Recep İvedik gençliği!
Gündemin bulanıklığı ve aydınların kafa karışıklığı gençleri siyasi ve kültürel konulardan uzaklaştırıyor. Onlar için 70’li yılların anarşik hadiseleri TV dizilerinde rastlanan nostaljik hikayeler. Sağ ve sol örgütler, gerçeklik ile kurgu arasında varlığından şüphe duyulan basit birer tarihi olgu! Askere ve polise silah sıkan fraksiyonları, muhtemelen şimdilerde sokakta imza toplayan ve gazete satan kişiler olarak düşünüyorlar.
Terörden dili yanan ebeveynler çocuklarını, kendi korkularını yaşamasınlar diye ’sevecen’bir ortamda yetiştirmek istiyor. Duygularında, öfke yerine sevgi ve anlayış olsun diye çırpınırken yeni neslin mantığını kavramanın gerisinde kalıyor. Onları iletişim çağının sansürsüz ortamına donanımsız ve korumasız terk ediyor. İnternetin cinsellik, sapkınlık, şiddet ve argoyla karıştırılan küfür dünyasında rehbersiz bir yalnızlığa mahkum bırakıyor.
Şimdi, yıllarca komünizme ve dinsizlik akımlarına karşı mücadele etmiş biri olarak gençlerin halini görünce, “keşke komünist olsalar” diyesim geliyor. Bu nasıl bir ilgisizlik, nasıl bir vurdumduymazlık, nasıl bir kişiliksizlik! İstikametler yıkıldı, doğrular devrildi ve vicdanlar sustu!
İpod’dan İsmail YK şarkıları dinlerken, başparmağı daktilograflarınkinden daha hızlı dönerek cep telefonu tuşlarına vuruşlar yapıyor. Kimisi hayal aleminde geziyor, kimisi de ar, haya ve namus gibi hislerden nasibini almayan argo papağanları gibi aramızda ve evimizde dolaşıyor. Büyüklere saygı gereksiz, milli değerlere bağlılık ilkellik, gericilik sayılıyor. Evleri internet kafe, mabetleri play station olmuş. Zamanını, akıl ve ruh sağlıklarını chat’le, sms mesajlarıyla öldürüyor. Konuşması kısaldı, kelimeleri sesleri yitirdi ve bambaşka bir dille haberleşiyor. Okumuyor, düşünmüyor, vicdanlarının sesini dinlemiyor. Gerçeğe küs, sanala on-line yaşıyor. Ekrandaki terör, kazalar, deprem vs. onlar için sanki strateji oyunlarından bir sahne.
Nezaket, zarafet, asalet gibi kavramları hafızaların geri dönüşüm kutusuna gönderdik. Şimdi 13 yaşındaki kız çocukların küfürlü konuşmalarını duyunca yüzümüz kızarıyor. Anaokuluna veya birinci sınıfa prenses diyerek başlattığımız kızlar, ilköğretimi bitirdiklerinde adeta cadıya dönüyor. Ergenlik dönemi şaşkınlıklarını, aklı bir karış havada yaşayışlarını bir yana bırakalım da bu Recep İvedik serileri nasıl olur da gişe rekorları kırabilir. 5 yaşındaki çocuklar ayı gibi böğürüp Recep İvedik taklidi yapmalarını anlıyor ve onların günahsızlığını bildiğimizden içimiz sızlayarak seyrediyoruz. Peki, 15 ile 35 yaş arasındaki genç kesimin böyle bir filmde buldukları şey nedir? Muhteşem yetenekli oyuncu kadrosu, mükemmel efektler, harika espriler midir? Sadece bir eğlence veya hoşça vakit geçirme hevesiyle açıklanabilir mi? Yoksa filmde kendilerinden ve ailelerinden bir parça mı buluyorlar?
Hangi sanat zevki yahut estetik kaygısıyla böylesi lümpen bir kültür biraraya gelebilir? Facebook şarkıları ve MSN kalıpları arasına hapsedilen nesiller, haliyle, yanlarında kitap okumayan, kültürel sohbet yapmayan ana babalarını anlamıyor, öğretmenlerini de dinlemiyor. Her okulda duyarlı birkaç öğretmen ve yönetici dışında, eğitim kadrosu yılmış, köşesine çekilmiş durumda. Okul, suçu veliye, veliler okula atıyor, bir kısır döngüdür gidiyor. Milli Eğitim Temel Kanunu ilkelerine bağlı olarak yetiştirilmesi gereken “iyi insanlar” nerede? Alternatif projeler üretmek için devlet ne yapıyor? Her şeyi gayretli ve fedakar diye sadece belli bir kesimin üzerine yıkmak ne kadar doğru?