Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyareti öncesinde Türkiye'nin üç stratejik kurumunun yöneticisi ve ardından dün de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'ye gitmesiyle ilgili değrelendirmelerde bulundu.
Sadettin Tantan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın Washington'da kritik temaslarda bulunacağının bilindiğini ifade ederek, "Acaba Türkiye'ye karşı birtakım zorlamalar mı sözkonu? Terör örgütleri PYD-YPG dışında, Fethullah Gülen ile ilgili de kabule zorlanmalar mı sözkonusu?" diye sordu.
Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan açıklamasını şöyle sürdürdü: "Bir başka şey de Reza Zarraf meselesi. Reza Zarraf'ın savunma ekibine eski Başsavcı Preet Bharara'nın görevden alınmasının sonrasında yerine getirileceği iddia edilen Marc Mukasey'in babası ve eski Amerikan Adalet Bakanı Michael Mukasey ve eski New York Belediye Başkanı Rudolph Guiliani savunma avukatları olarak duruşmaya katıldı.
Bunlar bir süre önce Türkiye'ye gelip Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Son görülen duruşmada Hâkim Berman, Giuliani ve Mukasey'in davadaki rollerini sorgulamakla yükümlü olduğunu belirtti. Acaba burada ortaya konulan şey Türkiye tarafından kabul edildi mi? Veya buna karşı bir direnç var mı? Bunların açıklığa kavuşturulması lazım."
Yurt Partisi lideri Tantan, dış ilişkilerde Türkiye'nin sürekli olarak hep kaybeden ülke konumunda olduğunu kaydederek, şöyle devam etti: "İç kamuyonuna Türkiye sürekli kazanıyormuş gibi takdim edilirken aslında sürekli kaybediyor. Pratikte ve uygulamada 15 yıldır sürekli kaybeden ülke konumunda. Hiç kazandığı bir şey yok. Türkiye, tehdit edilmesi üzerine Suriye'de Süleyman Şah Türbesi'nin bulunduğu Türk toprağını bir gecede terketti.
Buna benzer tehditler hala devam ediyor. Ege'deki adalarımızın Yunanlılar tarafından işgal edilmesine ses çıkarmamamız gibi. Doğu Akdeniz Havzası'ndaki haklarımızın gasp edilmesi gibi. Türkiye'yi yöneten siyasi iktidar oradaki koalisyon güçlerine 'taşeron hizmetini biz yapabiliriz' teklifi götürdü. 'Bırakın PYD-YPG'yi en büyük taşeronunuz biz oluruz' dediler. Özellikle terör örgütleri PYD-YPG'ye gönderilen silah, araç ve gereçlerin Türkiye üzerinden gönderilmesi buna örnek. Orada Türkiye'nin sürekli kaybettiğinin bir fotoğrafı olarak önümüze çıkıyor. Ortadoğu'da hem enerji güvenliği açısından hem de hukuk zemininde, fili olarak Türkiye'nin kullanılması sözkonusu."