Reiisss, Tayyip Baba…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın umre ziyaretinde tıpkı Beştepe Millet Camii’nde kıldığı Cuma namazındaki gibi dinimize aykırı görüntüler yaşandı.
Kabe’de tavaf eden Türk kafilesi Erdoğan’ı görünce “Reiiss, Tayyip Baba, baba Allah’ına kurban baba, sayın cumhurbaşkanımız hoşgeldiniz, başkanıımmm…” diyerek bağırmaya, tezahüratlar yapmaya başladı, herkesin elinde telefonlar vardı. Bu sırada tavaf unutulmuş, Kâbe’ye sırt dönülmüştü.
Yandaş kanallar ise ana haber bültenlerinde defalarca bu görüntüleri yayınlayıp, siyasi propaganda malzemesi haline getirdiler.
Bu hal ve davranışlar giderek normalleşmeye başladı. Cuma namazlarında hiç olmadığı kadar çok önümden geçen insanlarla karşılaşıyorum. Namazın selamı verilir verilmez, mahşerden kaçarcasına camiden koşanlar, birbirinin üstüne çıkanlar, elinizi yüzünüze götürüp “amin” demenize bile fırsat bırakmıyorlar. Eskiden bu kadar çok saygısızlık olmazdı, camilerin kısmen de olsa temizliğine özen gösterme çabaları vardı. Ancak her geçen gün bu kaybolurken, insanların birbirine saygısı da azalıyor.
Yüce dinimizle çelişen bu tip uygulamalar, yöntemler her geçen gün yaygınlaşıyor.
Aslında bu alışkanlıkların hepsi Arapçılığın etkisinden kaynaklı... "Ümmetçilik" olarak sunmak isteseler de bunun adı net bir şekilde "Arapçılık"tır...
Türkiye'de giderek artan Arapçılık tehlikesi çeşitli girişimlerle meşrulaştırılmak isteniyor. Öncelikli olarak Türkiye'nin nüfus yapısı değiştiriliyor. Etnik milliyetçiliği çok güçlü olan kitleler Türkiye'nin "normal vatandaşı" haline getiriliyor.
Sonraki aşamada onların "din kardeşimiz" olduğu ve bizden farklarının olmadığı vurgulanarak vicdanlara oynanıyor. Son aşamada ise "onlara, Türkçeyi dayatmak yerine Arapça öğrenmeliyiz, müfredatımızı uyarlamak yerine müfredatlarını kullanmalıyız” deniliyor.
Resmi makamların açıklamalarına göre 2 ay önce yaklaşık 3 milyon olan Suriyeli sayısının, önceki gün yapılan açıklamada 3,5 milyonu aştığı belirtildi. Aslında rakamları çok iyi biliyorlar, nasıl ki ilk zamanlar da "birkaç yüz bin" denilerek vatandaşın tepkisi azaltıldıysa yine aynısı yapılıyor. Net bir şekilde konuşmadıkları için 6 milyona yaklaşan Suriyeliden bahsetmiyorlar!
Bu açıkça nüfus ve demografik yapıya operasyondur, ameliyattır. Türkiye'den sonra en çok mülteci barındıran ülke 1.6 milyonla Pakistan'dır... Pakistan'ın demografik yapısı düşünüldüğünde bu rakam çok göze batmıyor. Peki bizdeki yaklaşık 6 milyon mülteciyi nasıl açıklayabiliriz?
Şu anda birçok okulumuzda fiziki yetersizliklerden 2 kişinin oturması gereken sıralarda, öğrenciler 3 kişi oturmak zorunda kalıyor. Bu sırada yarım milyon olan Suriyeli öğrenci sayısının 850 bine çıkarılacağı açıklanıyor. Peki bizim müfredatımızla mı? Tabii ki hayır, Suriye'deki müfredat buraya uyarlanarak. Hatta geçtiğimiz günlerde ders kitabı olarak okutulan kitapları inceleyen bir kişi "Türkiye'nin düşman ülke" gösterildiğini ortaya çıkarmıştı. Rezalet duyulunca, "hata olmuş" denilerek kitaplar hemen toplatıldı.
***
Bugün, İstanbul'da "Arapça Kültür Günleri" adı altında bir etkinlik başlıyor. Tam 9 gün sürecek. Arkasında devlet desteği var. Organizasyon sorumlularından birinin söylediği sözlere dikkatle bakalım:
"Arapça, vahiy, medeniyet, kültür ve sanat dili, ümmetin ortak dili. Biz, ümmetle, ümmetin evlatlarıyla, ortak dilimizi kaybettik. Ortak dilimizi kaybetmekle birlikte, ortak derdimizden uzaklaştık. Birbirimize uzak hale geldik."
Ümmet'in, İslam'ın bayraktarlığını yapan Osmanlı hiçbir zaman Arapça konuşmamıştır. Dili Türkçe, alfabesi Farsçadır!
Unutmadan hatırlatalım, bu etkinliği düzenleyenler, organize edenler Başkanlık sisteminin en büyük destekçileridir!
Yine unutmadan, Türklüğü Cumhuriyet’in ürettiği “sentetik bir kimlik” olarak tanımlarlar...