Hazırlayan: Ahmet YABULOĞLU
Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki etkin yapılanmalarıyla kendilerinden olmayanlara şans tanımayıp yıllar içinde hain darbe girişiminin taşlarını döşeyen FETÖ çetesi, sinsi planlarını icra ederken çok sayıda vatansever subayı da safdışı bıraktı. TSK'ya sızmış FETÖ çetesi tarafından rütbesi çalınanlardan biri de Kurmay Albay Mehmet Alkanalka'ydı. Meslek hayatı üstün başarılarla dolu olduğu halde terfi ettirilmeyip çelme takılan Alkanalka uğradığı bu haksızlık karşısında başlattığı ibret dolu onur mücadelesini "Karartılmış Yıldızlar-Beşinci Nesil Savaş" adıyla kitaplaştırdı.
Alkanalka; Işıklar Askeri Lisesi'nden, kurmaylığa giden yolda yaşadıklarını, özellikle son 30 yıldır ülkemizde yaşanan terör gerçeğini en çarpıcı örneklerle anlatırken, bir yandan da FETÖ darbe girişimi ve bunu hazırlayan süreçte silahlı kuvvetler içerisinde yaşananların kendi hayatına yansımalarını dile getiriyor. Kitap aynı zamanda Kara Harp Okulu birinciliğinden, Özel Kuvvetler Alay Komutanlığı'na, Genelkurmay İkinci Başkanı Özel Sekreterliği'nden Sofya Askeri Ateşeliği'ne, Kayseri Komando Tabur Komutanlığı'ndan 3. Ordu İstihbarat Başkanlığı'na kadar, hayatının en genç ve pırıl pırıl yıllarını bu ülkenin geleceği, aydınlığı, huzur ve güvenliği için harcamış, terörle mücadelede ülkenin en zorlu coğrafyasında, deyim yerindeyse, "kelle koltukta" görevler yapmış, kendi deyimiyle "çocuklarının çocukluklarını görememiş" vatansever bir subayın, kahramanlıklarla, tehlikelerle, fadakarlıklarla ama bir o kadar da hayal kırıklıkları, haksızlık ve adaletsizliklerle dolu bir hayat mücadelesinin özeti.
Yıllar önce silahlı kuvvetlere sızan, burada sinsice örgütlenen, kritik önemdeki pek çok kadro ve noktayı adeta ele geçiren bir suç örgütünün, ordudaki yurtsever, namuslu, idealist insanları nasıl adım adım bertaraf ettiği, tayin ve terfi haklarını gasp ederek pasifize ettiği kitapta, somut örneklerle gözler önüne seriyor. Mehmet Alkanalka, kendini bu kitabı yazmaya yönelten duygu ve düşüncelerini de şöyle dile getiriyor:
Askerliği bıraktıktan sonra kendimi sivil hayatın karanlığına alıştırmak için o kadar çok bekledim ki… Aslında; sivil yaşamdaki karanlığın bu kadar fazla olduğunu hiç tahmin etmemiştim. Sanki; gerçekler, stratejik fikirler ve yıldızlar gizlenmiş ve/veya karartılmıştı. Üzerimize biçilen ve dikilen elbisenin düğmeleri her yerden patlıyordu. Tüfek paslı, mühimmat paslı, rakım adeta sıfırın altı… İnsanların temiz dini ve vatansever duygularının istismar edildiği bir konjonktürde; en iyi yöntemin çivinin çiviyi sökmesi olduğuna karar vererek, dinimizin gerçek anlamını keşfetmeye çalışarak da bu çalışmamın daha faydalı olacağını değerlendirdim. Bu kitap; benim için, aynı zamanda cahillik karanlığında pusu kuranlara karşı bir karşı ateş açmaktır… Üniformalı savaşçılar bir parça toprak için canlarını feda ederken; aydınlık bir Türkiye ve dünya için fikir ve yaşam savaşçılarının da, en az onlar kadar, cehalet ve yobazlıkla mücadele etmesi gerekmektedir. Sorun şahsınızın pusuda etkisiz hâle getirilmesinden ibaret değildir. Esas mesele, sevdiklerinizin ve gelecek nesillerin de bu acımasız insan avında harcanıp harcanmamasına karşı mücadele edebilmektir, cesurca…
Sokak Kitapları Tel:(0216) 405 10 88
***
İstanbul'un Anadolu'ya açılan kapısı Üsküdar
Şehir kültür tarihçisi Sinan Yılmaz "Altın Şehir Üsküdar Kitabı" ile güzel Üsküdar'ın hiçbir güzelliğini dışarda bırakmamaya azamî gayret ederek, her semtini, her köşesini sokak sokak, cadde cadde anlatarak okuyanları tarifsiz bir Üsküdar gezintisine davet ediyor: Tıpkı insanlar gibi, şehirleri de zengin kılan, biriktirdikleri değil midir? Üsküdar altın şehir, Üsküdar zengin şehir. Onda bütün bir tarihimiz birikti, edebiyatımız, sanatımız, musikimiz… Öyle gayesiz adımlarla sokaklarında yürümek ve bunca birikmiş olana yokmuş muamelesi yapmak olur mu hiç? İşte, ustalar ustası Koca Sinan, bir parça Mihrimah ve bir parça da Şemsi Paşa olmuş, Boğaz'ı seyrediyor. Nedim, bir Lale Devri çeşmesinin