Rusya ekonomik açıdan bakıldığında küçük bir ülke. IMF'ye göre Rusya'nın gayri safi yurt içi hasılası (GSYİH) 2021'de 1.648 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu, aynı yıl Belçika (582 milyar dolar) ve Hollanda'nın (1.008 milyar dolar) toplam GSYİH'sıyla hemen hemen aynı büyüklükte. Bu iki ülkeyi toplasanız bile küresel sistemde hala büyük bir ekonomi elde edemediğinizi hatırlamanız gerekir. Bir de şunu ekleyelim Rusya'nın GSYİH'sı AB'nin GSYİH'sının ancak %10'unu temsil ediyor. Yani Rusya sanıldığının aksine Avrupa'nın devi değil, ekonomik cücesi konumunda.
Bu kadar küçük bir ülke, dişine tırnağıyla direnen ve uzun süre işgal altında kalması muhtemel bir ülkeye karşı yoğun bir savaşı kazanabilir mi? Pek çok uzman Rusya'nın savaşın daha da uzaması halinde bunu yapacak kaynaklardan mahrum olduğuna inanıyor.
Öncelikle uzayan savaşı kazanmak için Rusya'nın askeri harcamalarını büyük ölçüde artırması gerekecek. Rusya bugün orduya yaklaşık 62 milyar dolar harcıyor. Bu da GSYİH'nın yaklaşık %4'üne tekabül ediyor. Bu oran bile sadece ABD'nin askeri harcamalarının %8'ine denk düşüyor. Böyle bir askeri bütçe, yoğun ve uzun süreli bir savaşın sürdürülmesi için yeterli olmadığı açık. Fakat bu da yeterli olmayacak: Rusya uzayan savaş şartlarında daha fazla askeri harcama yapmak zorunda kalacak. Ancak askeri harcamalar bir yerde ekonomik olarak geri dönüşü olmayan “boş” harcamalar olarak kabul edilebilir. Savaşı sürdürmek için üretilmesi gereken tanklar ve savaş uçakları ekonomik açıdan faydası olmayan yatırımlardır. Bu, gelecekte daha fazla üretmeyi mümkün kılan makinelere ve diğer üretim faktörlerine yapılması muhtemel yatırımları baltalayacak ve üretken yatırımları dışlayacaklar. Bu durumda da günümüz şartlarında ekonomik açıdan zaten küçük olan Rusya, gelecekte daha da küçülecek.
Putin’in üretken yatırımları kısmak yerine, daha fazla askeri harcamaya yer açmak için Rusya'daki tüketimi kesebileceği de uluslararası basında sürekli dillendirilen meselelerin başında geliyor. Rusya'nın, Belçika ve Hollanda nüfusunun toplamının 5 katından fazlaolan 146 milyonluk nüfusu varken, bu kadar az bir GSYİH'ya sahip olması, çoğu Rusun göreli yoksulluk içinde yaşadığı gerçeği gizleyen bir perde oluyor. Öyle gözüküyor ki Putin tutkularını gerçekleştirmek için Rusları daha da yoksulluğa itmek zorunda kalacak. Bu politikanın Putin’i güçlendirip güçlendirmeyeceği ise son derece şüpheli.
Bir ülkeyi savaş ekonomisine iten bir politikanın beklenebilecek etkilerinden bahsetmek gerekirse bunların başında savaş endüstrisinde elde edilen gelirlerin arz sıkıntısı nedeniyle tüketim mallarına harcanamaması geliyor. Bunun sonucunda enflasyon hızla yükselecektir. Fiyat kontrollerini uygulamaya koymanın cazibesi harika olabilir ama bu tür yönelimler ülkeleri sonucunda ne olacağı bilinmeyen bir karanlığa iter. Gıdanın karneye bağlaması veya daha da kötü bir kıtlık bu sonuçlardan olabilir. Paradoksal olarak bu Putin'in tutkusunu gerçekleştirecek bir hareket olarak da kabul edilebilir. Zira böyle bir durumda mağazaların önünde uzun bekleme kuyrukları oluşacak ve Rusya Federasyonu, Putin’in dilinden düşürmediği Sovyetler Birliği dönemine dönmüş olur.
