Sabrın sonu cinayet oldu; Onu ne yapacağız?..
Türkiye'de medya medya olsaydı...
Siyaset siyaset olsaydı; muhalefet muhalefet mesela...
Yargı yargı olsaydı...
Dün İstanbul'un göbeğinde bas bas haykırılan o tek cümle bile yeterdi bu iktidarın sonunu getirmeye!
***
Bir savcı çıkar ve sorardı:
Ne demek "(PKK'ya) Sabrettik, sabrettik, sabrettik, bir yere kadar"?
'Onlar katliam yaptı, biz hiçbir şey yapmadan izledik' demek değil mi?
'Onlar hendekler kazdı, biz hiçbir şey yapmadan izledik' demek değil mi?
'Onlar şehirleri cephaneliğe döndürdü, biz hiçbir şey yapmadan izledik' demek değil mi?
'Onlar yol kesti...'
'Onlar mayın döşedi...'
'Onlar kalleş pusular kurdu...'
'Onlar cahil, gariban halkı haraca bağladı...'
'Onlar el kadar kız çocuklarını dağa kaçırdı, ırzlarına geçti, mağaralarda haremler kurdu...'
'Onlar evlatlarınızı çaldı; kiminin aklını-fikrini, kiminin canını aldı...'
'Ve biz bütün bunları hiçbir şey yapmadan izledik' demek değil mi?
***
Türkçede tam da bu anlama geliyor o cümle.
Göreceğiz bakalım;
-Bağımsızlığını kaybeden yargı ve medyayı geçtim- siyasetteki anlamı ne? Karşılığı ne olacak?
Bu -ilk defa da yapılmayan- aleni itirafa rağmen, muhalefet, bu itirafı yapanın "terör iş birlikçisi" yaftasını daha ne kadar boynunda taşıyacak?
İktidar, sabrın sonu "cinayet" olduğu halde bunu topluma "selamet"miş gibi yuttururken, bakalım muhalefet "sabır çekmek" dışında ne yapacak?
***
Hürriyet'in "tuzu kuruları(!)" için bir ihtimal daha var
Doğan Medya Grubu'nun, Demirören Grubu'na satışı, şüphesiz Türk basın-yayın tarihinin en önemli olaylarından biri... Uzun vadede kim bilir neler neler yazılacak bu hadise üzerine... Çok tartışılacak, kitaplara konu olacak, hatıratların en sansasyonel bölümünü oluşturacak...
Geleceğe dönük bu denli "gürültü" vadeden bir konuya dair üç gündür deriiin bir sessizlik var birinci derecede muhatabı olan mahallede; şu ana kadar hep "dışarıdan" yorumlandı mesele...
Doğan Medya'nın, meslek hayatının neredeyse tamamını burada geçirmiş yazarları, yorumcuları, yöneticileri susuyor... Havayı kokluyor... Muhtemeldir ki korkuyor... Yeni patronu ürkütmeyecek, eskisini küstürmeyecek cümleler arıyorlar...
Çünkü, işlerinden olmakla olmamak arasında bir tür sırattalar...
Halbuki, ben onların -genç arkadaşları, geçinmek, evlerine ekmek götürmek için o işe muhtaç olanları kast etmiyorum- bugüne kadar hep Türk medyasının en tepesinde yer almış "tuzu kurular"ın yerinde olsam, bir değişiklik yapar ve hayli geç kalınmış bir şahsiyet ayaklanması başlatırdım...
Mevzubahis vatan madem...
Madem demokrasi mevzubahis...
Bu ülkede yaşayan herkesin "hürriyeti" madem söz konusu olan...
Tası tarağı toplar ve bir "nefes borusu" açmayı denerdim mesleğime;
Mesela yeni bir gazeteyle...
İlla büyük paralara, matbaalar kurmaya, dağıtımcılara el-pençe divan durmaya da gerek yok, internet var; niyet yeter, yürek yeter...
Ne dersiniz;
Hepimizin ihtiyacı yok mu böyle bir cesaret gösterisine?
***
GÜNÜN SORUSU
"Starbucks'ta her gün bir kahveye 10 lira verip gazeteye 1 lira vermeyenler bağımsız gazete istiyor; nasıl olacak bu iş?"
Mirgün Cabas
***
İkna olmadım
Aydın Doğan, ömrünü verdiği Doğan Medya'yı satışının tehdit ve şantaja varan baskıdan, "boğma teli"yle nefes almakta zorlanmasından kaynaklandığı "ortak görüşü"nü çürütmek istercesine "Artık 80 yaşını geride bırakmış bulunuyorum. Geldiğim bu aşamada, kendi isteğimle, yayıncılık mesleğime nokta koymaya karar verdim" demiş mektubunda...
Oysa 2009 yılında yönetimi tamamen kızlarına bırakıp zaten resmen nokta koymuştu yayıncılığa.
Dolayısıyla bu "80 yaş" gerekçesi hiç inandırıcı gelmedi bana...
Başının üzerinde nasıl bir Demokles Kılıcı sallanıyorsa; "dayanamıyorum" diye bile haykıramıyor doya doya...
***
SORU-YORUM
Doğan Grubu'nun satışıyla ilgili en ağır, en rövanşist, en intikamperest olduğunu düşündüğüm yorum, grubun eski çalışanı da olan Yiğit Bulut'tan geldi.
Bulut'a göre bu satışla "Alman destekli 28 Şubat medyası havlu atmış, 1980 darbesi sonrasında oluşan son dalga da dağılmaya başlamıştı ve emperyalist odaklar, vatan, millet, ümmet düşmanı iç uzantıları bir bir tarihin çöplüğünde yerlerini alıyorlardı!"
Bununla kalmayacak, bu "Alman yetiştirmeleri"nden "ülkemize verdikleri zararların hesabı" da sorulacaktı!
Bir: Yıllarca yediği ekmeğin hiç mi hatırı olmaz bir insanda; bu nasıl bir kin?
İki: Madem ki, Doğan Grubu "Alman yetiştirmesi", "28 Şubat medyası", "12 Eylül kalıntısı"ydı, Bulut neden yıllarca orada çalıştı?