S-400'lerle Pirus Zaferi
17 yıllık AKP iktidarının politikalarına damga vuran yaklaşımı iktidarın yaptığı hiçbir hatayı kabul etmemesi, atılan her adımın alınan her kararın doğru olduğunu iddia etmesi, dış politikaya ilişkin her faaliyetin bir öncekinden önemli olduğunun her toplantının bir öncekinden kritik olduğunun vurgulanması olmuştur.
Putin ve Trump'la yapılan her görüşme nedense bir öncekilerden daha kritik ve önemli oluyor. Hal böyle olunca da bu tür temaslardan beklentilerin yükseltildiği ve sonrasında da "istediğimiz her şeyi aldık, zafer kazanıldı" havası yaratıldığını görüyoruz. Ama sonuçta elde var sıfır.
13 Kasım'daki görüşmede Erdoğan ve yanındakiler ikili ve heyetler arası görüşmelerde beklenenin alındığını, karşı tarafın ikna edildiği, PKK/YPG'nin neden terör örgütü olduğunun anlatıldığı, S400'lerden vazgeçilmeyeceğinin mesajının verildiğini söylediler.
Halbuki daha basın toplantısında Trump'ın YPG elbaşına ilişkin bir soruya verdiği "görüşüyoruz, ilişkilerimiz iyi" şeklinde yanıt vermesi aslında ABD tarafının YPG görüşünü değiştirmediği gibi en üst seviyede ilişki kurmakta olduğunu Erdoğan'ın yanında gösteriyordu.
S400'lerden vazgeçmeyeceğiz söylemine rağmen S400-F35 sorununu incelemek üzere bir komisyon kurulduğunu açıklanması da Türkiye'nin geri adım atabileceği mesajı olarak ortaya çıktı.
En somut(!) sonuç ise Temsilciler Meclisinde kabul edilip Senatoya gelen sözde soykırım karar tasarısının oylanmasının senatör Graham'ın girişimiyle engellenmesi oldu. Ayrıca yaptırım yasa tasarısının oylanması da beklemeye alındı.
Önceki gün Graham, "Bunu kabul etmemin tek sebebi Erdoğan'ın hâlâ ABD'de olmasıydı. Yasa tasarısının Senato'ya geçmesi kötü zamanlama olurdu, mümkün olursa ilişkiyi kurtarmaya çalışıyordum" dedi.
Graham "Gelecek sefer engellemeyeceğim" dedi. Yani geçici veya şimdilik bir engelleme. Demoklesin kılıcı sallanmaya devam edecek.
Yaptırımların engellenmesi de geçici veya şimdilik. O da Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatındaki gelişmelere, özellikle de S400'lerdeki gelişmelere bağlı. İkinci bir Demoklesin kılıcı da burada sallanıyor.
Trump'ın ekonominizi mahvederim tehdidi ise ne büyük Demokles kılıcı olarak yaklaşık 1,5 yıldır sallanıyor zaten.
Türk tarafının diğer bir talebi de ABD'nin YPG ile ilişkisini sonlandırmasıydı. Gelin görün ki o günden bu yana ABD'nin SDG/YPG'yi öven, yeniden ortalık ilişkilerinin başladığını gösteren, YPG'nin eğitim ve askeri teçhizat desteğinin devam edeceğini gösteren abartılı adeta Türkiye'nin gözüne sokarcasına gelişmelerle dolu.
ABD ısrarla SDG/YPG koalisyonun en iyi ortağı diyor ve YPG komandolarıyla IŞİD'e karşı operasyonların başlayacağını duyuruyor. Türkiye de halen bu koalisyonun üyesi. SDG/YPG sizin ve koalisyonun ortağı ise ben bu koalisyonda yokum diyecek bir yetkili yok mu Türkiye'den?
ABD Bşk.Yrd. Pence 23 Kasım'da Irak'ın batısında ABD üssünü ziyaret etmişti. Trump'da geçen yıl aynı üssü ziyaret etmişti. İkisi de Irak Başbakanı Abdülmehdi'yi arayıp görüşeceksen ABD üssüne gel dedi. Abdülmehdi Irak'ın başkenti Bağdat dedi gelmedi. Pence oradan Erbil'e gidip Barzani ile görüştü.
Pence "Trump'ın Irak'taki müttefiklerimize ve bizimle birlikte savaşan SDG'ye bağlılığının değişmediği konusunda bir kafa karışıklığı yaşandığını sanmıyorum." diyerek Barzani ve YPG'ye garanti vaat etti, ortaklıklarını teyit etti.
Pence'in Irak'ta ve Suriye'de merkezi yönetimleri dışlayıp bu ülkelerdeki Kürt coğrafyası olarak sundukları bölgelerin temsilcilerini (Barzani ve YPG) resmen tanıdıkları mesajını veren bu ziyaretiyle büyük Kürdistan'ın iki bölgesinin birleşmesinin temellerinin atıldığını söylersek hata yapmış olmayız.
İşte böyle bir ortamda Ankara'da ilginç bir gelişme oldu. Dün ve bugün hava savunma sistemi uçuşlu testlerinin yapıldığı duyuruldu. Test edilen sistemin S400 olması büyük olasılık.
Beyaz Saray'da senatörlerin traktörle ezin dediği, geçen hafta ABD'li bir yetkilinin imha edin veya satın ama muhakkak kurutulun dediği S400'lerle ilgili testlerin kamuoyuna duyurulmasının ve tam da şimdilerde yapılmasının asıl hedefi askeri ihtiyaçlardan ziyade ABD'ye verilen siyasi mesaj olduğu aşikar.
ABD tarafı, Trump dahil, S400-F35 konusunda neredeyse tek vücut olmuşken Türkiye'nin ABD tarafında gedik açması, isteklerini görüşlerini kabul ettirmesi pek mümkün görünmüyor.
Ve kriz öyle gelişiyor ki testlerin de başlamasıyla birlikte S400 krizi iyice alevleniyor ve geri dönüş olasılığı da iyice azalıyor.
Sonunda Erdoğan yönetimi de geri adım atmayarak Türkiye'nin egemenliğinin korunmasının simgeselleştirildiği S400'leri tam aktive ederek kendince bir zafer kazanmış olacak.
Ancak görünen o ki S400 alımı Pirus zaferinden başka bir şey olmayabilir.
Bunun için de, Türkiye'nin ihtiyaçlarını tam karşılamayacak 1-2 sistem S400 almanın avantajıyla F35 alamamanın dezavantajlarını, S400 almanın katkılarıyla karşılığında maruz kalınan yaptırımların maliyetini bir kez daha mukayese etmek yeterli olabilir.
Yaptığımız her şey doğru takıntısından vazgeçin. 17 yıllık süreç bunun böyle olmadığını gösteriyor. Gelin devletin-milletin çıkarlarını esas alan sıfırdan bir durum muhakemesi yapın.