S-400'ler gelmiyor, ABD önleyici işgale hazırlanıyor
ABD Başkanı oğul George Bush 2003 yılındaki Irak işgalini değerlendirirken şöyle demişti: Irak konumu ve enerji kaynaklarıyla küresel güç mücadelesinin merkezindedir. Saddam'ın sahip olduğu kitle imha silahları nedeniyle bizim yaptığımız önleyici bir işgaldir.
İşgalin en yoğun olduğu dönemde Irak'ta bulunan ABD askeri sayısı 150 binleri bulmuştu. Koalisyonun diğer ortaklarıyla birlikte 170 binlere çıktı. Aynı süreçte özel paralı askerlerden oluşan silahlı özel güçlerin sayısı ise 180 binler olarak telaffuz ediliyordu.
Milyonlarca ölü ve yaralı, harap bitap düşmüş bir Irak bırakan ABD 2011 sonlarında Irak'tan çekildi. Ama nihai çekiliş değildi.
Nitekim Irak'ta yüzüstü bırakılan çökmüş devlet sisteminin de ortam hazırladığı IŞİD'in Haziran 2014'te Musul'u işgaliyle başlayan süreçle birlikte ABD yeniden bölgeye döndü. Nispeten çok daha az bir güçle bulunuyor ama kendi dayattığı şartlarda Irak'ta asker konuşlandırdı.
Bu sefer de ABD IŞİD bahanesiyle Suriye'nin üçte birini işgal etti, PKK/YPG'ye teslim etti.
Aralık 2018'te Trump Suriye'den askerlerimi çekeceğim dediğinde belki de sadece Türkiye'deki iktidar inandı, diğerleri temkinli yaklaştı hatta ABD gitmez dediler. Öyle de oldu. Çünkü Trump çekilmeyi koşullara bağlamıştı. İsrail'in güvenliği, İran'ın öncelikle Suriye olmak üzere Irak ve Yemen'den çekilmesi.
Bizlerin de ilk günden itibaren defalarca buralardan uyardığımız şekliyle ABD çekilmedi yeniden konuşlanma yaptı. Hatta çekilmeyi gerçekleştirmek bahanesiyle ilave asker gönderdi. PKK/YPG'ye de artan hızla asker teçhizat ve silah göndermeye devam etti. Trump bu hamlesiyle Türkiye'nin Suriye'de yeni bir sınır ötesi harekatını da bertaraf etti.
Son günlerde ABD-İran arasında aslında kontrollü bir gerginlik tırmandırılıyor. Bu aslında bir ABD psikolojik operasyonun başlangıç safhası aslında. Çünkü ABD Ortadoğu'da harekat alanını yeniden şekillendiriyor.
ABD İran'ın her an bir saldırı yapabileceği bahanesiyle bölgeye askeri güç (uçak gemisi, B-52 ağır bombardıman uçakları, Patriot sistemleri vs) gönderdiği haberleri verilmeye başlandı. Aslında bunların büyük bölümü rutin görevlerdi. İran da zaten bu şekilde olduğunu açıkladı.
Körfez'de BAE'ye ait liman açıklarında dört tankere yönelik saldırıların yaşanması ve ABD'nin saldırıda İran izleri var demesi Amerikan psikolojik operasyonun bir göstergesi.
Dün Amerikan medyasındaki haberlere göre ABD İran'a karşı bölgeye 120 bin civarında asker göndermeye hazırlanıyormuş! 6 trilyon dolar para harcadık hiçbir şey kazanamadık askerlerimizi çekeceğiz diyen ve Suriye'deki 3 bin, Afganistan'daki 15 bin askerini çekme kararı açıklayan Trump'ın Ortadoğu'ya 120 bin asker göndereceğini beklemek şuanda mümkün değil.
Ama ABD ortamı şekillendiriyor. Halen İran ile iş yapabileceğini düşünen Avrupa'ya mesaj veriyor, İran'ı da her an vurabileceğini hatta işgal edebileceği algısı yaratıyor.
ABD ortam şekillendirerek İran'a karşı muhtemel bir koalisyonun temellerini de atıyor. ABD muhtemelen bundan sonra artık büyük güçlerle deniz aşırı harekatlara girişmeyecektir. 2001'den itibaren yürüttüğü harekatlardan çıkardığı ders budur. IŞİD bahanesiyle Irak ve Suriye'ye müdahale şekli bunu göstermektedir.
İran'ın sahip olduğu imkan ve kabiliyetler düşünüldüğünde ABD'nin çok sayıda savaş gemisini Körfeze sokması, İran'a yakın Körfez ülkelerinde konuşlandırması apaçık İran'ın hedefi olmak demektir.
Ama ABD Ortadoğu'da rotasyonel görevlendirmelerini çok daha büyük deniz ve hava güçleriyle yapabilir. Ve Irak'ta karadaki askeri varlığını biraz daha artırabilir. İran'la mücadelede Irak ABD için kritik bir konumdadır. İran'ın Arap yarımadası ve Suriye-Lübnan'a fiziki irtibatının kesilmesi bağlamında önemlidir.
Dolayısıyla ABD bölgede Irak üzerinden etki odaklı yeni bir önleyici işgale hazırlanıyor. Aynı Bush gibi.
ABD bölgede ortamı şekillendirirken ve koalisyonun alt yapısını oluştururken yakından çalışacağı ülkelerden biri Türkiye olacak.
Son günlerde gelen haberler Türkiye'nin Suriye'de ABD planlarına dahil olduğunu gösteriyor., Suriye'de güvenli bölge arayışı üzerinden SDG'yi Türkiye ile dolaylı da olsa görüştüren ABD S-400 konusunda da dediğini yaptırmış gözüküyor. Eş zamanlı olarak Öcalan'ın SDG-Suriye vurgulu mektubunun çıkması da manidar.
Türkiye artık Suriye'ye operasyondan bahsetmiyor. S-400 konusunda yabancı medyada çıkan haberleri yalanlamıyor. Temmuz'da geleceği söylenen S-400'ler için eğitime henüz personel gönderilmedi.
Yani yanlış yönetilen, anlık siyasi kararla ABD'ye karşı koz olarak alımına karar verilen S-400 projesi Türkiye'ye karşı bir silaha dönüştü ve Türkiye kaybetti. Bakmayın şimdilik 2020'ye ertelendi falan söylemine. Acil ihtiyaç idiyse niye ertelensin ki.
Kısacası S-400'ler gelmiyor.
Gelmeyen S-400'ler ABD-Türkiye krizini çözer gibi gözüküyor ama Türkiye'de insiyatifi elden kaçırmış iktidarın dış politikası başta Fırat doğusu, İdlib ve Doğu Akdeniz'de daha büyük sorunlara neden oluyor. Rusya ile kötüleşecek ilişkileri hiç sormayın. Bunların oluşmasında Demoklesin Kılıcı gibi duran Trump'ın ekonominiz mahvederiz twitinin etkisini unutmayın.