Evet, Rusya ekonomik olarak küçük bir ülke olduğu kadar az gelişmiş de bir ülke. Hatta The Economist’te yayınlanan son rapora göre üretim yapısı olarak tipik bir Afrika ülkesi özelliği taşıyor. Ülke ağırlıklı olarak hammadde ve enerji ihraç ediyor. Bunlar Rus ihracatının %80'ini oluşturuyor. Diğer taraftan Rusya ithalat ve imalat ürünlerine de (makineler, ulaşım ekipmanları, elektronik, kimyasallar, eczacılık ürünleri) yoğunlaşmış durumda. Öyle ki bu ürünler Rusya'nın toplam ithalatının dörtte üçünden fazlasını oluşturuyor.
Bu kadar az gelişmiş bir ülkenin sorunu, ihracat kazançlarının büyük dalgalanmalara maruz kalmasıdır. Rusya’da, günümüzdeki enerji ve emtia fiyatları oldukça yüksek. Bu, Rusya'nın 600 milyar dolardan fazla uluslararası rezerv (dolar, euro, pound, altın) biriktirmesine olanak sağlayan önemli bir unsur. Aynı zamanda Rus hükümetinin bütçe gelirlerini de artırıyor ama bunlar geçici etkiler. Ancak Rusya'nın uzun süreli bir savaş yürütecek kaynaklara sahip olduğu yanılsaması yaratmasına yarıyor.
Bunun bir yanılsama olduğu zaten açık. Uluslararası rezervlerin yaklaşık yarısı şu anda Batılı ülkelerin uyguladığı cezai tedbirler nedeniyle dondurulmuş durumda. Bu aynı zamanda az gelişmiş bir ülkenin uluslararası finans sistemini kontrol eden Batılı güçlere ne kadar bağımlı olduğunu da açıkça ortaya koyuyor. Şu anda Rusya'nın elinde bulunan geniş uluslararası rezerv stoku bir güç kaynağı değil. Olsa olsa onun Aşil topuğudur.
Tekrar etmek gerekirse Rusya ekonomik olarak küçük ve kırılgan bir ülke. Ancak büyük enerji kaynaklarından (petrol ve gaz) ve hammaddeler açısından gayet büyük. Bu, Rusya'ya Avrupa'da büyük bir siyasi nüfuz sağlıyor. Rusya, Batı'nın yaptırımlarına yanıt olarak Avrupa'ya gaz dağıtımını keserek bunu zaten gösterdi. Kendilerini Rus gazına bağımlı hale getiren batılı ülkeler için kısa vadede kesinlikle acı verici bir sonuç yarattı. Ancak eğer Rusya bugün doğalgaz dağıtımını keserse, bu durum uzun vadede Avrupa ülkelerinin alternatifler arayıp bulacağı ve böylelikle de Rusya'nın dış gelirlerinin ana kaynağının yok olacağı anlamına geliyor. Böylelikle de Rusya'nın savaşı sürdürmek için kullandığı ana kaynaklarından biri daha kesilmiş olacak.
Rusya'nın gücünün ikinci ayağı elbette nükleer cephaneliği. Nükleer bombalar konvansiyonel bir savaşı kazandırmaz ama onlarla bir ülke, rakibini göz açıp kapayıncaya kadar yok edilebilir. Ve bu da dünyanın geri kalanı için büyük bir risk ve endişeye sebebiyet verir. Bir diktatör savaşı geleneksel yollarla kazanamayacağını, başka yollarla kazanabileceğini anladığında ne yapacaktır? Bu, günümüzün en korkutucu sorusu olmaya devam ediyor.