S-400 bilmecesi...
Türkiye için hava savunma sistemi ihtiyacı 1991 yılında, 1. Körfez Savaşı sırasında ortaya çıktı.
Yani 26 yıldır çözülemeyen bir güvenlik meselesi!
Ateş çemberinin ortasında yer alan ve olası füze saldırılarına karşı korunmak zorunda kalacağımız bir coğrafyada yaşıyoruz.
Emekli General Nejat Eslen'in tanımı ile; "Türkiye çatısı açık bir ev konumunda".
AKP iktidarı evin çatısını kapatmak için iki büyük sistem arasında kaldı;
Bir tarafta ABD yapımı Patriot'lar, diğer tarafta Rus yapımı S-400'ler vardı.
Ankara, NATO ülkesi olmamız nedeniyle ABD yapımı sistem için baskı altındaydı.
Ancak devlet aklı; hem darbe girişiminin arkasında yer alması, hem de Suriye'nin kuzeyindeki terör unsurlarına açıkça destek vermesi nedeni ile ABD sistemi yerine Rus sistemini tercih etti... Tabii gerekçe olarak bu yazdıklarımı söylemedi ancak tercihin perde arkasında ABD'nin Türkiye'nin çıkarlarını yok sayması yatıyordu.
Bir başka gerekçe ise S-400 sisteminin millîleştirileceği teziydi...
Ben de bu köşede, iktidarın yaptığı tercihin doğru olduğunu, ABD ile Türkiye'nin ulusal çıkarlarının çatıştığını, Rusya-İran ekseni yerine NATO üyesi ülkelerin Türkiye için daha yakın tehdit oluşturduğunu belirttim.
Bu nedenle "hava savunma sistemimiz ABD'nin kontrolüne bırakılamaz" dedim.
Ancak, Rusya'nın da kontrolüne bırakılmamalı!
Türkiye'nin ihtiyacı olan millî hava savunma sistemiydi...
***
S-400 tercihi yapılırken Türkiye'nin teknolojiyi de alacağı, sistemin tümüne hakim olacağı açıklanmıştı.
Ancak dün Rusya merkezli haberlere göre Moskova S-400'lerin şifresini Türkiye'ye vermiyordu!
Teknik anlatımla; Türkiye, satın aldığı sistemin iç düzeneğine erişemeyecekti!
Eğer bu haberler doğruysa S-400 hava savunma sistemi de Türkiye'nin menfaatini tam olarak karşılamıyor!
Aklıma takılan soruları sizlerle paylaşmalıyım;
* S-400'ler satın alınma sürecindeyken sistemin tamamına hakim olunacağı açıklanmıştı. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın sistemin millîleştirileceğinden söz etmişti. Ne oldu?
Türkiye'ye verilen bilgiler mi yanlıştı, yoksa Rus tarafı fikir mi değiştirdi? Neden, nasıl?
* Bir başka soru da şudur; S-400'lerden vazgeçilmesi için bir bahane mi oluşturuluyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD ziyaretinde, "S-400 konusu gündeme gelmedi" dedi ancak hemen arkasından böyle bir "pürüzün" çıkmış olması da ilginç değil mi?
Satın alınacak füzelerin, ABD, Rus ya da Çin yapımı olması önemli değildir. Önemli olan Türkiye'nin hava savunma sisteminin millîleştirilmesi ve kontrolün tamamının Ankara'da olması zorunluluğudur.
***
Suriye ile hemen şimdi!
***
En önemli sınır komşumuz...
Bir dönem, baba Hafız Esad zamanında Türkiye'ye terör ihraç etmiş, terör örgütünü topraklarında barındırmış bir ülke...
Yıllar sonra terörün her türlüsünün hedefi oldu!
Türkiye'yi zayıflatmak için Suriye'de PKK'yı konuşlandıran hangi güç ise, 6 yıldır Suriye'yi bölmeye çalışanlar da aynı güçler...
Zamanın bu kısacık tarihi, bölge ülkelerinin aslında ne yapması gerektiğini anlatıyor.
Başta terör örgütlerine karşı ortak operasyonlar olmak üzere, ekonomik, sosyal ve siyasi iş birliği!
İran ile Türkiye bu anlamda olumlu adımlar attı.
Bölge ülkelerinin iş birliği konusunda attıkları her adım, bölgeyi hücrelerine ayırmayı varlık nedeni haline getirmiş ülkelerin kanlı oyunlarını bozuyor!
Bu nedenle İran'dan sonra Suriye ile yapılacak benzer bir yakınlaşma, moda tabirle üst aklın -doğrusu emperyalizmdir- karşı hamle yapmasına neden olacaktır.
Emperyalizmin elindeki en etkili sopa ise yıllarca besleyip palazlandırdıkları terör örgütlerinden başkası değil!
İran-Irak Suriye-Türkiye... Ulusal güvenlik zorunlulukları, tarihi ve kültürel kökleri nedeni ile her zamankinden daha çok bütünleşmeye ihtiyacı olan bölge ülkeleri...
Birlikte atacakları her adımda terörün hedefi haline geleceklerdir. Ancak başarılı olunursa; bölgeden terör örgütü unsurlarının temizlenmesi ve nihayetinde uzun soluklu bir istikrar, bu ülke halklarını beklemektedir...