Düzenlemeler aldatmacadan ibaret
Mutabakatla hazırlanmalıydı
Türkiye Kamu Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri ve Türk Büro Sen
Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, AKP iktidarının dayattığı Anayasa değişikliği paketini ‘aldatmaca’ olarak niteledi. Anayasa’nın toplumsal mutabakatla hazırlanması gerekliliğini ifade eden Yokuş, “İktidarı, muhalefeti, sivil toplum örgütleri, yani toplumun genel temsilinin yoğunlaşması gerekirdi. Ama sadece AKP’nin organizasyonu ile geldiği için bu pakete sıcak bakmıyoruz” dedi.
Küçük oyunlar oynanıyor
Anayasa’da kamu çalışanlarına yönelik düzenlemelerin yeterli olmadığını kaydeden Yokuş, “Grev hakkı yok, memurun siyasete katılma hakkı yok. Göstermelik şekilde toplu sözleşme hakkı vererek grev hakkı verilmediği sürece bunun hiçbir anlamı yok. Uzlaşma kurulu kararları bağlayıcı. Düzenlemeler aldatmaca, göz boyama olarak geliyor. Diğer değişiklikleri kabul ettirmek için ‘memura hak verdik’ diyerek küçük oyunlar oynanıyor” şeklinde konuştu.
Ülke bütünlüğü tehlikede
Tapu Kadastro eski Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya, Türkiye’nin üniter yapısının tehlikede olduğunu savunarak, “Halkımızın, bu referandumda ezici bir çoğunlukla ‘hayır’ diyeceğine inanıyorum” dedi.
Haber: Salim YAVAŞOĞLU
Tapu Kadastro eski Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya, ülke bütünlüğünün tehlikede olduğu gerçeğinin gündemden düşmesi için yapay gündemler yaratıldığını belirterek, referandumun önemli bir fırsat olduğunu söyledi. Özkaya, şunları kaydetti: “Referandumda halkımızın ezici çoğunluğunun ’hayır’ demek zorunda olduğunun bilincinde olduğunu düşünüyorum. Ülkemiz, son derece nazik bir dönemden geçiyor. Yapılanların bir toplum mühendisliği projesi olduğunu unutmamak gerekiyor. Halkın gerçek gündemi olan işsizliğin, yolsuzluğun, açlığın, yoksulluğun, yoksunluğun; yalanın, talanın, ülkeyi soyup soğana çevirmenin ve en önemlisi de ülke bütünlüğünün tehlikede olduğu gerçeğinin gündemden düşmesi için yapay gündemler yaratıldığı ortada.”
Saldırılar doruk noktada
“Ülke her alanda yangın yerine dönmüş durumda” diyen Özkaya, “Bir taraftan bölücüler hiçbir engel tanımadan, ABD ve AB desteği ile topyekün saldırılarını doruk noktaya çıkarmış, diğer yandan tarikat, cemaat kuşatması sınır tanımaz bir şekilde ülke bütünlüğüne kastetmiş” şeklinde konuştu. Önce KİT’lerin özelleştirildiğini hatırlatan Özkaya, “Oysa bu kurumlar halkın kurduğu, sahip çıktığı ve istihdamın, toplumsal kalkınmanın, dayanışmanın, sendikacılığın en temel taşlarından biriydi. Öte yandan, ülkenin en değerli varlıklarını sata sata bitirmeye ant içmiş görünüyorlar. Tam bir talan mantığı ile ülke varlıkları yabancılara peşkeş çekiliyor. İşte bütün bunların yeniden ülkeye kazandırılabilmesi için Anayasa referandumuna hayır demek gerektiği kanısındayım” şeklinde konuştu.
Sivil toplum kuruluşları ‘HAYIR’ diyecek
Atatürkçü Düşünce Derneği, Altı Nokta Körler Derneği ve Cumhuriyet Kadınları Derneğinin de aralarında bulunduğu bir grup demokratik kitle örgütü referandumda “hayır” oyu kullanacaklarını açıkladı. Atatürkçü Düşünce Derneği, Altı Nokta Körler Derneği ve Cumhuriyet Kadınları Derneğinin de aralarında bulunduğu bir grup demokratik kitle örgütü, TBMM önündeki Egemenlik Parkı’nda “Anayasa Değişikliği ve Referandum” konusunda basın açıklaması yaptı. Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal
Sarıhan, grup adına yaptığı açıklamada, Anayasa Mahkemesi‘nin iptal başvurusunu ret etmesini ’üzüntü’ ile karşıladıklarını söyledi.
