Rumlara toprak vererek mi yücelteceksiniz?
Kıbrıs paylaşım masasında;
Rum tarafı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden toprak alma yolunda ilerlerken, anlaşılan o ki Türk tarafı da topraklarından vazgeçmeye meyilli!
Ülke olarak kendi belimizi bir türlü doğrultamadığımızdan sanırım, 9 Ocak'ta Cenevre'de başlayan "paylaşım müzakereleri"ni basın olarak biz de hakkıyla aktaramadık sizlere.
Bir de tabii, şahsen bana, Anayasayı ve yeminini çiğneyenlerce yönetilen bir ülkede gazetecilik yapmaya çalışan biri olarak, tutup da Kuzey Kıbrıs'ın yöneticilerini Anayasa ve yeminlerini çiğnemekle itham etmek trajikomik geldi!
Denktaş'la aldatıyor
Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım, hamasetten uzak ve anlaşılır bir dille izah etmiş "paylaşım müzakereleri"nin istikametini:
"Rum tarafının ve KKTC'nin karşılıklı olarak sunduğu haritalar kamuoyundan gizleniyor. Rum tarafı, Annan Planı'nda verilen topraklardan daha fazlasını istiyor. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, TRT Haber'e yaptığı açıklamada, "Bizim ortaya sunduğumuz harita, Rahmetli Rauf Denktaş'ın imzaladığı 'yüzde 29 artı'dır" dedi. Akıncı'nın söylemleri gerçeklerle bağdaşmıyor. Denktaş'ın "yüzde 29 artı" diyerek imzaladığı bir belge veya harita yok. Akıncı bir yandan KKTC Anayasasını ihlal ederken diğer yandan bu işin sorumluluğunu Denktaş'a yüklemeye çalışıyor. KKTC toprakları adanın yüzde 35'ini kapsıyor. Akıncı'nın sunduğu harita kabul edilirse KKTC topraklarının yaklaşık olarak yüzde 5'i Rumlara terk edilecek."
Anayasayı ihlal
Şu günlerde Türkiye Cumhuriyeti'nde kastedilen "değiştirilemez maddeler" gibi KKTC Anayasasının da ikinci maddesi "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür".
Yalım, Akıncı'nın hem anayasayı ihlal ettiğini hem de namusu ve şerefi üzerine verdiği sözü tutmadığını kaydederek soruyor:
Akıncı, KKTC'yi Rumlara toprak vererek mi yüceltecek?
Neden Dipkarpaz?
Kıbrıs adasının aslında nasıl stratejik bir cevher olduğunun anlaşılması bakımından Rum tarafının Dipkarpaz'daki ısrarının perde arkasına bakmak bile kafi.
Yalım yazıyor:
"Rumlar, Kıbrıs'ın kuzeyinde deniz yetki alanları kazanmak maksadıyla Dipkarpaz'ı da istiyor. Dipkarpaz bölgesinin kuzeyi ile Mersin ve İskenderun arasındaki bölgede bulunan petrol ve doğal gaz yatakları Rumların iştahını kabartıyor..."
Toprak isteme hakkı...
Son söz:
Biz Kıbrıs'ta savaş mı kaybettik?
"Savaşta kazanıp masada kaybetmek akıl ve mantıkla bağdaşmaz" diyen Ümit Yalım uyarıyor:
"Toprak isteme hakkı savaşı kazanan tarafa aittir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs'ta, işgalci ve darbeci Yunan ordusuna karşı zafer kazanmıştır. Mehmetçiğin kanı ile sulanmış toprakları Rumlara teslim etmeye kimsenin hakkı yoktur, haddine de değildir. Asıl toprak istemesi gereken taraf, Türk tarafıdır."
***
Öldüren pardon
------
"Kurunun yanında yaş" meselesinin bambaşka bir yüzünü gördük dün; en acıtıcı haliyle...
Antalya'da cinayet şüphesiyle aranıyor diye yanlışlıkla, yanlış bir eve yapılan operasyonun sonucu, evde bulunan kalp hastası 65 yaşındaki kadının ölümü oldu!
İşte bu yüzden çok ama çok ince elenip sık dokunması gereken bir alandır "adalet".
İşte bu yüzden adalet "pardon" kaldırmaz.
***
Hiç takdir etmiyorum!
-------
Çevremde ne kadar çocuk varsa hepsinin elinde bir "takdir" belgesi; tamam zeka sorunu olan yahut tembel teneke kıvamında çocuklar değil hiçbiri ama hepsi mi süper çalışkan yani?
Yoo değil...
Hatta dersleriyle ne kadar sorunlu olduklarını bire bir bildiklerim var; dönem boyunca hem ailelerine, hem öğretmenlerine çektirdiklerini meşrulaştıran o takdiri sallayıp duruyorlar günlerdir suratıma...
Teşvik değil bu...
Hem öğrenci davranışlarındaki sakatlıkları hem eğitim sistemindeki çarpıklığı meşrulaştıran bir maske.
PISA sonuçlarından da, etrafımızdaki çocuklarla yaptığımız kısacık sohbetlerden de ortaya çıkıyor ki yarardan çok zararı var hak edilmemiş takdirin.
++++++
Atı alan Üsküdar'ı geçmeden...
------
Donald Trump'ı protesto eden milyonlarca Amerikalıdan kaçı seçime katılıp, karşı oy kullanmıştı acaba?
Seçime katılım oranı yüzde 50'lerde kalmıştı da...
Kıssadan hisse:
Kuyruğuna basılınca bağırıp çağırmak yerine, kuyruğuna bastırmama şansın varken sandığa git, karşı duruşunu göster, "dur" de!