Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Rakamsal veriden ötesi

Son günlerdeki haberler enteresan, hatta korkutucu. Okuyanın kanı donuyor, midesi bulanıyor. İçinde bulunduğumuz toplumda bunların yanı başımızda yaşanıyor olması, şansa yaşıyormuşuz gibi bir düşünce uyandırıyor.

Yalnızca en fazla infial yaratanlardan birkaçına bakıyorum:

* Oğlu askerdeyken gelinine tecavüz eden, bu olay ayyuka çıkmayınca aynısını aslında çocuğu olan torununa da tekrarlayan ve bu defa kurbanını öldüren bir dede/baba;

* Metroda elindeki bıçağı sallayıp küfür ederek anne-kıza tehditler savuran bir adam;

* Tarihî Çiçek Pasajı''nda bir kadını rehin alarak, pompalı tüfekle havaya ateş açan ve tehditler savuran bir başka adam;

* Bir erkeğin kendisine karşı koyma ihtimaline karşılık, yalnızca güçsüz gördüğü için bir kadını kılıçla öldüren başka bir adam ve dahası…

Ve bizler, bu insanlarla aynı toplumda yaşıyoruz.

Güçsüz olan kurban oluyor

Kılıçlı cinayetteki failin ifadesinde yer alan şu cümle oldukça mühim: "Bir erkeğin karşı koyma ihtimaline karşılık bir kadını öldürmeye karar verdim."

26 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü idi. Bu nedenle de birtakım raporlar yayınlandı. Bu raporlarda şu gerçekler yer alıyordu:

Son 10 yılda yalnızca medyaya yansımış 2534 kadın cinayeti vakası yaşanmış. Medyaya yansımayanlar, kayıtlara intihar veya kaza olarak geçen şüpheli ölümler hariç…

Bu kadınların 5''te biri kocası tarafından, 5''te biri de ailesinin ortak kararıyla öldürülmüş.

Kadınların yine 5''te biri, boşanmak istediği için öldürülmüş. 5''te biri ise, ölümünden önce şiddet ya da tacize maruz kalmış.

Uğradığı şiddeti veya tacizi toplum baskısı dolayısıyla söyleyemeyen binlerce mağdur ve bu yaptığı zulümlerin yanına kâr kaldığı binlerce de cani var.

Cinayet mağdurları genellikle, kadın veya çocuk.

İstanbul Sözleşmesi ve farkındalık

Son günlerde reytinglerde birinci sırada olan bir dizi var. İsmi "Yargı". Genç bir kızın cinayete kurban gitmesini anlatıyor. Diziyi izlememiş ve izlemeyi düşünen biriyseniz diye baştan uyarayım; birinci bölümün sonunda ortaya çıkan bir hususta spoiler (açıklama) vereceğim:

Dizide bir avukat kadın, müvekkili olan cinayetten şüpheli şahsın ceza almaması adına kanıt saklamaya varan bir soğukkanlılıkla yaklaşıyor yaşanan olaya. Ancak öldürülen şahsın kendi kız kardeşi olduğunu öğrendiğinde olayın boyutu onun için fazlaca değişiyor.

Dizideki bu insan fıtratını anlatan tutum çok gerçek, çünkü gerçek hayatta da böyle. Başımıza gelmez sandığımız bu olaylar, hemen kapımızın önünde yaşanıyor; tehlike de hemen kapımızın önünde.

O yüzden, bu olayların kanıksanmadan gündemde tutulması elzem. Bu suçların faillerinin kanunda yer alan cezaları alması, cezaların caydırıcı etki doğurması için başlıca gereklilik.

Şimdi merak ediyorum, kadınların mağdur edilmemesi için devlete politikalar üretme sorumluluğunu uluslararası alanda yükleyen İstanbul Sözleşmesi''nden bir imza ile çıkanlar, ellerini vicdanlarına koyup, bu hamleleriyle canilere nasıl bir cesaret verdiklerini düşünüyorlar mı acaba?

Yazarın Diğer Yazıları