Ramazan mânileri ve bir fıkra...
Türk'ün Ramazan'ı farklıdır, ne Arap'ınkine benzer, ne Acem'inkine... Biz o Ramazan'a hoşluklar, nükteler gelenekler, zengin bir yemek kültürü, yeni ritüeller katmışızdır, atasözlerimiz, fıkralarımız, deyimlerimiz olmuştur, kocaman bir Ramazan edebiyatı oluşturmuşuzdur.
Edebiyat deyince de, insanın aklına hemen Ramazan mânileri gelir... Fethiye'nin çınar-yazarı Ünal Şöhret Dirlik, Ramazan mânilerini derlemiş özenli bir çalışmayla, 112 sayfalık bir kitap çıkarmış "Ramazan Mânileri" adıyla (Edinme adresi PK 5 Fethiye/Tlf: 0542 316 74 42)
Bugün bu kitaptan maniler sunacağım sizlere ama önce değerli yazarımızın manilerimize dair yazdıklarından birkaç satırı paylaşayım, önemli ve gerekli buluyorum çünkü:
"Biz türün tarlalarında mâniler söyleyen yaşlılarımızın arasında büyüdük. Birine kaçıp da sonra dönüp gelen kızı için, vuslata ermemiş, gerçekleşmemiş sevdalar için, kendinden yaşlı birine nasip olan kızlar için, çocuk yaşta birine verilen kız için söylenen mâniler daha dün gibi kulaklarımızda.
'Evimizin önü tarla/Fırla güzelim fırla/Kocan küçük sen büyük/Beşiğe yatır ırla', 'Deliktaş'tan geçtin mi?/Soğuk sular içtin mi?/Her oğlanın içinde/Marazlıyı seçtin mi?' diyen mânileri unutmak kolay mı?"
Mâni derlemenin zor iş olduğunu da vurguluyor Ünal Hoca...
Evet geliniz şimdi bu zor işin mahsullerinden behrelenelim:
İşte şu mâni, âşıkların orucuna söylenmiş:
"Göğsündeki turuncu/Sakla çıkmasın ucu/Tâ uzaktan bozulur/Âşıkların orucu"
Ve bu da zarif, latif bir mâni, ehl-i dillere denmiş:
"Geldi Ramazan-ı Şerif/Ehli diller gayet zarif/İftarı size söyleyim/Olmaz mı Sultan-ı latif"
Oburlar da taşlanır mâni ile:
"Oburlukta gayet tekmiş/Siniyi önüne çekmiş/Kimseler yemesin diye/Tatlıya da biber ekmiş"
"Gelip açtı iftarı/Yuttu hep dolmaları/Ne kadar da oburmuş/Kuruttu çanakları"
Peki nasıl yemeli, o da denmiş mâni ile:
"Akşama kurdum pusu/Gelir köfte kokusu/İftarda az yemeli/Sahurda çok doğrusu"
"Bak geldi etli dolma/Çok yiyip göbek salma/Üstüne bir kahve iç/Teravihe geç kalma"
Mâniler davulla birlikte denir genellikle. Davullu manilerden de örnekler verelim:
"Davulun asmasına/İftarın sofrasına/Buyurun efendiler/Kuzu kızartmasına"
"Davulumun yoktur eşi/Ramazanın bugün beşi/Uyan artık sahur oldu/Sakın söndürme ateşi"
"Davulcu pişkin misin?/Sel gibi taşkın mısın?/Böyle mâni olur mu?/Söyle sen şaşkın mısın?"
Bahşişini de mânili ister davulcu:
"Ayaklarım ezilecek/Çok yer var gezilecek/Haydi bahşişi verin/Vermeyen üzülecek"
"İpek kuşak kuşanır/Ucu yere döşenir/Bey pencereden bakar/Bahşiş vermeye üşenir"
"Bahşişim aldım giderim/Bey'e dualar ederim/Bey'im bahşiş verdikçe/Ben methin ederim"
Hüzün de var, hüzünlü bir mâni ile mânilere veda edelim:
"Ne güller açıp soldu/Ne değerler kayboldu/Dolaştım kabirleri/İçime hüzün doldu"
Bir de fıkra yazalım, fıkrasız da Ramazan olmaz... Temel'den olsun:
Dursun, Temel'e sorar:
-Oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun?
-100 tane yiyebilurum.
-Yanlış dersun ola, yesen yesen 1 tane yiyebilursun, gerisuni oruçsuz yemiş olirsun...
Bu espri Temel'in çok hoşuna gider. O da yolda rastladığı Cemal'e sorar:
-Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyebilursun?
-50 tane, der Cemal.
Der ya, Temel'in ayarını bozar:
-100 tane deseydun müthiş bir espri yapacaktum sana, olmadi şimdi!