıştığımız gazetelerde bunu çok sık yapardık. Yani sayın ki, şeytan taşlıyoruz.

Şu günlerde
Bozuk çevre yüzünden
Deterjanlı yemekten
Vazgeçince vezinden
Boşa giden emekten
Şiirler nesirleşti
Ölümü beklemekten
Kalemler kısırlaştı.
Gözümüz nasırlaştı.
***
Para, pulu almıyor
Anlayamadım niye
Beklenenler gelmiyor
Çağdaşlık diye diye
Sabah olmak bilmiyor
Batılı müstevliye
Saatler asırlaştı.
Beyinler esirleşti.
***
İnatçı bir katırdı
Bozuldu tüm ayarlar
Milli servet batırdı
Elden çıktı diyarlar
Değerini yitirdi
Altüst oldu değerler
Halımız hazırlaştı.
Meziyet kusurlaştı!
Hasan Demir



Neler oluyor Türkiye’de!
Kürsü dokunulmazlığına bile tahammül edilemiyor. AKP’li Sami Uslu’nun CHP’li Kamer Genç’e Meclis kürsüsünde uyguladığı şiddet ve o şiddete alkış tutan partili arkadaşlarını en çok herhalde PKK’lılar ve Türkiye’yi aralarında görmek istemeyen Avrupalılar alkışlamıştır.
Niye mi? Niye olacak, “Konuşana, eleştirene tahammülü olmayan bir Türkiye ile birlikte olmak mümkün değil” diyerek!
* Van ve Erciş’te deprem oldu. Çok canlar yandı, Türkiye tek vücut haline geldi. AKP yöneticileri, “Biz her şeyi iyi yaptık” dediler, aksaklığı dile getiren herkese verdi veriştirdiler. Depremden 12 gün sonra Cumhurbaşkanı Van’a gitti, bir çocuk, “Çorabım yok Cumhurbaşkanım” dedi.
İl merkezinde, valiliğin burnu dibinde depremin üzerinden on iki gün geçmesine rağmen çocukların ayağına çorap giydirememek, organizasyonun yetersizliğini anlatmak için kâfi delil değil midir?
* Van’da 5.6 şiddetindeki yeni deprem hükümetin yetersizliğini bir kez daha ortaya koydu.
Bu yetersizliği dile getiren vatandaşlara layık görülen ise polis dayağından başka bir şey değildi. Konuşana dayak, derdini anlatana tahammülsüzlük ve bütün bunlardan özür dileneceği yerde, “Az bile yaptık” mealindeki, üst tabakadan destekler 2012 yılının eşiğindeki bir Türkiye gerçeğidir...
Övünebilirsiniz...

Yazarın Diğer Yazıları