Rize'de şiddetli yağışların etkisiyle oluşan sel ve heyelan hasarları, dere yatakları üzerine ya da kenarına inşa edilen yapı tartışmalarını da yeniden gündeme getirdi. Kentte, dere yatakları üzerine yapılan kurs binası ve kahvehane, çarpık yapılaşmayı gözler önüne seriyor. Rize Valisi Erdoğan Bektaş, salgın şekilde bina, yol yapma ve doğaya müdahale etme hastalığı olduğunu belirtti, "Bunu biraz sınırlı tutabilirsek bu coğrafya çok güzel ve insanlarına mutluluk ve huzur verir" dedi.
Rize'de, 2 Ağustos'ta, 24 saatte metrekareye düşen 100 kilogram dolayında şiddetli yağışın etkisiyle oluşan sel ve heyelanda, ev, işyeri ve fabrikaların zemin ve bodrum katlarını su bastı, iş makinesi ve araçlar sele kapıldı, ulaşım ve enerji nakil hatlarında hasar oluştu, tarım arazileri zarar gördü. Sel ve heyelanın zararı, dere yatakları üzerine ya da kenarına inşa edilen yapı tartışmalarını da yeniden gündeme getirdi.
Kentte, dere yatakları üzerine inşa edilen kurs binası ve kahvehane çarpık yapılaşmayı gözler önüne seriyor. Merkeze bağlı Karasu köyünde yıllar önce Kuran kurs binası Salarha Deresi üzerine inşa edildi. Kız Kuran kursu binasında bugün 50 dolayında öğrenci eğitim görüyor. Yiğitler köyünde ise kahvehane olarak kullanılan bir binanın ana taşıyıcı kolonları dere yatağı içerisine oturtuldu. Binanın yarısı da dere yatağı üzerinde yer alacak şekilde inşa edildi. Kahvehaneye günde yüzlerce kişi girip çıkıyor.
'KABAHAT BİZİM, YAĞMURUN DEĞİL'
Rize'de sel ve heyelanlar sonrası vatandaşlar da özeleştiri yapmaya başladı. Yiğitler köyünde oturan İdris Kabil, dere yataklarının kenarlarına bıraktıkları ağaç kütükleri ve diğer malzemelerin taşan dere ile birlikte sürüklendiğini belirerek, "Taşan derenin önü malzemelerle tıkanıyor, su yollara ve bize zarar veriyor. Dedelerimizden kalma arazilerde su kanalları vardı. Bu kanalları kendi menfaatimiz için kapattık. Ne yaptık, fasulye, lahana diktik. Hep kabahatler bizim. Yağmurun bir kabahati yok" dedi.
'GELİŞİ GÜZEL YOLLAR DOĞAYI BOZDU'
Yiğitler Köyü Muhtarı Zeki Kabil ise eskiden ev yapılırken büyüklerin arazinin su kanallarına yakınlığına, uzaklığına, zeminine baktığını belirterek, 'Şurada ev olur, burada olmaz' dediğini hatırlattı. Kabil, "Şimdi öyle bir şey yok. Dere yataklarına ev yapılıyor. Gelişi güzel yapılan yollar doğayı bozdu. Yollarla araziyi ortadan bölüyoruz. Toprakları dere yataklarına boşaltıyoruz" diye konuştu.
Mehmet Yılmaz da, "Rize'de düzgün arsa yok. Her yer dik, engebeli. Millet, mecburen dere yataklarında ev yapıyor. Sonra taşkınlarda evleri zor kurtarıyoruz. Arazi olmayınca başka çare yok" ifadelerini kullandı.
VALİ: YÜZYILLARDIR ARAZİNİN ALIŞTIĞI DÜZEN DEĞİŞTİRİLMİŞ
Rize Valisi Erdoğan Bektaş, yaşanan sel ve heyelanların nedenlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Ana dereler ve kollarında alınan önlemlerle aşırı yağışa rağmen sel taşkını yaşanmadığını ifade eden Vali Bektaş, "Problemler, bizim henüz çeşitli nedenlerle çözemediğimiz noktalarda oldu. Bu sebepler içerisinde hukuki ve fiili itilaflar var. Vatandaş dirençleri var. Salarha Vadisi'nde hiç hak etmediğimiz bir tablo ile karşılaştık. İşi araştırınca bakıyorsunuz ki; yapmak istemişiz, yapamamışız. Çeşitli sebeplerden dolayı işler yaptırılmamış. Bunları yapmamız lazım. Sırayı getiremediğimiz işlerden oluşan sıkıntılar oldu. Ana dere yataklarında gerekli yatırımların yapıldığını söyleyebiliriz. Peki afet nasıl oluşuyor? Bizim ana derelere ulaşan yan derecikler, hatta akıntıcıklar var. Yamaçlarda yağan yağmurun derelere ulaşması gerekiyor. Yüzyıllar boyunca arazinin alıştığı düzen değiştirilmiş. Bunu bazen biz, bazen vatandaş değiştiriyor. Yağmur sularının biriktiği dereciklerin ana dereye ulaşmasının önüne engeller konmuş. Bu engel bir bina, yol, köprü, menfez ya da tarla oluyor. Arkasından su kendi mecrasıyla ana yatağa ulaşamayınca birikiyor ve diğer taraftan patlıyor ve afet oluşuyor" dedi.
'SALGIN ŞEKİLDE BİNA, YOL YAPMA HASTALIĞIMIZ VAR'
Sel ve heyelanları önlemede kamu ve vatandaşa düşen görevler olduğunu kaydeden Vali Bektaş, şunları dedi:
"Kamu, yüksek kodlara doğru dere ıslah çalışmalarını yapmak zorunda. İtilaflı yerleri çözmek zorundayız. Vatandaşlara da düşen görevler var. Yeryüzünün şekli ile oynamadan bir bilene sormak, mühendisten bilgi almak gerekiyor. Suyun yönü değiştiriliyor. Ufacık dereciğin yönü değişince, yağmurda yamaçlardan çağlayan fışkırıyor. Bunlar nereden geliyor, şaşırıyorsunuz. Bunlar, araziye bilinçsiz müdahalelerle oluşuyor. Vatandaşa düşen arazideki doğal su yollarına müdahale etmemektir. Eski aktığı gibi akmasını sağlamak ve önüne engel koymamaktır. Tıkalı menfez varsa vatandaş açacak, açamıyorsa ilgili kuruma haber verecek. Bu iletişimi sağlayarak altyapımızı biraz daha iyi şartlara getirmeliyiz. Salgın şekilde bina, yol yapma ve doğaya müdahale etme hastalığımız var. Bunu biraz sınırlı tutabilirsek, bu coğrafya çok güzel bir coğrafya. Bu coğrafya, insanlarına mutluluk ve huzur verir. Değil bizim insanımıza, dışarıdan gelen turistlerimize huzur verir. Biz burada huzur bulamıyoruz. Bunun üzerine kafa yormalıyız."