RÜZGARLI SOKAK

RÜZGARLI SOKAK

“Haşim Kılıçdaroğlu”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile hükümet ve Köşk arasında sınırsız bir uyum vardı. “Vardı” diyoruz çünkü Twitter yasağını kaldıran karara imza atan  Haşim Kılıç birden bire başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere kabine üyeleri ve AKP’lilerin boy hedefi oldu.
Uyum, yerel seçimlerin hemen ardından ve AKP’nin yüzde 45’lik oy oranı sonrasında gündeme gelen Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile birlikte  başlaması yerini uyumsuzluğa bırakıverdi.
Köşk - Anayasa Mahkemesi ve Başbakanlık üçgeni arasında fesat rüzgârları esmeye başladı. Haşim Kılıç, geçtiğimiz Cuma günü TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve dahi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın gözlerinin içine baka baka verdi veriştirdi. Cemil Çiçek,  “tokatlanmak için gitmedik”  derken Bekir Bozdağ, saat 14.20 sularında Meclis’e haber saldı. Basın toplantısını  özellikle Meclis’te düzenlemek istediğini duyurdu. Mutat olan açıklamanın Basın Merkezi’nde yapılmasıydı. Ancak Bozdağ, özellikle Protokol Girişine yakın olan 1 no’lu kapıda açıklama yapmayı tercih etti. Niye Meclis’i tercih ettiğini soru üzerine  “millet iradesini yansıtmak” diye açıkladı. Ancak Bozdağ, saat 15.00’te yapılacağı duyurulan basın toplantısını 45 dakika rötarla  yapabildi. Kameraların karşısına çıktığında Bozdağ’ın alışılmadık bir yöntem kullandığı dikkatleri çekti.  
Bozdağ, konuşması boyunca Başbakanlıkta hazırlandığı iddia edilen yazılı metini satır satır okudu.
Bu arada yaptığı değerlendirmede Haşim Kılıç’ı muhalefetin sözcüsü olmakla itham etti. 
Sıra sorulara geldi!
Her soruya  yanıt vermeye gayret etti. Burada kendisine  “Sayın Kılıç bir anlamda Köşk’ün de sözcülüğünü mü yaptı” sorusu da yöneltildi. Sorulara uzun uzun yanıt veren Bozdağ, bu kez  “Ben muhalefet boşluğundan muhalefetten bahsediyorum. Sözlerimi başka yere çekmeyin” yanıtını vermesi dikkat çekti.
Haşim Kılıç’ın açıklamalarına sadece siyasi nezakete uygun eleştiriler ve tepkiler gösterilmedi. AKP kulislerinde kısa süre sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun  soy adına atıf yapılarak  “Haşim Kılıçdaroğlu”  denilmesi de aşağı yukarı Bozdağ’ın açıklaması ile aynı saatlere rastladı.
Bu arada Kılıç ile ilgili  kulislerde konuşulan bir anekdota da yer verelim. Twitter kararından bir süre önce Haşim Kılıç iddialara göre bir meslektaşı ile yemek yedi. Burada söz döndü dolaştı AKP’nin yargıya karşı takındığı hasmane tutuma geldi. Ve işte Kılıç tam da o noktada Anayasa Mahkemesi’nin cemaat ile karıştırılmaması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Bizi cemaat ile karıştırmasınlar. Biz cemaat gibi yumuşak değiliz. Bundan sonra göreceksiniz neler yapacağız. Hangi kararları vereceğiz.” 


AKP’lilerin kadrolu falcısı Gül Hanım 
Şu Meclis bir alem. Türkiye’nin küçük bir fotoğrafı. Ekranlarda kocaman kocaman sözler eden, her olayı  bilimsel verilerle  açıklayanların odalarına çekildiklerinde bambaşka bir dünyaları var. Odalarında kapandıklarında, kendileri ile baş başa kaldıklarında işte o sokaktaki insanın halet-i ruhiyesine bürünüyorlar. Hele söz konusu AKP, MYK ya da  kabinede revizyonsa... Geleceği okumak için kimi bildik tanıdık, itikadı tam bir hocayı istihareye yatırıyor, kimi de kendini fallara vuruyor.
Yerel seçimin ardından MYK’da  ve kabinede revizyon beklentisi, haliyle bazı AKP’li vekilleri heveslendirdi.    
Tam da bu günlerde Meclis’te bazı vekillerin odasında fal seansları düzenlenmeye başladı. Üç beş vekil bir odaya kapanıyor. Kahveler içiliyordu.
Vekiller genellikle kahve ikram etmiyorlardı. Ancak haftanın belli günlerinde içilen kahvelerin sayısı artınca haliyle bu durum çay ocağı çalışanlarının da dikkatini çekti.
Sorup soruşturdular iş yükünü artıran bu durumu aydınlatmaya çalıştılar. Ufak bir araştırmanın ardından  kahve faslının nedeni ortaya çıktı. MYK üyeliği ve kabinede görev bekleyenler, Gül adında bir falcının kerametinden faydalanıyordu. Gül Hanım üstelik AKP’liler arasında çok da meşhur bir falcıydı. Öyle her önüne gelene de hizmet vermiyordu. Ancak tanıdık bir vekilin referansı olursa fal bakıyordu... 


Uzmanından tescilli Türk... 
Kripto Yahudiler, Sabatayistler, Beyaz Türkler, Masonlar, Türkiye’yi yöneten derin güçler... Türkiye’nin belki de son 10 yılında  en çok tartışılan, konuşulan, muhabbetlerin olmazsa olmazı oldu. Soy sop merakı insanları araştırmaya itti. Kimi öğrendiklerinden mutlu, kimi mutsuz oldu, saçını başını yoldu.
Hele  MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu,  “Anadolu’da Aşiretler Oymaklar”  kitabını kaleme alınca, soy ağacını merak eden ona koştu. Akademisyeninden  gazetecisine, işadamından milletvekiline kadar hepsi Halaçoğlu’nun kapısını aşındırdı. Halaçoğlu da bıkmadı, usanmadı soyunu merak edenlere soylarını anlattı.
Soyunu merak edenlerden biri de CHP Grup Başkanvekili nam-ı diğer  “CHP’nin sarı kuşu”  Muharrem İnce oldu. 
Halaçoğlu, yarım saat içinde istediği bilgiyi verdi İnce’ye...  
İnce’nin ataları, Karaman’dan Selanik’e göç etmiş Türkmen aşireti mensubuydu...
Türk kökenli olduğu ortaya çıkan İnce duyduklarına sevinsin mi üzülsün mü bilemedi. Çünkü yerleşik kanaate göre, Sabatayist ve Kripto Yahudi olmayanların Türkiye’de siyasette, ekonomide, medyada başarılı olma şansları yoktu.
İşte bu ironik durum Muharrem İnce’nin ağzından  “Desene ki Türk çıktık. Görüp görebileceğimiz makam bu kadar olacak... ” sözlerinin dökülmesine yol açtı...