Mürted, Flemenkçe (Hollandaca)’dan Türkçeye çevrilip bir ay önce yayımlanan bir kitap. “Dumanı üstünde” denecek kadar taze. Yazarı Hollandalı Joram van Klaveren. Mürted, Müslümanlıktan ayrılan, İslam’ı terk eden kimselere deniyor. Ama yazar bu kitapta Hıristiyanlıktan çıkan, Hıristiyanlığı terk eden anlamında kendisi için kullanıyor.
Kitabın “Giriş” bölümünün ilk cümlesi şu: “Elinizdeki çalışma (kitap), İslam’a karşı eleştirel bir bakış açısı kazandırmak amaçlı girişimin öngörülemeyen sonucudur.” Bu cümle, kitabın niçin yazılmak istendiğinin, ama amacın nasıl tam tersi bir sonuca ulaştığının en baştan ilan edilmesidir. İslam’ı kabulünden sonraki duygularını sayfa 145’te şöyle özetliyor: “Şehadet getirdikten sonra altın yağmıyordu ve yıldızların fazladan parladığını görmedim. Belli bir kişisel neşe ve huzur fark ettim. …Temel inancın sadeliği, kutsalın ritüelleştirilmesi İslam’ın beni son derece etkileyen yönleriydi.”
Kitabın yazarıyla ilgili olarak bir noktaya özellikle dikkat çekmek gerekiyor. Joram van Klaveren, Hollanda’nın ve tüm Avrupa’nın en azılı İslam ve Kur’an düşmanı olan Wilders’in yol arkadaşı olan, daha da önemlisi veliahdı olarak görülen, onun partisinden milletvekilliği yapmış bir isim. Ayrıca ilahiyat tahsil etmiş sağlam bir Hıristiyan. Yola çıkış sebebi İslam’ın Avrupa için arz ettiği tehlikeyi belgelemek. Bunun dayanakları da Taliban, el-Kaide, IŞİD, Hizbullah gibi şiddet yanlısı fanatik, cihatçı İslamcı terör örgütlerinin Avrupa’da, Amerika’da, İslam dünyasında gerçekleştirdikleri acımasız katliamlar, kanlı terör eylemleri. Özellikle Hıristiyan aleminin ve tüm gayrimüslim dünyanın barış ve huzurunun korunması için söz konusu bu terör örgütlerinin ideolojik kaynağı olan İslam’ı Batı dünyasına çok iyi tanıtmak, İslam’ın mensuplarını nasıl terörize ettiği konusunda bilinç kazandırmak.
Batı dünyasında daha önce de çok sayıda bilim adamı, yazar, düşünür, sanatçı aynı amaçla yola koyulmuş; İslam’ın Kur’an, hadis gibi temel metinlerini inceleyip irdeleyerek Müslümanlığın ne kadar ilkel ne kadar çağdışı görüşlere, buyruk ve talimatlara sahip bir din olduğunu kanıtlamaya kalkışmış; ama hemen hepsinin yolu Joran van Klaveren’le aynı noktada son bulmuştur. Yani onlar da İslam adına kanlı terör eylemleri sahneleyen fanatik dinci, cihatçı örgütlerin ideolojileri ile Kur’an’ın bir ilgisini, bir bağlantısını tespit edememişlerdir. Tespit ettikleri gerçek ise, başta Kur’an İslam’ın temel kaynaklarının şiddeti dışladığı; hangi dinden, ırktan, renkten olursa oldun masum insanların öldürülmesine, herhangi bir şekilde zulme uğramasına asla onay vermediğidir.
Gayrimüslim bilim insanları, politikacıları, düşünürleri bir yana, okuyup öğrenme kapasitesi olan sıradan insanlar bile sağlam İslami kaynakları elde edip incelediklerinde İslam’ın hiçbir şekilde teröre izin vermediğini, masum insanların hayatlarını karartmanın bu dinde yeri olmadığı sonucuna ulaşıyorlar. Dünya tarihin en büyük terör eylemi, 11 Eylül 2001’de ABD’deki ünlü ikiz kulelerin yıkılması ve 3000 kişinin hayatını kaybetmesi eylemidir. Bu, dünyayı şoke eden bir eylemdir. Bu eylemin faili radikal İslamcı diye bilinen el-Kaide örgütüdür. Bu eylemden sonra yüz binlerce Amerikalı “Bu nasıl bir din” diye İslam’ın temel kitabı Kur’an’ı okumuşlar ve bu kitapta teröre izin veren, dayanak olan bir imaya bile rastlamadıkları, tersine insan hayatının kutsallığını vurguladığını gördükleri için terörden sonraki bir yıl içinde 40 bin kişi Müslüman olmuştur.
En baştan beri dünyada üzerinde İslam’a girenlerin nerdeyse tamamı, Müslümanların İslam’ı yaşamalarına bakarak değil, bu dinin güvenilir yazılı kaynaklarını okuyup inceleyerek Müslüman olmuşlardır. Müslüman olduktan sonra bunu itiraf eden çok insan vardır. Bir örneği de Müslüman olan İngiliz şarkıcı Cat Stevens/Yusuf İslam’dır. “Ben Kur’an’ı okumayıp da sadece Müslümanların İslam’ı yaşayışlarına baksaydım Müslüman olmazdım.”
Akar suyun mecrasını bulması gibi İslam da kendi yolunu kendi açıyor.
