“Sıfırlama” deyimini siyasi literatüre sokan isim Recep Tayyip Erdoğan. 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda iddialara göre; Erdoğan, kriptolu telefonuyla uyku mahmuru oğlu Bilal Erdoğan ile bir konuşma yapmış ve tarihe “sıfırlama” yı kazandırmıştı.
“Taş yerinde ağırdır” sözü “Sıfırlama” ile daha da kesinlik kazandı. Seçmende etki ve tepki yaratmayan “Sıfırlama” asıl ününü çıktığı kaynak olarak AKP’de yaptı.
Nasıl mı!
AKP Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey ve AKP Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, birkaç arkadaşı ile birlikte tatlı tatlı sohbet ediyor, ufak ufak da dedikodu yapıyorlardı. Meclis kulisi sıcak, çaylar demliydi.
Söz, döndü dolaştı AKP’nin taşra kongrelerine geldi.
Kırıkkale’nin koordinatör milletvekilleri arasında, Şahkulubey de vardı. Sahada yaşadığı komik, öğretici ve trajik olayları anlatıyor, gruptan ara ara kahkahalar da yükseliyordu.
“Yalakalık” yapanlara, özellikle erkeklerin ceketlerinin tüm düğmelerini ilikleyip “Sayın vekilim” deyip kırılıp dökülenlere karşı saygı duymadığını Gönül Bekin Şahkulubey, üstüne basa basa anlatıyordu. Karşısındaki erkek vekilin ufak yollu itiraz edip “gerçekten saygı duyuyordur belki” itirazını da “insan sarrafıyım” sözüyle yerinde bırakıyordu.
Ve asıl konuya giriyordu:
Bir ilçenin başkanı adının etrafında dolaşan şaibeler yüzünden görevden alınmıştı...
“Alınmıştı” diyor Şahkulubey ve yaşadığı sürprizi şöyle anlatıyordu:
“Arkadaş tekrar ilçe başkanı olmuş. ‘Nasıl oldu’ diye sordum. Suudi Arabistan’a gittiğini söyledi. Göreve dönüşü ile S. Arabistan arasında bir bağlantı kuramadım. ‘Ne alakası var’ dedim.
‘Hacca gittim, temizlendim geldim’ yanıtını verdi. Anlaşılan arkadaş günahlarını sıfırlamış da gelmiş.”
Bu sözler üzerine erkek vekiller bıyık altından gülümseyerek “sıfırlama” üzerine bir hayli sohbet ettiler.
Elbette sahaya ilişkin anekdotlar bununla da bitmedi. AKP’nin bir başka Kırıkkale Milletvekili’nin, Milli Savunma Komisyonu Başkanı Oğuz Kağan Köksal’a ilişkin de anlatılacaklar vardı. Kırıkkale teşkilatı Köksal’dan biraz şikayetçi olmuş. Şikayetlerin başında da daha çok ‘kendi istediğini yaptırıyor’ iddiaları geliyormuş. Bu iddiaların da teşkilatı olumsuz yönde etkilediğini anlatan milletvekilleri durumu lisanı münasip bir dille söylemek gerekliliğini kendi aralarında konuşurken kulisin kapısından Oğuz Kağan Köksal göründü. Köksal cep telefonuyla konuşurken aynı zamanda AKP’li milletvekillerin yanına gelmek için topluluğa yöneldi. Bunu gören milletvekilleri birbirini uyararak, “Tamam tamam konuyu kapatalım. Oğuz Bey geliyor, ayıp olacak” diyerek sohbet konusunu değiştirdiler.
+++
Silivri’ye düşen kaleme sarılıyor
Silivri Cezaevi, AKP’nin en büyük yatırımlarından(!) biri. Silivri Cezaevi’ne önce adli suçlular, sonra PKK’lı teröristler atıldı. Ancak Silivri, asıl ününü Ümraniye ve Balyoz Davası sanıklarının burada toplanması ile yaptı. Uzun tutukluluk süresi, haksızlıklar, ithamlar, mücadeleler, ölümler arasında Silivri aynı zamanda eli kalem tutanları; düşündüklerini, yaşadıklarını yazmaya yöneltti. Böylece de yeni bir “Cezaevi edebiyatı” ortaya çıktı.
Şimdi yepyeni bir edebiyat dalı ile şanına şan katacak Silivri Cezaevi!
Çünkü, 17/25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonunu yapan polisler, Silivri Cezaevi’nin yeni “konukları” oldu...
Onlar da çareyi kaleme sarılmakta buldu. Ellerinde ne kadar evrak, bilgi belge varsa, kamuoyu ile paylaşma kararı aldılar. Başladılar harıl harıl yazmaya.
Kulislerde, polislerin bu kitapları 2015 yılının Haziran ayında yapılması planlanan genel seçimlerden önce piyasaya çıkarma kararında oldukları konuşuluyor.
Anlaşılan Silivri Cezaevi şimdi de “Yolsuzluk Edebiyatı” na mekanlık edecek...
+++
“Kazan
Think-Tank”i
taşınıyor...
Başbakan Ahmet Davutoğlu, olası dinlemelere karşı, yakın kadrosunu gözlerden uzak Ankara’nın Kazan İlçesi’ne taşıdı. Kritik çalışmalar, sessiz sedasız bir süredir burada yapılıyordu..
Bir gün geldi Davutoğlu’nun Kazan üssü açığa çıktı. Hemen suçlu aranmaya başlandı. Paralelcilerin ellerinin kollarının, gözlerinin ve de kulaklarının ulaşamayacağına inandıkları üssün durduk yere(!) deşifre olması, ister istemez kuşkulu araştırmaları yakın çevreye kaydırmalarına yol açtı.
Üssün bulunduğu yüksek korunaklı sitede, ünlü bir güvenlik bürokratının da villası vardı.
Hal böyle olunca “Şeytan azapta gerek” denilerek Kazan’dan taşınma kararı alındı.
+++
Erdoğan’ın hayaleti Başbakanlık’ta dolaşıyor
Recep Tayyip Erdoğan Köşk’e çıktı. Çıkmadan önce yaptığı açıklamalarla “sıra dışı bir cumhurbaşkanı” olacağını “anayasal yetkilerini sonuna kadar kullanacağını” açıkça söyledi.
Sözünde de durdu Erdoğan. Meydanlara çıktı, iç ve dış politika ile ilgili olarak hükümetin alanına girmekten geri durmadı. Bazı sadık isimleri de Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “yardımcı” olmaları için geride bıraktı.
Başta Başbakan Davutoğlu, bakanlar ve yakın çalışma arkadaşlarının haliyle huzuru kaçtı. Kimin “görevli” kimin “gönüllü” olduğunun bilinmezliği çöktü koskoca Başbakanlığa...
“Tedbir kuldan, takdir Allah’tan” misali, ikili üçlü, beşli ve çoklu sohbet ve toplantılarda ilk sözü alan da sonu söyleyen de “Sayın Cumhurbaşkanımızın tensip buyurduğu gibi” ifadesini eklemeye özen göstermeye başladılar...