Irak Kürdistan Bölgesi ile Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı toprakları içine alan bölgede 25 Eylül'de bağımsızlık için yapılması öngörülen referandumun yasal olup olmadığı, zamanlaması ve gerekçeleri gibi konular Irak'ın genelinde ve bölge ülkeleri dahil uluslararası camiada aylardır sorgulanmaya açılmış olsa da şu ana kadar yapılmayacağı veya erteleneceğine dair herhangi bir somut açıklama yapılmamıştır.
Barzani, geçen hafta Londra merkezli yayın yapan El Hayat gazetesine, Irak devletinin geçmiş 100 yıllık tecrübesini tekrar yaşamak istemediklerini, yeni felaketlerin ve savaşların yaşanmaması için IKBY'de ve Kerkük dahil ihtilaflı bölgelerde de referandumun yapılacağı ve geri adım atmayacaklarını belirtti.
Barzani'nin Erbil'de yaptıkları toplantıda ABD ve Rusya'nın Kürtleri göz ardı edemeyecekleri ve gerek Türkiye gerekse İran'ın "sınırlarını kapatacaklarına" inanmadığını belirtmesi, referandumla ilgili kesin tavır ve cesareti nereden aldığı görülmektedir.
Diğer taraftan İsrail Başbakanı Netanyahu'nun geçen hafta 33 Cumhuriyetçi kongre üyelerinden oluşan bir heyete; "Bizimle aynı değerleri paylaşan Kürtler bağımsız bir devlete sahip olmalı ve Kürdistan'ın Büyük İsrail projesinin bir parçası olduğuna" yönelik ifadesi de kimlerden destek aldığına dair bir başka göstergedir.
Kim ne derse desin ABD, referandumun yapılıp yapılmayacağına dair nihai karar mekanizmasıdır. Geçen ay Kerkük'ün Kürt valisinin Washington'a yaptığı ziyaret sırasında düzenlediği toplantılarda ABD'deki medya ve düşünce kuruluşlarından reaksiyon almaması da farklı göstergelerin gerekçeleri değil midir?
Bilindiği gibi ABD'nin uzun vadeli politikasında bölgede Kürt devletinin kurulması mevcuttur. Yıllar önce 1991'de Kuzey Irak'ta Güvenli Bölge'nin kurulmasıyla ABD'deki düşünce kuruluşları tarafından Türkiye'nin bir bölümü dahil 4 ülkenin topraklarını kapsayan Kürdistan haritaları halen yayınlanmaktadır.
Şimdi de ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson yaptığı açıklamada; IKBY yönetiminden referandumun ertelenmesini talep etmiştir. Buna karşılık Barzani ise ertelemenin garanti ve gelecekleri için alternatif çözümlerin sunulması ile mümkün olabileceğini ifade etmiştir. Böylece ABD'nin referandum veya bağımsızlığa tamamen karşı olmadığı anlaşılmaktadır.
Aslında sorunun merkezi Bağdat'tır. Irak Başbakanı İbadi, IKBY'nin yapmayı planladığı bağımsızlık referandumuna sert çıkarak "Kürdistan bölgesindeki referandum yasal değildir, bunu tanımayacağız." dedi ve anayasada tek taraflı referandum yapma ve ayrılma yetkisinin olmadığını ifade etti. Sorunun çözümü için Bağdat yönetiminin tepkisi sahip olduğu güçle orantılı mıdır?
Açıklama doğru olmakla birlikte 2003'ten günümüze kadar Bağdat neredeydi? Saddam devrildikten sonra Bağdat, Kuzey Irak'taki yapıyı tamamen tanımakla birlikte 2005 Anayasasının 140. maddesinde ihtilaflı bölgeler adı altında yer almasını da kabul etmiştir.
140. maddeden sonuç alamayan IKBY, 2014'te DEAŞ'ın Musul'a girmesiyle bu sefer Kerkük için ve diğer ihtilaflı bölgeler için defacto tarzında bir durum yaratmıştır. Yani IKBY hali hazırda merkezi hükümetle ortak olmasının yanı sıra yarı bağımsız bir yapı durumundadır. Şimdi hedef fiilî durumun resmileştirilmesidir. Üstelik Erbil Federal Mahkeme kararlarını tanımamaktadır.
Konuyla ilgili olarak birkaç gün önce bağımsızlık için Bağdat'ta görüşmelerde bulunan IKBY heyeti referandum ile ilgili Bağdat'ın erteleme taleplerini ancak Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerin IKBY'ye bağlanması, kesilen bütçenin gönderilmesi, azaltılan payların geri verilmesi ve Irak ordusunda Kürt asker oranının belli düzeye yükseltilmesi durumunda kabul edeceklerini belirttiler. Buradan çıkarılan sonuç zaten referandumda gerçekleştirilecek amacın ötesine bile geçmektir.
Meseleye Türkiye açısından bakıldığında; Ankara yumuşak bir sesle referandumun doğru olmadığını ve IKBY'nin bundan vazgeçmesini talep etmekte ve Kürt yönetiminin referandum konusunda ısrar etmesi halinde enerji açısından iş birliğini sıkıntıya sokabilir açıklamalarında bulunması acaba yeterli olacak mıdır?