RTÜK üyeleri suç işliyor
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) AKP'li 5, MHP'li 2 üyesi iktidar yandaşı radyo ve televizyonlar ile bu mecralarda yayın yapanların işlediği suçlara 6112 sayılı yasayı çiğneyerek ihlal raporu düzenlemiyor ve ceza vermiyor.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'na ve Avukat Şahin Mengü'ye sordum:
RTÜK'ün 7 üyesinin yasanın amir hükümlerini uygulamaması suç mudur?
Prof. Dr. Feyzioğlu; "Atatürk'e yapılan hakaretleri ve Anayasa'ya aykırı yayınları görmezden gelip, siyasi düşüncesi kendilerinden farklı olan kanallara tartışmalı yorumlarla ceza vermek kanun önünde eşitlik anayasal ilkesinin kamu görevlilerince ihlalidir.
Bu ilkeyi kasten ihlal eden kamu görevlileri açısından görev sebebiyle verilen kamusal yetkileri kötüye kullanma suçuna ilişkin ceza kanunu maddesinin değerlendirilmesi gerekir" diye konuştu.
"RTÜK ve benzeri üst kurulların tarafsız olmaları şarttır" diyen duayen Avukat Şahin Mengü şunları söyledi:
"Mustafa Kemal Atatürk özel kanunla koruma altındadır. Kaldı ki dün yazında belirttiğin ihlaller bu kanuna da RTÜK kanununa göre de suçtur. Televizyon yayınında bir milletvekiline, 'pezevenk' denmesi karşısında gerekli cezai yaptırımların uygulanmaması da o suça iştirak etmek demektir.
En hafifi ile görevi kötüye kullanmadır ki bu da elbette suçtur. RTÜK üyeleri hukuken devlet memuru statüsündedir. Devlet memurları yasaları uygulamak zorundadırlar. Siyasi güçten emir alamazlar, siyaseten taraf olamazlar. Yasa hükümlerini uygulamamaları da açıkça suçtur.
Demokratik olmayan ülkelerde bu kararları alanlar yarın çocuklarının yüzüne bakamazlar. RTÜK kanunu yandaş yayınlara ayrı, özgür ve özerk medyaya ayrı uygulanamaz. Kim suç işlediyse iktidar yanlısı olup olmadığına bakılmaksızın kanun önünde eşittir ve cezasını çekmelidir."
Değerli okurlarım, RTÜK yasasını 1994 yılında hazırlayan komisyonda RTÜK üyeliklerine çoğunluğun Basın Meslek Kuruluşlarından olmak üzere, İletişim, Hukuk ve Sosyoloji fakültelerinden mezun ve en az 10 yıllık mesleki deneyimi olan kişileri aday göstermelerini TBMM'nin seçmesini önerdim. Merhum Yıldırım Aktuna da destek verince yasa tasarısında yer aldı.
Ancak Meclis'te siyaset ağır bastı ve siyasi partilerin Meclis'teki sandalye sayısına göre aday göstermeleri yasada yer aldı.
24 yıldır RTÜK'e seçilen üyeler zaman zaman siyaseten kararlar aldılar. Ancak bugün olduğu gibi bir rezalet yaşanmadı.
Hukukçulardan sonra RTÜK eski Başkanı duayen, gazeteci, yazar Nuri Kayış'ı da arayarak görüşlerini aldım.
Kayış şunları söyledi:
"Televizyon ve radyoları denetlemekle görevli RTÜK, bağımsız ve tarafsız görev yapmak zorundadır. Ancak RTÜK üyelerinin seçim yöntemi ne yazık ki buna imkan vermemektedir.
Meclis'te çoğunluğu olan parti RTÜK'te de 9 üyeliğin en az 5'ini elde etmektedir. Bugün itibariyle RTÜK'teki 9 üyeliğin 5'i Ak Parti'ye mensuptur.
Böyle olunca Ak Parti'nin seçtiği üyeler, kendi partilerinin istekleri doğrultusunda kararlar alabilmektedir. RTÜK Kanunu'nun değişmesi ve RTÜK üyeliğine seçimin siyaset etkisinden kurtulması gerekir.
RTÜK'e siyasi baskı ve etki konusunda, "Ben RTÜK Başkanıyken" kitabımda da yer verdiğim bir anımı anlatmak istiyorum:
RTÜK üyeliğine DSP kontenjanından seçilmiş, daha sonra da başkan olmuştum.
Bu yüzden koalisyon iktidarının birinci partisi DSP'nin bazı milletvekilleri her dediklerini yerine getirmem gerektiğine inanıyorlardı.
Nitekim bir DSP milletvekili, kendisi hakkında Zonguldak'taki bir yerel televizyonun aleyhte yayın yapıp, hakaretlerde bulunduğunu söyledi, söz konusu televizyonu hemen kapatmamı istedi.
Direkt kapatma gibi bir yetkim olmadığını, kapatma kararının 9 RTÜK üyesinden en az 5'inin vereceği oylarla sağlanabileceğini, bunun için de hakaret içerdiği ifade edilen yayını ilgili dairede inceletip rapor hazırlatmam gerektiğini milletvekiline anlattım.
Ama o çok ısrarcıydı.
Hemen kapatma kararı veremeyeceğimi ısrarla belirtince, "Sana verdiğim oy haram zıkkım olsun" diye bağırdı.
Daha sonra milletvekilinin şikâyet ettiği yayını ilgili dairede incelettim.
Ortada hakaret filan yoktu. Yerel televizyonun verdiği haberde sözü edilen milletvekilinin Meclis'e seçilmeden önce müteahhitlik yaptığı ve işçilerin SSK primlerini ödemediği belgelerle açıklanıyordu."
Değerli okurlarım, o kurula seçilen bir üye başkan olunca iktidar milletvekili baskı yapsa da eğer etik ve yasal kurallara uyarsa bu baskı hiçbir etki yapmaz.
Ancak devlet memurluğunu, iktidarın memurluğu ile karıştıranlar millete değil, iktidar sahiplerine hizmet ederler.
Ey RTÜK üyeleri ve bürokratları, "haddini bil" demek suç ise "pezevenk" demek suç değil midir?