Vesayet altına alıyor
Bu kararla Anayasa Mahkemesi’nin kendi geleceğinin “vesayet” altına alınmasına izin verdiğini savunan Sarıhan, “Bu hukuksuzluğa ’Hayır’ oylarımızla karşı duracağız” dedi. Sarıhan, yapılan düzenlemelerle hak ve özgürlüklerinin iktidarda bulunanların keyiflerine bırakıldığını öne sürerek, şunları söyledi: “Demokrasinin harcı olan adalet, vesayet altına alınıyor. Kuvvetler ayrılığı ilkesi yok ediliyor. Yani yasama, yürütme, yargı tekleşiyor. Çoğulculuk değil, çoğunculuk yönetime hakim oluyor. Demokrasi yerine, mutlakiyete gidiyoruz. Değişiklik metinleri içine yerleştirilmiş birkaç olumlu düzenleme, kağıt üzerinde kalmaya mahkum ediliyor. Bu değişiklikler, halkın değil, iktidarda olanların çıkarınadır.” Sarıhan, Anayasa değişikliğine ilişkin düzenlemenin kendi düşünceleri alınmadan hazırlandığını, isteklerine cevap vermediğini savundu, bu nedenle 12 Eylülde sandık başına giderek “hayır” oyu vereceklerini kaydetti.
Halk yargıya sahip çıkmalı
Milliyet gazetesi yazarı Rıza Türmen, 12 Temmuz tarihli “Roosevelt’in saksısı” başlıklı yazısında yargıya sahip çıkılmasını istedi:
“...Siyasal iktidarların yargıyı kendilerine bağlamalarının değişik yolları var... ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt bunu denemişti... 1937 yılında Beyaz Saray’da Bakanlar Kurulu ve Kongre’nin ileri gelen milletvekilleriyle yaptığı bir toplantıda ”yargı reform“ tasarısını sundu... Adalet Komisyonu’nda görüşmeler sürerken Yüksek Mahkeme Başkanı’nın yazdığı bir mektup ortaya çıktı. Bu mektupta, Yüksek Mahkeme Başkanı daha fazla yargıca gerek olmadığını, çok sayıda yargıcın Mahkeme’nin çalışmalarını olumsuz yönde etkileyeceğini belirtiyordu. Bu mektup Roosevelt’in tasarısına indirilen en büyük darbe oldu. Tasarı Adalet Komisyonu’nda reddedildi. Tasarıyı kurtarmak için getirilen uzlaşı önerileri de yarar sağlamadı. Senato ve Temsilciler Meclisi’nde de tasarıya karşı bir çoğunluğun oluştuğu anlaşılınca, Roosevelt tasarıyı geri çekmek zorunda kaldı.
Türk danışmanı yoktu
Başkan Roosevelt’in en büyük eksiği danışmanlarının Türk olmamasıydı. Türk danışmanları olsaydı, Başkan’a, yargıya ilişkin reformları bir saksının dibine gömerek çevresini kimsenin reddedemeyeceği başka yasa tasarılarıyla, çiçeklerle örtmesini, sonra bütün saksıyı tek bir referanduma sunmasını tavsiye ederlerdi. Roosevelt’in ABD Yüksek Mahkemesi’nin yapısını değiştirme çabaları ile Türkiye’deki son anayasa değişiklikleri arasında parallelikler kurulabilir. İkisi de iktidarin, yüksek yargının hukuksal denetiminden kurtulmak istemesinden kaygılanıyor. İkisi de sorunun çözümünü yüksek yargının yapısını değiştirmekte, kendisine yakın bir yüksek yargı yaratmakta buluyor. Ancak Roosevelt deneyiminin önemi şu: ABD toplumu, kısa bir süre önce büyük bir çoğunlukla seçtiği Başkan’ın, Yüksek Mahkeme’nin yapısını değiştirme çabalarını benimsemememiş, bazen kendi yararına olan yasaları iptal etse bile, Yüksek Mahkeme’ye sahip çıkmıştır. ABD halkı Yüksek Mahkeme’ye dokunulmasına izin vermemiştir. Türkiye’de de referandumda, halkın aynı bilinçle hareket etmesi ve desteklediği siyasal parti ile referandumun temel konusu olan yargı bağımsızlığını birbirinden ayırarak, yargıya sahip çıkması beklenmeli.”
Cumhuriyet
çöküşten
kurtarılmalı
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mümtaz Soysal, 12 Temmuz tarihli ”Kumpanya ve Kampanya“ başlıklı yazısında, karşı karşıya olduğumuz tehlikeler konusunda vatandaşları şöyle uyardı:
”İktidarıyla, devletin çeşitli makamlarına yerleşmiş, yerleştirilmiş ya da sızmış unsurlarıyla, yandaş medyasıyla, dıştaki destekçileriyle temel niteliği hep bilinen bir kumpanyaca düzenlenen oyunun referandum aşamasına geldik. Kumpanya, kendi kampanyasını başlattı bile. Uzaklardan, Atlantik ötesinden yönlendirilen kocaman bir ahtapot hışmıyla vantuzlu kollarını her alana uzatacak, ne olup bittiğini tam kestirememiş şaşkın bir halkı yeniden yanıltmak için gereken her şeyi yapacak.
Kampanya ciddiye alınmalı
Peki, Cumhuriyeti ahtapotun kollarından kurtarmak isteyenler ne yapacak? Son yıllarda çoğu zaman görüldüğü gibi yine dağınık, hedefi iyi belirlenmemiş, halkı doğru yönlendirmeyen cılız bir kampanya mı? Oyunun bu ilk perdesinden sonra Cumhuriyetin temel niteliğini değiştirme operasyonunun noktalanacağı seçime geçilip yenilgi sonrasında yine hüsran mı?
