Karamollaoğlu'ndan Erdoğan'ın Sisi ile el sıkışmasını böyle yorumladı: Değdi mi bunca acıya

Karamollaoğlu'ndan Erdoğan'ın Sisi ile el sıkışmasını böyle yorumladı: Değdi mi bunca acıya

Saadet Parti’li Temel Karamollaoğlu, basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karamollaoğlu, Erdoğan'ın Sisi ile el sıkışmasını, “U dönüşü demek yetersiz, bu ‘Erdoğan dönüşü’" şeklinde yorumladı.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, Erdoğan ile birlikte dün ve bugünün arasındaki makasın açıldığını söyleyerek, “Adeta bir saat önce bir saat sonra siyaset değişebiliyor. Artık ‘U dönüşü’ demek yetersiz kalıyor, ‘Erdoğan dönüşü’ tabirini lügatlere eklediler. Ne zaman döneceği, nereye döneceği belli değil. İnsan ister istemez ‘Bugün devlet yönetiyorsunuz madem, peki o zaman dün ne yapıyordunuz?’ sorusunu sormak zorunda kalıyor. Değdi mi bunca acıya? Kendimizi demekten geri tutamıyoruz çünkü milyonlarca Müslüman katledildi” dedi.

Karamollaoğlu, ayrıca Düzce Gölyaka merkezli gerçekleşen depremin herkesi endişelendirdiğine dikkat çekerek, depremlere karşı dikkat çağrısında bulunarak, yaralılara şifa diledi.

“GURBETÇİLERİN SORUNLARINI ÇÖZMEK BOYNUMUZUN BORCUDUR”

Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Duisburg şehrinde düzenlenen Avrupa Seçime Hazırlık Avrupa Hamle Toplantısı’nda partililer ve gurbetçiler ile bir araya geldiğini kaydeden Karamollaoğlu, gerçekleştirilen toplantı ile Avrupa’da yaşayan gurbetçilerin sorunlarını dinlediklerini ifade ederek, “Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarını dinledik, tek tek not aldık. Maalesef ırkçılık ve İslamofobi başta olmak üzere Avrupa’da yaşadıkları çok ciddi problemleri var. Sıla yolculuklarında yaşadıkları sıkıntılar, uzun beklemeler, özellikle yaz aylarında ve Aralık ayında astronomik seviyelere çıkan fahiş uçak bileti fiyatları, ülkemize gelip giderken yaşadıkları problemler onları üzüyor. Avrupa’daki ve diğer ülkelerdeki vatandaşlarımıza sadece ‘oy ve döviz odaklı’ anlayış ile bakanlar bizlerin onları nasıl gördüğümüzü bilemezler, anlayamazlar. Onların yaşadığı sorunları takip ettiğimizi ve çözeceğimizi vaat ettik. Bu sorunların çözümü bizim boynumuzun borcudur. Ben, bir kez daha gösterdikleri misafirperverlik için Saadet Avrupa teşkilatlarımıza ve Avrupa’daki vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum” dedi.

“TERÖRLE HEPİMİZ ORTAK MÜCADELE ETMEKTE KARARLILIK GÖSTERMELİYİZ”

Terör saldırılarına dikkat çeken Karamollaoğlu, geçtiğimiz günlerde Gaziantep’in Karkamış ilçesine gerçekleştirilen roket saldırısını hatırlattı ve şu ifadeleri kullandı:

“Hain terör örgütü tarafından alçakça düzenlenen roket saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha buradan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun! Terörle mücadele operasyonlarında Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve diğer tüm güvenlik güçlerimize başarılar diliyorum. Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum; terör ve siyasi kazanç asla bir araya gelemeyecek iki mefhumdur. Terörün dini, mezhebi, siyasi yaklaşımı olmaz. Bir bütün olarak, ülke olarak mücadele etmeliyiz. Nasıl ki terör hepimizi hedef alıyorsa, terörle mücadele de hepimizin ortak mücadele etmekte kararlılık göstermeliyiz. Terör ve terörle mücadele üzerinden toplumumuzu kutuplaştırmak isteyen çevrelere sesleniyorum; aklınızı başına alın. Bundan siz de, biz de fayda görmeyiz. Hiç kimse görmez.”

