S-400 baskısı
S-400 Sistemi'nin satış anlaşması dört yıl önce Rusya'yla yapılmış, 2019 yılı ikinci yarısında Türkiye'ye gelmiş ve Nisan 2020'de aktif hale getirileceği beyan edilmiştir. Pandemi gerekçesiyle aktifleşmesinin geciktiği söylense de, esas olarak ABD'yle olan politik anlaşmazlık nedeniyle bugüne kadar kullanılır hale getirilememiştir. Türkiye'yle ABD arasında sorun olmaya devam etmektedir.
ABD, Türkiye'ye, Batı ve NATO standartlarıyla uyum sağlamayan bir Rus sistemini almasından dolayı CAATSA yaptırımları uygulamış, F-35 uçaklarını da vermemiştir. Hal böyleyken Türkiye, S-400 ikinci paket alımı için Rusya'yla görüşmeye devam ettiğini ve S-400'den vazgeçilmeyeceğini açıklayarak bu konuda kararlı olduğu mesajını vermiştir.
ABD kararlı görünüyor
Türkiye, başka bir şekilde temin edemediğinden, güvenlik gerekçesiyle böyle bir sistem almak mecburiyetinde kaldığını, bunun NATO sistemine bir zararı olmadığını, bu konuda görüşmeye hazır olduğunu söylemesine karşılık ABD, sürekli olarak tutumlarında bir değişiklik olmadığını belirtmektedir.
Türkiye, Yunanistan ve NATO üyesi Sovyet ardı ülkelerde de S-400'ün bir önceki modeli S-300 füzeleri bulunduğunu söylemesine rağmen ABD, yaptırımların kalkması için Türkiye'nin topraklarında S-400 bulundurmaması gerektiği ve sistemin NATO sistemleriyle uyumlu olmadığı konusunda ısrar etmektedir.
Türkiye arayış içinde
Türkiye, ABD'nin bu kararlı tutumuna rağmen, bir taraftan S-400'den tamamen vazgeçme niyetinde olmadığını belirtirken, diğer taraftan da ABD yapımı silah ve malzemenin tedarikinin sürdürülebilmesi, ekonominin zarar görmemesi, Halk Bankası davasında sıkıntıya uğramaması, Doğu Akdeniz dahil diğer sorunlu alanlardaki tepkilerin yumuşatılması için çeşitli alternatifler ortaya koymaktadır. Bloomberg'e konuşan yetkililer, S-400 konusunda tavizler vermeye hazır olduğumuzu, bunların kısıtlı olarak kullanılabileceğini söylemişlerdir.
Alternatiflerden biri Girit Modeli: Türkiye, S-400'leri Yunanistan'ın Girit'teki S-300'ler gibi kullanmayı önermiş, sistemin sürekli kullanılması yerine tehdide göre hareket edilebileceğini açıklamıştır.
GKRY, S-300'leri 1997 yılında Rusya'dan almış, ancak Türkiye'nin kararlı tutumu karşısında Yunanistan'a devretmek zorunda kalmıştır. Yunanistan da, bu füzeleri uzun süre Girit'te depoda tutmuş, son yıllarda da tatbikattan tatbikata kullanmıştır.
S-400'ler, NATO sistemine sokulmasa dahi tehdidin tırmandığı bölgeye intikal ettirilerek, kendi radarının kabiliyeti dahilinde millî olarak kullanılabilir. Millî "erken ihbar ve komuta kontrol ağı" kurulur ve bu ağa entegre edilebilirse etkinliği artar. Ancak ayrı sistemler kurulması oldukça zordur. Bu nedenle sadece tatbikatlarda kullanılmayı öngören Girit Modeli, S-400'leri elde tutarak sadece prestijimizi muhafaza etmeye yarar. Savunmaya faydası olmaz.
Diğer bir alternatif ABD veya NATO ülkelerinden füze almak: Türkiye, Patriot veya bir başka NATO müttefikinden füze sistemi satın alınması için görüşme yapabileceğini belirterek, iş birliğine hazır olduğunu ve ABD yönetimiyle yeni bir sayfa açabileceğini söylemiştir.
Bu alternatif, sadece ABD ve NATO'yu tatmin etmeye yöneliktir. S-400'leri almamızın sebebinin, Patriotların bize, önce istenilen şartlarda, sonra da hiç verilmemesinden kaynaklandığını sürekli hatırlatmak gerekir.
Esas amaç direnç kırmak
Türkiye, S-400'lerin sınırlı kullanılmasına ilişkin bazı tavizler vererek, karşılığında yaptırımları ve kısıtlamaları engellemeyi ve Suriye'nin kuzeyindeki SDG/PYD/PKK'ya olan desteğin önüne geçmeyi düşünmüş olabilir. Ancak ABD, S-400'lerin Türkiye'de bulunmasını kabul etmemektedir. Bu konu, ABD'nin istediği gibi sonuçlanmış olsa dahi, karşımıza başka engeller çıkaracağından da şüphe yoktur.
ABD'nin amacı, Türkiye'yi kendi çıkarları yönünde hareket edecek duruma getirmek, özellikle Suriye kuzeyindeki yapıyı ve SDG'yi dayatmaktır. Bu kapsamda S-400 konusu direnç kırmayı hedeflediğinden, Türkiye'nin egemenlik meselesi haline gelmiştir. Konu aynı zamanda güvenirlik ve onur meselesidir. Bu nedenle pazarlık konusu yapılmamalı, her akla gelen, alternatif diye ortaya atılmamalı, ciddi, akılcı ve çıkarlarımızı gözeten politik argümanlar üretilmelidir.