Sadece ben kaybettim özür diliyorum!
Her partinin ‘zafer’le çıktığı bir seçimi daha geride bıraktık!.. Eğer gerçek sonuçlar uzunca bir süre Davutoğlu’ndan saklanmadıysa eğer, iktidar partisinin kendisini başarılı bulduğu tırmandıkları o balkondan belliydi!.. Davutoğlu, önce hamdetti, sonra ‘yeniden bismillah’ dedi ve daha büyük başarıların kendilerini beklediğini müjdeledi!..
Zaferini ilk ilân eden ise merkez sol partimiz oldu... Baskıcı bir dönemi sona erdirdiklerini, bu ‘başarı’dan sonra istifayı düşünmediklerini açıkladılar!..
Milliyetçi parti yönetimimiz için de bu bir ‘başarı’ydı!.. Kürtçü, Marksist ve eşcinsel karması bir partiden daha az milletvekili çıkarmasına ve oy makasının daralmasına rağmen başarılıydı!.. Türklerin yeryüzündeki en büyük ve en önemli şehri İstanbul’da terör örgütünün uzantısı partinin gerisinde kalmasına rağmen başarılıydı!.. Meclis’teki üçüncü partiyken yeni Meclis’te dördüncü parti olmak başarıydı!..
HDP ise gerçekten başarılıydı... Bu başarıda, seçmenlerin önemli bir bölümünü düşman hâline getiren ve kendisinden kurtulmak için onlara başka yöntem bırakmayan Erdoğan ile Türk bayrağına, Türk’e ait her şeye düşman olanları, Türk bayrağı ve Atatürk’le destekleyen tuhaf seçmen grubunun payı vardı...
Açıklamalara ve tavırlara göz gezdirdiğimizde, herkesin başarılı olduğunu görebiliyoruz!.. Sessizliklerine ve mahcubiyetlerine bakılırsa bu seçimin iki mağlubu vardı galiba... Onlar da Hürriyet ve İtilaf Fırkası’yla Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ydı!..
* * *
Bu tür değerlendirmeler ve yenilgileri siyasetin ‘Sultanhamam’ laboratuvarlarında damıtıp ondan ‘zafer’ çıkarma teknolojileri aslında bir ayıbı ortaya koyuyor... Partileri yönetenler seçmenlerini ve parti tabanlarını aslında ‘ne yerine’ koyduklarına gösteriyor!..
Tabanlara ve seçmenlere şu mesajlar veriliyor: Siz başarı veya başarısızlığı ayırabilecek kudrette değilsiniz, biz ne dersek onu kabul etmek durumundasınız!.. Sizin işiniz sorgulamak değil, teslim olmak, alkışlamak ve her şartta boyun eğmektir!.. Eğer bir şey düşünülecekse, beyin hücrelerinizi harcamanıza gerek yok, o fedakârlığı yapar, sizin yerinize biz düşünürüz!..
* * *
Partileri yönetenler çok şanslılar... Öyle bir Meclis aritmetiği doğdu ki, ülke gündemi mecburen koalisyona odaklandı... Bu da partilerin, özellikle muhalefet partilerinin performanslarının tartışılmasını ikinci plana itti...
Baskın konu yeni hükûmet ve Erdoğan’ın hareket alanının kısıtlandığı yeni dönem olunca, artık ne her seçim akşamı haritalarda daha da koyuya boyanan ve ülkenin diğer bölgelerine doğru sinsice yayılan tehdit karşısında içine düşülmüş ‘milliyetçi trajedi’ konuşulur, ne de merkezdeki diğer muhalefet partisinin yerinde çakılı kalışı...
Yeni hükûmet tartışmaları, esas olması gereken gündem üzerinde ‘afyon’ gibi uyuşturucu etkisi yapabilir... Merkezlerden yayılan ‘başarı’ üfürükleri, milletvekili sayısındaki artıştan ‘teselli’ üretir de, kimlerin arkasında kaldığı gerçeğini bastırmaya yeltenmekten hiç çekinmez...
* * *
Şu lüzumsuz satırları 10 Mayıs’ta kaleme almıştık: “Başarıyı ‘taç’ yapıp gezen anlayışın başarısızlıklar karşısında bedel ödeyeceği günleri görmeyi ümit ediyoruz; istifa müessesesinin ‘enayilik’ değil, ‘erdem’ sayıldığı günleri... Başarısızlığa ‘nöbet yerini terk etmemek ve kaleyi kaptırmamak’ gibi kutsal zırhların giydirilmediği günleri... Sosyal gerçekle, matematikle, bilimle izah edemediğimiz bu ‘genel maraz’ın ‘mistik siyaset’le örtülmeye çalışılmadığı günleri...
O partiyi bu partiyi ayırmadan demokrasimiz ve siyasî ahlâkımız için...”
Dedik ya, ‘lüzumsuz satırlar’ işte!.. İhraç edilesi demokrasimiz ‘herkesin kazandığı bir seçim sistemi’ni dünya literatürüne kazandırmışken bu da lâf mıydı şimdi?