“TERÖRLE MÜCADELEDE SİYASETİN S’Sİ DAHİ BİR ARAYA GELMEMELİDİR”

Terör saldırılarının bir siyasi malzeme yapılmaması gerektiğini söyleyen Karamollaoğlu, geçmişte de benzer faaliyetlerin yürütüldüğünü hatırlattı. Karamollaoğlu, “Bugüne kadar ne teröre boyun eğdik ne de terör üzerinden siyasi hesap yapanlara prim verdik. Herkes şunu bilmelidir: Devlet, devlettir. Hükümet, hükümettir. Terör de, terördür! Bunu söylerken, neyi kastettiğim de ümit ediyorum anlaşılmıştır ama hatırlatmakta da fayda var. Terör 85 milyon insanımızı hedef alıyor ve hep birlikte lanetliyoruz. Hükümet ise yanlışıyla doğrusuyla sandık önünde millete hesap verecektir. Terörle mücadele ise bir siyasi partinin değil, ülke ve millet olarak hepimizin mesuliyeti altındadır. Artık bu ayrımları herkes çok iyi idrak etmeli, sapla samanı kimse birbirine karıştırmamalıdır! Bir kez daha uyarıyorum; terör ve terörle mücadelede siyasetin S’si dahi bir araya gelmemelidir” ifadelerini kullandı.

“DIŞ POLİTİKADA ATILAN EN UFAK ADIM BUGÜNÜN TERÖRÜNÜ TETİKLEYEBİLİR”

Terörle mücadelenin her alanda atılan adımlar ile yakından ilgili olduğuna dikkat çeken Karamollaoğlu, dış politikada atılan adımların ise bu konuda ayrı bir önemi olduğunu belirterek, “Yıllar evvel dış politikada atılan ve önemsizmiş gibi görülen en küçük bir yanlış adım, bugünün terörünü tetikleyecek büyük gelişmelere sebep olmaktadır. Dost ve düşman tanımını iyi yapamayanların zikzakları, bugün hâlâ bu ülkede terör konusu olmaya devam ediyor. Irak’ta, ABD savaş uçaklarının yaptığı binlerce sorti, Afganistan’da dökülen kanlar ve Suriye’nin tarumar edilmesi; bugünkü terörle mücadelemizden bağımsız tutulamaz. Birileri anlamak istemese de, dilimizde tüy bitene kadar biz bu konuları gündeme getireceğiz. Büyük Ortadoğu Projesi’nin amaç ve hedeflerini, ortaklarını, politikalarını ve buna çanak tutanları anlamadan, bugünkü gelişmeleri sağlıklı okumak mümkün değildir! Bizim bölgemizde BOP, her alanı etkileyen bir projedir. Bu bölge yeniden tanzim edilmeye çalışılıyor. Sınırlar çizilmiş, haritalar bile çizilmiş. Bunun için bu projenin eş başkanı olmak yararımıza olmaz. Bu projenin ilk adımı 2002 yılında ABD’nin Irak’a müdahalesinde Türkiye’nin yardım etmesi ile başlamıştır” açıklamalarında bulundu.

“BUGÜN DEVLET YÖNETİYORSUNUZ, DÜN NE YAPIYORDUNUZ?”

Merhum Demirel’in ‘Dün dündür, bugün bugündür’ sözünü hatırlatan Karamollaoğlu, Erdoğan ile birlikte dün ve bugünün arasındaki makasın açıldığını belirtip, “Adeta bir saat önce bir saat sonra siyaset değişebiliyor. Artık ‘U dönüşü’ demek yetersiz kalıyor, ‘Erdoğan dönüşü’ tabirini lügatlere eklediler. Ne zaman döneceği, nereye döneceği belli değil. İnsan ister istemez ‘Bugün devlet yönetiyorsunuz madem, peki o zaman dün ne yapıyordunuz?’ sorusunu sormak zorunda kalıyor. Değdi mi bunca acıya? Kendimizi demekten geri tutamıyoruz çünkü milyonlarca Müslüman katledildi” ifadelerini kullandı.

