Hani!.. Bir vakitler eski Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan ve Müteahhit Selim Edes arasında geçen bir konuşma vardı. İki ismin de aralarında bulunduğu 14 kişi bankayı zarara uğratmaktan yargılanıyordu. Orada Engin Civan, “Hani nerede bana verdiğin paranın belgesi var mı” sorusunu yöneltiyor ve Selim Edes de tarihe geçen ünlü “Rüşvetin belgesi mi olur p..” sözünü söylüyordu. İşte, o günlerden bugüne geldik. 17/25 Aralık, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile ilgili belgeler gündemdeki en sıcak yerini koruyor. Hem de yenileriyle...
TBMM Soruşturma Komisyonu’nun CHP’li üyesi İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, 4 eski AKP’li Bakanla ilgili her iddiayı didik didik araştırdı, bulduğu her bilgiyi, belgeledi. Erdal Aksünger, sonuç alamasa da bir hayli yüklü rüşvet ve yolsuzluk iddiası arşivi oluşturdu. Öyle böyle değil bu arşiv tam 40 bin sayfa...
Belgeleri incelemek tasnif etmek kolay değil. Bazıları özel yaşamlarla ilgili. Üstelik görüntüleri de var. Ancak Aksünger, bel altından vurmayı düşünmüyor. İnce eleyip sık dokuyor, üzerinde durduğu tek konu rüşvet ve yolsuzluk.
Aksünger, belgelere yaklaşımını şöyle anlatıyor:
“Bazı belgeler kişilerin özel hayatına giriyor. Bunları açıklarsam kendimle, ideolojime ve fikirlerimle ters düşeceğim. Tek kıstasım var, belden aşağı vurmam. Eğer ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ihanet ediliyorsa, bu devletin vatandaşlarından vergilerle topladığı paralar heba ediliyorsa hemen açıklarım. Kimsenin de açıkçası özel hayatı falan dinlemem. Adam etkili bir siyasetçi. Gitmiş sevgilisinin üzerine şirketler kurmuş. Ve devleti soymuşlar.” Ortalık yine çok karışacak gibi!..
Kılıçdaroğlu aday adaylarına kapıyı kapattı
On seçim, kontenjan ve merkez yoklaması kararı alan CHP’de en büyük sıkıntıyı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu yaşıyor. Kontenjan kullanma hakkı sınırlanan Kılıçdaroğlu, bir yandan şehir şehir dolaşıyor diğer yandan da aday adaylarından kaçmanın yollarını arıyor. Özellikle kontenjana ve merkez yoklamasına umudunu bağlayan adaylar illa da Kılıçdaroğlu ile görüşmek istiyor. Ama Kılıçdaroğlu, çoktan önlemini aldı ve özel kalem Müdiresi Şükran Kütükçü’ye kesin talimat verdi: “ Sivil toplum örgütleri başkanlarının dışında hiçbir aday adayına randevu verme.”
Şükran Kütükçü de kapı duvar oldu ve isteği yerine getirdi.
Adaylık çekişmesinin had safhada olduğu CHP kulislerinde konuşulanlara göre;
Kılıçdaroğlu, ile Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da adaylık için görüştü. Kılıçdaroğlu’na “Bana ihtiyacınız var mı” sorusunu yönelten Feyzioğlu, “Hayır” yanıtını aldı.
Adaylık yoklaması yapan bir başka hukukçu da İstanbul barosu Başkanı Ümit Kocasakal oldu. O da Kılıçdaroğlu’ndan meslektaşıyla aynı yanıtı aldı. YARSAV kurucu Başkanı Ömer Eminağaoğlu ise Kılıçdaroğlu’nun “İstifa etme” demesine rağmen görevinden ayrıldı ve ön seçime girme kararı aldı.
Kontenjan garantili dövüşçüler
İç güvenlik paketi kontenjan adaylarının mücadelesine de sahne oldu. Gerek AKP ve gerekse de CHP’den kontenjan adaylığını garantilediğini ya da garantileyeceklerini düşünen isimler, ön saflara çıktı. İddialara göre CHP ilk günkü dayaktan sonra boylu poslu, iri yarı vekillerden “vurucu tim” kurdu. Ancak bu “vurucu tim”in elemanları da 19 Şubat kavgasında varlık gösteremedi. Dövüşçü kontenjan adaylarının yerleri garanti. Gelin görün ki asıl sıkıntıyı CHP’de ön seçime girecek vekiller yaşıyor. Bir an evvel sahaya inmek için sabırsızlanan vekiller tanıtım broşürlerini valizlerini hazırlayıp araçlarının bagajlarına yerleştirdi. Öyle ki bazıları kulislerde bile paltolarını sırtlarından çıkarmıyor. Bir CHP’li vekil, ruh halini şöyle anlattı.
“2 gündür valizim ve broşürlerim arabanın bagajında. Genel Kuruldaki görüşmelerin bitmesini bekliyorum. Hemen seçim bölgeme gidip çalışmalara başlayacağım. Kontenjan adaylarının yerleri garanti. Artık seçim geldi kaybedecek zamanımız yok.”
O gece neler oldu?
AKP, “Özgürlükleri Koruma” dese de kamuoyunda bilinen adıyla “İç güvenlik paketi” nin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde kan döküldü. Zaten arkası da geldi. CHP’li vekillerin kaburgaları kırıldı, merdivenlerden aşağı atıldı. Ama tokmaklı kavganın çıktığı ilk oturum çok önemli. Çünkü, oturumu TBMM’nin AKP’li Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı yönetiyordu. Ayşenur Bahçekapılı, gergin ve tartışmalı geçmesini beklediği oturumu yönetmek istemedi. Ancak nöbet sırası ondaydı. Arkadaşı Sadık Yakut’a yerini bırakmak istedi. Bu isteğe Yakut olumsuz yanıt verdi. İş başa düştü. Bahçekapılı, oturumu yönetmek zorunda kaldı.
İç Güvenlik Paketi’nin görüşmelerine 17 Şubat (Salı) akşamı geçildi. Saatler gece yarısını gösterdiğinde işte o malum olaylar başladı. Kürsü önü, savaş alanına döndü, tokmak, yumruk, zil, sandalye havada uçuştu. İlk günün bilançosu ağır oldu. Sedyeler genel kurul salonuna art arda girip çıktı. 5 muhalefet vekili hastaneye kaldırıldı.
Olaylar yüzünden Bahçekapılı’nın tansiyonu fırladı. TBMM’de görevli doktor ve hemşireler bir yaralı vekillere bir Bahçekapılı’ya koştu. Yapılan tüm müdahalelere rağmen Bahçekapılı’nın tansiyonu düşürülemedi.
19 Şubat’ta ise kürsü, istemese de Bahçekapılı’yı dinlendirmek için Sadık Yakut’a kaldı. Cuma günü kürsü yine Bahçekapılı’ya verildi. Ancak iddialara göre, kürsüye çıkmadan önce Bahçekapılı’ya doğal sakinleştirici ve ilaç katkısı yapıldı. Yapılan takviyeler yeterli gelmedi ki akşamın ilerleyen saatlerinde kürsü tekrar Sadık Yakut’a emanet edildi.