Öyle bir sonuç istenmiyorsa, referandum kampanyasının ciddiye alınması ve Cumhuriyeti çöküşten kurtarmak için yapılabilecek her şey yapılmalıdır.
Önemli olan, ilk aşamalardan başlayarak dağınıklığı gidermek için sağlam bir eşgüdüm mekanizmasının kurulmasına öncelik verilmesidir.
Eşgüdüm mekanizma
...Ortak çağrı, Cumhuriyeti başkalaştıracak bir genel seçim sonucunu belirleyerek sonun başlangıcı olabilecek bir referandum kampanyası için Cumhuriyetçi partiler arası bir eşgüdüm mekanizması kurmayı önermekteydi.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi’nin tutumu belli olduğuna ve halkın oyuna başvurulması kesinleştiğine göre, çağrıyı yapmış olanların öbür partilerle ilişkiye geçip söz konusu eşgüdümün ayrıntılarını görüşmesine sıra gelmiştir..
Benimsenecek stratejiyi kestirmek güç olmasa gerek. Seçmen, asıl niyeti kamufle etme amacıyla oluşturulmuş bir metnin ayrıntılarında kaybolmadan, doğrudan doğruya asıl konuya girip “Cumhuriyetin temel niteliğini değiştirecek bir parti iktidarda kalmalı mıdır” sorusunu kendi kendine sorarak gereken yanıtı vermesini sağlamak temel hedef olmalıdır.”
12 Eylül’de yapılacak Anayasa referandumuna niçin HAYIR dememiz gerektiğini ifade eden görüşlerinizi
referandum@yenicaggazetesi.com.tr
adresine gönderirseniz bu sütunlarda
yayınlanacaktır.
Hayır diyorum ÇÜNKÜ
Taner UYSAL (Tekel Bayii)
Daha da karanlık
günlere götürecek
Ben Anayasa referandumuna hayır diyorum. Çünkü, demokratik ülkeyi antidemokratik hale getireceklerini düşünüyorum. Yasama ve yürütme ellerinde. Şimdi yargıyı da ele geçirmek istiyorlar. Bana göre bu Anayasa paketi, yargıyı ele geçirme gayretidir. Şahsen ben, bu paketin Türkiye’yi daha da karanlık günlere götüreceğine inanıyorum. Bu sebeple evet demenin bir anlamı yok. Herkesi hayır
demeye davet ediyorum.
Hayır diyorum ÇÜNKÜ
Reçeteyi yazan
Körfez ötesi
Hasan Tahsin Uysal: Ben de referanduma hayır diyeceğim. Çünkü, teşhis eden de reçeteyi yazan da Körfez ötesi. Oldum olası “Körfez ötesinin reçetesi” ile şifa olmuş bir ülke yok. Ama kullanılan, işi bitince limondan daha acımasız sıkılıp çöpe atılan onlarca reçete uygulayıcısı var. Referanduma, hayır, hayır, hayır...
Hayır diyorum ÇÜNKÜ
Şehitlerimize bir daha ‘kelle’ denilmemesi için
Engin Engin: Anayasa paketine hayır. Neden mi? En başta şehitlerimize kelle denildiği için hayır. Ey şehitlerin anneleri, babaları, ağabeyleri, kız kardeşleri, amcaları, dayıları, teyzeleri, halaları, ’kelle’ sözünü hiç hafızanızdan çıkarmayın. Sadece sizler ve bizler sahip çıksak, AKP iktidar yüzü bile göremez. Ey
millet, gelin bu referandumda birlik olalım.
Ve AKP’ye haddini bildirelim.
Hayır diyorum ÇÜNKÜ
Yargısız infazlar
son bulsun istiyorum
Tahir Sertkaya: Hayır diyorum; çünkü, ülkemin son kalelerinin de ele geçirilmesini istemiyorum. Devletimin erkler ayrılığının yok edilmesine katkıda bulunmayacağım. Kendi dokunulmazlıklarına dokundurtmayanların, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ni şekillendirmelerine izin vermeyeceğim. Kendileri euro-dolar denizinde yüzerken, halkımın çok büyük bölümünün açlık sınırında yaşamaya mecbur tutulmasının gündeme gelmemesi için gereksiz bir anayasa değiştirmesi ile oyaladıkları için pakete hayır diyeceğim. Son olarak Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti korumak için, Misak-ı Milli sınırlarımı değiştirtmemek için, bugüne kadar bu vatanın birliği ve bütünlüğünün korunması için referandum da hayır diyeceğim.
Hayır diyorum ÇÜNKÜ
Habur manzarası
bir daha yaşanmasın
İsmail Kural: Bu memleketin topraklarını satanlara, PKK’ya ’buyrun gelin’ diyenlere, Habur’da PKK’yı davullu zurnalı karşılayanlara, PKK’nın ayağına hakimi savcıyı yollayanlara, bu vatan için şehit olmuş askerlere kelle diyenlere, bu memleketi haremlik selamlık yapanlara hayIr, hayIr, hayIr diyorum.