Putin'in niyeti belli?

Adana Mutabakatı'nı öne çıkarmak, Şam yönetimiyle doğrudan temasa geçmek anlamına gelir mi, gelmez mi?

PKK, Beşşâr Esad'ın babası Hafız Esad'ın desteğiyle büyümüş ve Türkiye'ye saldırmıştır. PKK Suriye'nin ikinci ordusu gibiydi. Abdullah Öcalan Suriye'de Hafız'ın kanatları altında kendisine hayat bulmuştur.

Şimdi PKK yine sahnede. ABD ve Rusya'nın dolaylı iş birliği, Siyonistlerin perde arkası desteğiyle 911 km.lik Suriye sınırı boyunca "devlet" kurmaya kalkıştı... Neyse ki, şimdilik, 911 km.'yi, 500 km.'lik sınıra indirebildik. O kalan kısma da, PKK/PYD'yi bitirebilmek için, asker yığdık. Bekliyoruz. Tabiî ABD ve Rusya -ve hatta İran- izin verirse... Efelenmeyelim, gürlemeyelim. ABD ve Rusya "Buyurun bitirin şunları!" demeden bir şey yapamayız.

Dün bahsettiğimiz gibi, Demirel Cumhurbaşkanı, Ecevit başbakanken, Ankara'nın sabrı taşmış ve Şam'a kesin tavrını koymuştur. Hulûsi Turgut, bu dönemde bütün olup bitenleri "130 Günlük Kovalamaca-Abdullah Öcalan'ı Yakalamak için Üç Kıtada Sürdürülen Büyük Takibin Belgeseli" kitabında ayrıntılı anlatır. (Doğan Kitap, 2009, 318 s.) (Hulûsi Turgut'un bu eserinin devamı, bahsettiğim gibi, bizim "İmralı'daki Konuk" kitabımızdır. Bu kitabımız da Abdullah Öcalan'ın, 1999'da, İmralı'daki muhakemesinin belgeselidir. Duruşmaları yerinde takip ettim. Tek kaynaktır.)

Bu dönemi bilmeden 20 Ekim 1998'de Adana'da neden böyle bir mutabakata varıldığı anlaşılamaz.

Hafız Esad, kendince PKK'yı, ASALA'yı beslemesine Müslüman Kardeşler'i sebep gösteriyordu. Güya Türkiye Müslüman Kardeşler'e kol-kanat geriyor. O dönemle bu dönemdeki suçlamalara dikkat: O zaman Müslüman Kardeşler, şimdi IŞİD. IŞİD'in bizden destek aldığı ara ara dile getirilmiştir. Müslüman Kardeşler deseler inandırıcılığı olabilir, ama IŞİD asla!

Demirel'in, Hulûsi Turgut'a verdiği mülâkatta, altını çizdiğim bir sözü var:

"Bugünkü hudutlarda, bir ülkeden diğer ülkeye terör grupları sızıyor ve oralarda eylemler yapıyorlar. Mühim olan mesele, bunların nereden geldiği değil, kimden himaye gördüğüdür." (s. 242).

Bakın, Adana Mutabakatı'nda nasıl bir neticeye varılmıştır: Suriye kendi topraklarından Türkiye'nin güvenlik ve istikrarını tehlikeye atacak eylemlere izin vermeyecek. Suriye, PKK'nın silah, lojistik ve malî destek sağlamasına ve propaganda faaliyetlerine izin vermeyecek. Suriye, PKK'yı terör örgütü olarak ilan etmiştir. Suriye, diğer terör örgütlerinin yanı sıra PKK ve uzantılarının topraklarındaki faaliyetlerini yasaklamıştır. Suriye, PKK'nın topraklarında eğitim kampı kurmasını ve ticarî faaliyetlerde bulunmasını yasaklamıştır. Suriye, PKK üyelerinin transit yollarla üçüncü ülkelere gitmesine izin vermeyecektir. Suriye, PKK liderlerinin topraklarına girmesini engelleyecek ve gümrük yetkililerine bunun için talimat verecektir.

Adana Mutabakatı'nın, Putin tarafından gündeme getirilmesi maksatlıdır. Hiçbir hükmü de yoktur aslında. R. T. Erdoğan'ın bu mutabakata sarılması, bir meşruiyet çizgisini göstermesinden başka mana taşımaz. Taşlar yerinden oynamış, kayalar yuvarlanmış, bütün hâl yolları tıkanmıştır. Suriye parça bölüktür. Onun için herkes kendi başının çaresine bakmak mecburiyetindedir. Putin'in (ve İran'ın) derdi Ankara ile Şam'ı birbiriyle görüşmeye ikna etmek, Beşşâr'ı meşrulaştırmaktır. Beşşâr keşke kalabilse, diyeceğim ama Rusya ve İran çekildiği anda düşer.

Biz ne yapabiliriz? Ona bakalım.

Yazarın Diğer Yazıları