“İKİYÜZLÜ SİYASETTEN BIKTIK”

Saadet Partisi’nin geçmişte iktidara yaptığı uyarıları da hatırlatıldı. Karamollaoğlu, iktidar kanadının ağır ithamlarını unutmadıklarını söyleyerek, “Biz iktidarı uyarırken iktidarın bize sözlerini unutmadık. Biz Mursi’yi ve Esma kızımızın şehit edilmesini unutmadık, unutmayacağız. Rabia selamınızı, ‘Sisi mi, Binali Yıldırım mı’ cümlelerinize kadar takip ettik. Şimdi ne oldu da siz Sisi ile bir araya geldiniz? Doğru devletler bir araya gelebilir, fakat siz bu cümleleri kullanmak zorunda değildiniz. Elbette normalleşmek, dış politikada diyalog zeminini kaybetmemek doğru olandır, biz hep bunu böyle olması gerekir tarzında da ifade ettik. Biz ‘bölge ülkeleri ve İslam ülkeleri kendi aralarında meselelerini çözmeli, Moskova ve Washington’a bırakmamalı’ dedikçe; en ağır ithamlarda bulunanlar siz değil miydiniz? İnanın; ‘biz demiştik, biz yine haklı çıktık’ cümlelerini kurmaktan inanın usanır hale geldik. Haklı çıkmaktan biz yorulduk; kardeş bilip uyarmaya devam ettik. ‘Görüşüyorum, alkışlayın!’, ‘Asla görüşmem, alkışlayın’ aymazlığınızdan, şımarıklığınızdan vazgeçmeli iktidar. Bu ‘ikiyüzlü siyaset’ten ise bıktık, usandık artık! Bir devlet böyle yönetilmez, Türkiye gibi büyük ve önemli bir ülke böylesine hoyratça idare edilmez! Nasıl vereceksiniz bunca masumun, mazlumun hesabını” açıklamalarında bulundu.

“ÖĞRETMENLERİMİZ GEÇİNEMİYORLAR”

Öğretmenlerin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayan Karamollaoğlu, Öğretmenler Günü vesilesiyle eğitim sisteminin de sorunlarının gündeme geldiğinin altını çizerek, “Yetiştirdikleri öğrencilerin gözünde ışıkla umut dolu olması gereken öğretmenlerimiz, ne yazık ki derin bir hayal kırıklığıyla yoğruluyorlar. Çünkü öğretmenlerimiz geçinemiyorlar. En düşük öğretmen maaşı 9 bin lira civarında, biraz yükselmiş gibi görünüyor ama ortalama ücret ise 12 bin lira civarında. Buna mukabil, açlık sınırı 7 bin 425 lira. Bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti 9 bin 705 lira. Yoksulluk sınırı ise 24 bin lira. Yoksulluk sınırı bir rakam olarak ifade ediliyor ama yoksulluk sınırının altında maaş alınması birçok ihtiyacınızın karşılanmaması demektir. Bu yüzden asgari ücret yoksulluk sınırına bağlanmalı. Elbette hemen olmaz ama plan yapılırsa 2-3 sene içerisinde gerçekleştirilebilir. Bu şartlar altında hangi öğretmen, öğrencilerine eskiden olduğu gibi ‘okuyup meslek sahibi’ olmalarını öğütleyebilir? Hangi öğretmen, öğrencilerine gelecek adına umut verebilir? İşte son şehit öğretmenimiz Ayşenur Alkan. Ücretli öğretmenlik yapıyordu. Arkadaşı ona ‘ilçede göreve başlama, aldığın para yola gidecek’ deyince; ‘KPSS kitaplarını alacak param yok, ailemin durumunu biliyorsun’ diyor. Kitap alabilmek için bu zahmete katlanmak mecburiyetinde kalmış bir öğretmenden bahsediyoruz” dedi.

“ÖĞRETMENLERİMİZ HAK ETTİĞİ DEĞERİ GÖREMİYOR”

Ekonomik kötü gidişat sebebiyle büyükşehirlerin adeta sürgün yerine döndüğüne dikkat çeken Karamollaoğlu, öğretmenlerin büyükşehirlere gelmek istemediğine vurgu yaparak, “Kimse büyükşehirlerde öğretmenlik yapmak istemiyor. Çünkü kira ve yol masrafları ciddi rakamlar. Nasıl istesin ki! Kira ortalamaları, memur maaşının yarısından fazlasına tekabül ediyor artık. Öğretmenler kiraya, faturalara, mutfak masraflarına anca yetişiyorlar. Ne günlük aktivite ne de kültürel bir etkinlik imkânları yok. Bir ülkenin gençlerine ve geleceğine verdiği değer, öğretmenine verdiği değer ile eş anlamlıdır. Maalesef ne mali olarak ne de özlük olarak öğretmenlerimiz hak ettiği değeri göremiyorlar” dedi.