kitabesinden bizlere tebessüm ediyor. Aziz Dede'nin neyinden yayılan ses, Doğancılar Caddesi'ne bir uhrevi neşe saçıyor. Serviler ülkesinin birbirine yaslanarak ayakta kalabilmiş iki şahidesi, yine kardeşlik destanı söylüyor. Teknelerinde ebrular var, çiçekleri hep Necmeddin. O Kuzguncuk'ta gördüğün kağıt, çoktan Beylerbeyi'ne varmış olan Ruşen Eşref'in defterinden düşmüştür. O Bağlarbaşı'ndaki kavisli çizgiler, Abdülhak Şinasi Hisar'ı iskeleden Çamlıca'ya çıkaran arabadan kalmıştır. Çengelköy'de baharı kovalayan şu ressam Ahmet Yakupoğlu değil mi? Atik Valide'den inen sokağa sor, Yahya Kemal nerede? Gülnuş Emetullah Sultan Türbesi önünde sohbete dalmış şu çift, belki de Mümtaz ile Nuran'dır. Yeni kıyafetleri ile Millet Bahçesi'nde gezinense Bihruz Bey... En sevdalı bakışlar şimdi Salacak'tadır, en işveli süzülüş yine Kızkulesi'nde. Korular baharda erguvanlaşmakta, Boğaz, Kandilli önlerinde yine nehirleşmektedir. Küçüksu, biriktirdiği büyük sözleri, kalbinin derinliklerinde dinlendirenleri bugün de ağırlamaktadır. Dünle aranda incecik bir perde var. Kaldır o perdeyi, neler göreceksin. Üsküdar, hâlâ bir başka, günden de mahrum olma. İşte şu aheste yürüyen Niyazi Sayın ve o sıcacık üslûbu ile Hattat Sami Efendi'yi anlatan Uğur Derman'dır.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
Laiklik ama hangi laiklik?
Tarihçi yazar Mustafa Solak, "Laikliği Doğru Anlamak" kitabını yazmaktaki amacını "Laiklik hassasiyeti olan kurum ve vatandaşların laiklik algılarındaki hata, yanlış, eksiklerini gidererek doğru bir laiklik mücadelesine yöneltmek" olarak özetliyor. Solak, değerlendirmelerini şöyle sürdürüyor: Laiklik ilkesini toplumun huzurunu, milletin birliğini, vatanın savunmasını sağlayan temel bir ilke olarak ele alınması yaşadığımız geri gidişi durdurmak açısından hayatidir. Cumhuriyetçi kesim verilen tavizlerin kendilerini halkla buluşturmadığını, dahası laiklik karşıtlarını daha da cesaretlendirdiklerini görmeye, bu durumu sorgulamaya başladı. Bundan sonrasında farkındalığın artması laik cumhuriyeti savunduğunu söyleyen dernek, parti, sendika, oda, vb kurumların netleşmesine, tutarlı olmasına bağlıdır. Yaşananlardan ders çıkarmazsak halkın kafasının karışmasına bu kurumlar aracılığıyla bizler de niyet etmesek de yardımcı olmuş olur. Hava, su, ekmek gibi yaşamsal bir ilke olan laikliğin birleştirici bir ilke olarak değerlendirilmesi umuduyla…
Kaynak Yayınları Tel:(0212) 252 21 56
***
KÜTÜPHANEMDEN:
Edebiyat bahçesinin güllerinden bir demet
Yine bir antoloji var elimde bugün size bahsetmek istediğim. Son baskı yılı çok eski olmadığı için (İstanbul 2002) kolaylıkla bulup okuyabileceğinizi umuyorum. Türk edebiyatı, özellikle de hikaye meraklıları hemen peşine düşüp bu kitaptan edinmeye baksın.
Kitabın adı, "Cumhuriyet Dönemi Türk Hikayesi", yazarı ise Ahmet Özdemir. Toker Yayınları'nın kültür hizmetlerinden biri olan eser, öğretmenlerin de öğrencilerine güvenle tavsiye edebilecekleri seçilmiş kitaplardan oluşmakta.
Eserin dikkat çeken özelliği, Türk şair ve ediplerinin hayatlarını, edebi kişiliklerini, eserlerini ve eserlerinden seçme örnekleri açıklamalarıyla birlikte en sade bir dille anlatmasıdır.
Adını Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı tarihine yazdırmış tam 110 usta kalemden alınmış seçme örnekler kısa yoldan genel bir edebiyat bilgisi kazandırıyor okurlara. İşin daha da güzel tarafı, bu vesile ile tanıştığı yazarların diğer eserlerini de okuma merakı oluşturması bakımından özellikle çok faydalı bir çalışma.
Okumaya teşvik edilecek gençlere verilecek en güzel hediye niteliğindeki kitapta önce yazar hakkında özet bir bilgi verilmiş. Ardından o yazarın seçme bir hikayesi sunulmuş. Son olarak da hikayede geçen bazı kelimelerin anlamları açıklanıp, verdiği mesaj üzerinde durulmuş.
Çok hacimli olan kitap tam 944 sayfa. Deneyimli gazeteci yazar Ahmet Özdemir'in uzun yıllar süren titiz çalışması sonucu ortaya çıkan eser, edebiyat bahçesinin her biri değişik renk ve kokuya sahip çiçeklerinden derlenmiş görkemli bir demet niteliğinde.