“Sahipsiz memleketin batması haktır...”
Türk Milleti olarak garip bir huyumuz var. Saldırıya uğruyoruz, mağdur durumdayız, ama aldırmıyoruz. Aşırı güvenden mi, yoksa madem haklıyız, saldırılar kendiliğinden biter mi diyoruz. Bitmezse ne olacak? Aklımıza bile gelmiyor. Haklıyız ya, yetmez mi? Telaşa ne gerek var diyoruz. Ateş kıvılcım halindeyken kolayca ve az maliyetle söndürülürmüş, bunu düşünemiyoruz. Mentalite böyle olunca da, haklılığımızı anlatmak, savunma yapmak bir yana, zaman içinde kendimiz de unutup gidiyoruz. Atalarımız “su uyur düşman uyumaz” demişler, ama nafile, aldırmıyoruz. Gün gelip ateş bacayı sarınca, işlerin nasıl çıkmaza girdiğini hep görmüşüz, ders almamışız. Saldırılar azgınlaşıp, dünya başımıza toplandığında da, hak yerini bulsun diye, ödemedik bedel bırakmamışız.
Uzaklara gitmeden, günümüzde şöyle bir gezinti yapalım da neler olmuş? Görelim.
* Tarihte hiç devlet kurmamış olan Rum’un Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de,
* Yunan’ın Batı Trakya ve Ege’de, Lozan’da sadece kilise iken şimdi “Ekümenik” ve “Patrikhane” ye dönüştürülen İstanbul’da ve ülkemizi bölmeye yönelik Pontus sevdasında,
* Bulgaristan’da, Suriye’de, Irak’ta, başımıza gelenlerde,
* Emperyalistlerin, “size devlet kurduracağız” diyerek aldattığı isyancı Ermenilerin 1. Dünya Savaşı’nda ihanet ettiğinde; 1,5 milyon masum sivil Türk’ü katlettiğinde; ordularımızı arkadan vurduğunda; 1920 yılında Gümrü ve Moskova, 1921’de Kars Antlaşmaları’yla sınırlar belirlenip barış yapıldığı halde, 1974-85 yıllarında masum diplomatlarımız hayasızca katlettiğinde; 1992 yılında durup dururken Karabağ’ı işgal edip katliam, Hocalı’da hunharca “soykırım” yaptığında; hain, katliamcı ve soykırımcı kendileri değilmiş gibi utanmadan Türkiye’den “Tanıma”, “Toprak” ve “Tazminat” talebinde bulunduğunda,
* Türk Milletinin asırlardır egemen olduğu Anadolu’muzda; aziz vatanımızı, milletimizi ve devletimizi bölmek için Haçlıların güdümünde saldırıya geçen, 40 binden fazla insanımızın hayatına mal olan, kamu düzenini alt üst eden ırkçı terör örgütü PKK/KCK ihanetinin, Devletimizin meşru güçleriyle kolayca yok edilmesi mümkün iken, hainlerle pazarlık masasına oturup, Milletimize meydan okuyacak konuma getirildiğine yaşayıp şahit olmadık mı?
Özetlemeye çalıştığımız, varlığımızı hedef alan bu saldırıların mağduru olduğumuzu kabul edenlerimiz ne kadardır? Kabul edenlerin ne kadarı, haklı davamızı savunmak üzere görev başındadır? Kabul etmeyenlerin gerekçeleri nelerdir? Neden sayılan tehdit ve tehlikeler nereden başlayıp, nerelere geldi diye düşünmüyorlar? Seyredilirse, tehlike daha nerelere varacak, demiyorlar?Acaba neyi bekliyorlar?
Bu soruları çoğaltabiliriz, ancak şu gerçeği iyi bilmeliyiz ki; bu dünyada var olmak için, nemelazımcılığı bırakıp, milli birlik içinde haklarımız uğrunda “savaşmalıyız.” Hukuk bizimledir, tamam, ama milletin, bilgiyle ve inançla desteği olmadan başarıya ulaşmak çok zordur, hatta bazen mümkün değildir. Egemenliğimizi, vatanın ve milletimizin bütünlük ve birliğini pekiştirmeden, haysiyet ve şerefimizi, insanlığa karşı görev ve iddialarımızı zafere ulaştırmamız mümkün olamaz.
Türk-Bir
Yukarıda sıralanan milli davalarda birlikte hareket etmek üzere 27 sivil toplum kuruluşuyla, geçen sene “Türkiye Sivil Toplum Birliği” platformunu oluşturduk. Kısa adı Türk-Bir olan bu oluşum bir yıldır, konferanslar, platformlar düzenleyerek kamuoyunu aydınlatmaya çalışmaktadır. Bu sene emperyal güçlerin kullanmaya devam ettiği Ermeni Diasporası ve Ermenistan’ın yaygın saldırılarına maruz kalacağımız malumdur. Buna karşı gerçekleri, hak ve haysiyet duygusuna sahip bütün insanlara duyurmak üzere bir program yapılmıştır. Buna göre bu yıl, 5 kitap yayınlanacaktır. Buna göre yerel STK’larla 16 ilimizde panel düzenlenecektir. İkisi roman, üçü inceleme olmak üzere beş kitap yayınlanacaktır. İlk kitabımız, Türk-Bir mensubu Gürbüz Mızrak tarafından yazılan “Aldatılan Kimlik -1914-2014- Yüz Yılın Hikâyesi” kitapçılara dağıtılmıştır. İkinci kitabımız, Milli Düşünce Merkezi Yöneticisi Ömer Sağlam tarafından yazılan “Türk-Ermeni İlişkilerinde Bin Yıllık Uzun Yürüyüş (Hayır, onlar buharlaşmadılar)” baskıya verildi. Üçüncüsü, genç romancımız Emrullah Özdemir tarafından yazılan “Ruhum Kıyama Kalktı”, baskıya verilmek üzeredir, dördüncü romanımız “Hocalı Soykırımı” üzerine olacaktır. Beşinci kitabımız ise Azerbaycan Kültür Derneği’nden, Türk-Bir mensubu Selçuk Önal tarafından hazırlanmakta olan Kafkaslardaki Ermeni mezalimini ele alan çalışmadır.
İlk panelimizi, Türkiye Barolar Birliği salonunda, 27 Şubat 2015, saat 19.00’da yapacağız. Konusu, Emperyalizm ve Aldatılan Kimlik: Ermeniler” hakkında olacaktır. Tarafımca yönetilecek olan panelde; açış konuşmasını Prof. Dr. Metin Feyzioğlu yapacaktır. Konuşmacılar: Prof. Dr. Ümit Özdağ (Ermeni Psikolojik Mücadelesi), Prof. Dr. Nurullah Çetin (Türk Edebiyatında Ermeniler), TBMM Bşk. Vekili Uluç Gürkan (Yargıda Bozulan Emperyalist Oyun), Talat Paşa Komitesi Başkanı E. Korg. İsmail Hakkı Pekin (Strazburg Değerlendirmesi) konusunda olacaktır.
Buyurun Büyük Akif’e kulak verelim: “Sahipsiz olan memleketin batması haktır. Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”