“KANUN İLE KAPSAMLI BİR AYRIMCILIK ORTAYA KONUYOR”

Öğretmenlerin yıllarca beklediği fakat kadük olarak çıkan Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili açıklamalarda bulunan Karamollaoğlu, kanunun içerik olarak yetersizliğine dikkat çekerek, “7354 sayılı ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ daha işin başında kadük kaldı. Ne yazık ve hazindir ki; kanun teklifinin içeriğinde birçok konuya dair hüküm yokken, düzenlenen konulara ilişkin hükümler ise hem eski hem de eksik maalesef. Öğretmenliğe, mesleğe, mesleğin gereklerine, öğretmen yetiştirme süreçlerine, kariyer basamaklarına, öğretmenlerin mali, sosyal ve özlük haklarına, atama ve yer değiştirme kurallarına, Ödül ve disiplin uygulamalarına, eğitim yöneticiliği konumuna ve teşvik kurgularına yönelik bütüncül çerçeve oluşturan bir yasal düzenleme niteliği yok. Bu kanun teklifi; öğretmenliğe saygıyı ve talebi artırmak bir tarafa, öğretmenlerin kaygısını ve derdini artırmış bulunuyor. Çünkü Öğretmenlik Meslek Kanunu adı altında, öğretmenlik mesleğine yönelik kapsamlı bir ayrımcılık ortaya konuluyor. Çünkü bu Meslek Kanunu’nda öğretmenlik mesleği yapanlar değil, devlet memuru olarak görev yapan öğretmenler esas alınmış. Yani özel okul öğretmeni görmezden geliniyor, onlar ele alınmıyor” açıklamalarında bulundu.

“-MIŞ GİBİ İCRAATLERİNE ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU İLE BİR YENİSİ DAHA EKLENDİ”

Öğretmenlik Meslek Kanunu içerisinde yer alan sınav uygulamasının doğru bir adım olmadığını ifade eden Karamollaoğlu, AK Parti’nin bu kanun ile ‘-mış’ gibi yaptığı faaliyetlere bir yenisini daha eklediğine dikkat çekerek, “Öğretmenler kendi kariyerleri ile ilgili sınava girmeye zorlanmamalı. Öğretmenlik kariyer basamakları kanunu ve sınavı, AK Parti’nin ‘-mış gibi yapmak’ icraatlarına bir yenisi eklemiş bulunuyor. Kariyer hakkı vermiş gibi, meslek kanunu çıkarmış gibi, kariyer sınavı yapmış gibi dışında bir tutum söz konusu değil burada. Hep gibiler ile hareket ediliyor. Sözde kariyer sınavı, her yönüyle kamu zararı üretmekten başka bir işlev görmemiştir, görmeyecek de. Hazırlanan sorulara, harcanan paralara ve öğretmenin emeğine, hepsinden öte öğretmenin saygınlığına ve değerine zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Bütün bunlardan bir ders çıkarılması gerekiyor. Kanun öğretmenlerin beklentileri ve talepleri ile sendikaların teklifleri doğrultusunda düzenlenmeliydi. Onlar sıkıntıları biliyorlar. Onların teklifleri sadece bir kişinin hakkının korunması için değil, tüm öğretmenlerin haklarının savunulmasını kapsar” ifadelerini kullandı.

“AÇLIK SINIRI 7 BİN, YOKSULLUK SINIRI 24 BİN LİRA, ÖĞRETMEN MAAŞI 12 BİN LİRA”

Öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayan Karamollaoğlu, Öğretmenler Günü vesilesiyle eğitim sisteminin de sorunlarının gündeme geldiğinin altını çizerek, şöyle konuştu:

Yetiştirdikleri öğrencilerin gözünde ışıkla umut dolu olması gereken öğretmenlerimiz, ne yazık ki derin bir hayal kırıklığıyla yoğruluyorlar. Çünkü öğretmenlerimiz geçinemiyorlar. En düşük öğretmen maaşı 9 bin lira civarında. Biraz yükselmiş gibi görünüyor ama ortalama ücret ise 12 bin lira civarında. Buna mukabil, açlık sınırı 7 bin 425 lira. Bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti 9 bin 705 lira. Yoksulluk sınırı ise 24 bin lira.

İlgili Haberler