Rabia Karaca'dan MHP analizi

Rabia Karaca'dan MHP analizi

Haberhergun yazarı Rabia Karaca, MHP'de yaşanan danışman krizi ve gündemle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

Rabia Karaca, Haberhergün'de yayınlanan makalesinde kritik değerlendirmelerde bulundu.

Ülkücülerin ilk kez 'kolejli, kokmaz, bulaşmaz' tiplere tercih edilmediğinin altını çizen Karaca, MHP içerisindeki temel problemleri analiz etti.

İşte Karaca'nın makalesi:

Rahmetli Cengiz Akyıldız'ın vefatından sonra, katillerinin bulunması için yürüyüş yapan Ülkücülere "bir grup provakatör" muamelesi yapan sonra da aralarında dönemin Ülkü Ocakları Başkanlarının da bulunduğu bu provakatörlere (!) "Ben onları kastetmemiştim" diyen bir hanımefendidir.

Evdeşi beyfendi, Zonguldak Maden işletmelerinde ihale alırken madencilikle ilgili geçmişi de sorgulanmamıştı. Nihayetinde bizim aklımızın ermeyeceği yüce bir zekaya ve ruha sahip olduğunu düşündüğüm birinin oğlunun mecliste MHP grup danışmanı olması, bir yerde genetik kültür mirasına saygıdır (!)

Milletten ziyade büyüklerimizin tercihinin esas alındığı meclisimizde, hanımefendinin  olmaması affedilemez bir davranıştı. Bu eksikliği gidermek adına Orhun beye danışmak elbette yadırganamaz (!)

Bir danışmanın içtiği birayla onun sahip olduğu kafayı sorgulamak ayrıca bir ironidir ve müsadenizle gülümsüyorum. Zira, küçük beyin yadırganan güzel kafasının, ayık olduğuna yemin edilen kafaların yanında esamesi okunmaz. "Sarhoşa danışılmaz" diyen arkadaşlarımın danışanların kafasını dikkatten kaçırdığını varsayıyorum.

Asıl gelmek istediğim konu, Ülkücülerin nasıl böyle basit gündemlerle meşgul olduğu. BİZİM ÇOCUKLAR kolejli kokmaz bulaşmaz tiplere ilk defa tercih edilmiyor ki.

Ülkücülerin ülke gündeminden topyekün sıyrılmış gibi gözükmesi durumun en vahim yanı. Muhalif ve genel merkez olarak ikiye bölünmüşlük bizi kısır bir döngünün içine çekerken tarihin tekerrür edişini ve Ülkücülerin yine birer birer iftiralarla içeri alınışını izliyoruz sessizce.

Bize ne oluyor efendiler ?

Ülküdaşlık hukuku adına atılan nutukların esas adamları, hukukun katilleri oluyor. Kimse de çıkıp "bize bizden başkası kafa tutamaz" demiyor.

Son günlerde bu konuya dair duyduğum en güzel cümleyi Atila Kaya etmiştir. İşin suyu çıkarken kişisel bir kine dönüşen taraflılık, iğrenç cümlelerle önümüze koyuluyor. Dün genel merkezde görevliyken sesi çıkmayanlar bugün demokrasi fatihi oluyor, dün muhalifken bugün görev alanlar birden bire en baba hasımlık cümleleriyle delikanlılık satıyor.

Memleket mi ?

Aslına bakarsanız o artık imamların top oynadığı arka bahçeden ibaret bir yeşil alan.
Kendi arasında bile muhalif olmayı beceremeyen bir partinin, ülkedeki yanlış yönetime muhalif olamaması gayet normal aslında.

Üçüncü köprünün yapılmasına "gelişim ve ulaşım adına ne faydası olabilir" konusunu tartışmak yerine, "askerler ölürken köprü mü yapılır ?" tartışması haline getirmek kendisini "MİLLİYETÇİ" olarak tanıtan bir grubun yine  kendisiyle çelişmesidir. Bu coğrafya yüzyıllardır kanla ayakta duruyor ve bu kan akmaya devam ettikçe ayakta duracak. Genel kurmay başkanının siyasi bir figüran haline gelmesini ve ordunun itibarının zedelenmesini eleştirebiliriz ama savaşırken gelişmeyi eleştirmemeliyiz. 

Şehit haberleri elbette içimizi yakıyor. Bir Türk dünyaya bedeldir ve akan her kan için bedel istemek hakkımız. Yanlış politikaları ve bu politikaların hesabını bağıra bağıra sormak da hakkımız. Bize yakışmayan şehit haberlerini aldığımızda VATAN SAĞ OLSUN cümlesinden çok şehitler üzerinden acemice yapılan siyasi eleştiriler. Türk töresine yabacı olan bu isyanvari paylaşımlar şehitlik mertebesini basitleştirmeye çalışan zihniyete hizmet etmek değil midir ?

Genel merkeze muhalefet ederken, havada uçuşan dosyalardan birinde de hükümetin yanlış politikasına dair alınması arzu edilen tedbirleri ve Meclis'te görülen eksik muhalefete dair eleştirileri görebilseydik keşke. O zaman vaadlerle yola çıkılmadığına inanabilirdik.

Genel merkez,  savurduğu hakaretleri muhaliflerle yarıştırmak yerine, daha yapıcı cümleler kurmayı beceren insanlar temsilci seçilebilseydi birlik ve beraberlik adına sergilendiği iddia edilen duruşu samimi bulabilirdik.
12 Eylül döneminde bu yönetimin temeli atılırken Ükücüler zindanlara koyularak uzak tutulmuştu. Şimdi ülkemin üzerinde başka planlar kurulurken, Ülkücüler yine uzak tutulmalıydı ve bu defa zokayı fena yuttuk efendiler. Kimse akıllı olduğunu filan iddia etmeye çalışmasın. Aklımızla değil, akılsızlığımızla sınandık vesselam.

İlgili Haberler