Ruhların karardığı yerde soru sormak
Yolsuzluk dosyasına konu olan tapeler imha edilecekmiş... Eğer o tapeler hep iddia edegeldikleri gibi montajsa neden imha ediliyor bilen var mı?
Saatiyle maruf Bakan’ın “Düğün takılarıyla aldık” dediği evin düğünden çok çok önce alındığı MASAK raporuyla ortaya çıktı... Parti içinde “Siz düğün takılarını genellikle düğünden çok önce ön ödemeli olarak mı toplarsınız?” diye soran ahlâklı var mı?
Ankara Çukurambar Mahallesi haram imparatorluğunun ‘kurtarılmış bölgesi’ gibi... Evler eski parayla trilyonla satılıyor... Bürokrasi oradan ev topluyor... Maaşlarını ömür boyu biriktirseler bu paralara o evleri alamayacak olanlar koleksiyon yapıyor... Bu ‘ekonomik mucize’nin nasıl gerçekleştiğini merak eden var mı?
Özellikle sağlık bürokrasisi bir cemaatin adına ‘ince işler’ yapageldi yıllarca... Toplanan usulsüz hâsılanın ne kadarı o cemaatin ‘hayır hasenat’ havuzuna gitti, ne kadarı şahsî envantere, durum fazlasıyla karışık... Bunun ömür boyu gizlenebileceğini zanneden var mı?
Uzun yıllar yüzlerine bakılmayan ‘milliyetçiler’e şimdi özellikle emniyet ve adalet bürokrasisinde ‘konjonktürel’ ilgi var... Güvenlikle ilgili değil de parayla ilgili yerlerde bu ilgi neden yok, o çarka neden yanaştırılmazlar diye düşünen var mı?
Kamu kuruluşlarının çok yüksek bedellere kiraladığı binaların sahiplerinin veya onların birinci derece yakınlarının ’siyaseten akraba’ olmasından dolayı, fakirlerin ve yetimlerin gözlerine bakarken yüzü kızaran var mı?
Bir büyükşehir belediye başkanı nâmına çalışan televizyonun büyük masraflara rağmen ayakta kalmasıyla, o büyükşehir kaynakları arasında dolaylı da olsa bir ilişki olup olmadığını sorgulayan var mı?
Yolsuzluğun kötülüğü sınırlıdır... En fazla o anki hazineyi zarara uğratır... Oysa yolsuzluğun bir felsefeye kavuşmuş olması çok daha kötüdür... Çünkü bu durumda tehlikeye düşen bir ülkenin istikbâli ve sosyal sağlığıdır... Yönetenlerin elini öpmek için sıra bekleyen akademik dünyada bu farkı akleden var mı?
Dindar görünümlülerin bulaştığı pislikler yüzünden genel olarak bütün dindarların ve onların nezdinde dinin düştüğü imaj dolayısıyla üzülen ve bunun gelecekte nasıl bir ‘dinî enkaz’a yol açacağını düşünüp, tefekkür eden, çözüm arayan akademisyen, âlim, kanaat önderi, hoca vs. var mı? Varsa kaç kişi?
Servetlere servetler eklenen düzende “Bu varlık yedi sülalemize yeter, daha fazla dikkat çekmeyelim, zaten üzerimizde şaibe var” demek yerine, tükenmez bir hırsla, üstelik bu kadar göz üzerlerinde olmasına rağmen hiç aldırış etmeden giriştikleri yenileri ekleme savaşına bir anlam verebilecek, bu ruh hâlini okuyabilecek, tedavi önerebilecek tıp dünyası var mı?
Marketlerden, hava yollarına ve belediyelere kadar pek çok yerde bedava dağıtılan havuz gazetelerinin nasıl ayakta durduğunu, nereden hangi kaynakların aktarıldığını araştıracak, onların kapısına ‘devlet’i gönderecek ‘mâlî ahlâk’ın neden olmadığını merak eden var mı?
***
Bu kadar soruya, cevabını tahmin ettiğimiz için “Allah’tan korkan var mı?” sorusunu eklemiyoruz!.. İşin tuhaf tarafı, bu soruların cevaplarını bilmeyen yok!..
Şeyh Sadi Şirazî’nin meşhur sözlerinden birisidir: “İki şey insanın ruhunu karartır. Konuşmak gereken yerde susmak ve susmak gereken yerde konuşmak...
Ruhları kararanlardan olmak ne kötü!..