Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

Putin durdurulmalı, Rus askeri Kırım’dan çıkarılmalıdır

Kırım, 1600 yıllık tarihî bir Türk yurdudur. Kırım Hanlığı, 1475-1774 yılları arasındaki 300 yıl boyunca Osmanlı Türk Devleti himayesinde kalmıştır. 1774’teki Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım, Osmanlı’dan koparılmış ve bağımsız bir devlet olmuştur. Ancak Bağımsız Kırım’ın ömrü uzun sürmemiş ve Ruslar antlaşmaları çiğneyerek Kırım’ı işgal etmişlerdir. Rus postalları altında kimliklerini kaybetmek istemeyen yüz binlerce Kırım Türk’ü “Ak Topraklar” adını verdiği Osmanlı Türk topraklarına göçmüştür. İşgalle birlikte Ruslar, kitleler hâlinde Kırım’a yerleştirilmiş ve bu tarihî Türk yurdunun Türk nüfusu kaba kuvvetle azaltılmıştır. Buna rağmen Kırım Türkleri 1917’nin Aralık ayında Numan Çelebi Cihan ve Cafer Seydahmet önderliğinde bağımsız bir Kırım Cumhuriyeti kurmuşlardır. Ancak Rus işgali yine devreye girmiş ve bu devlet de kısa süre sonra bu defa Bolşevikler tarafından yıkılmıştır. Sovyet döneminde Kırım’daki Rus nüfusu daha da artırılmıştır. Özellikle 18 Mayıs 1944’te Kırım’ın bütün Türklerden boşaltılması sonunda Ruslar yarımadaya doldurulmuşlardır.
18 Mayıs sürgünü 20. yüzyılın en büyük facialarından biridir. Sadece Türklere karşı yapılan soykırımlara gözlerini kapatan medeni (!) dünya bu facia karşısında da sesini çıkarmamıştır. Ata yurtlarından topluca sürülen Kırım Türklerinin bir kısmı, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun önderliğinde ancak 1980’lerden sonra vatanlarına dönme imkânına kavuşmuşlardır. 
Bu tarihî gerçekler ışığında Kırım’ın yerel parlamentosunun aldığı referandum kararı madrabazlıktan başka bir şey değildir. Bir milletin topraklarını işgal edecek, o toprakların sahiplerini sürecek, işgalciler olarak o topraklara yerleşip çoğunluk sağlayacak, sonra da referandum yapacaksınız. Evet, bunun adı madrabazlık veya zorbalıktan başka bir şey olamaz. 
Tarihî gerçekler böyle. Fakat zorbanın elini tutan yok. Bugünkü Rusya’nın adı Rusya Federasyonu. Sözde kendi anayasaları, kendi meclisleri olan 21 cumhuriyetten oluşuyor. Aslında her şey Moskova’ya bağlıdır ve Putin’in demir yumruğu altındadır. Rusya Federasyonu içinde eşit haklara sahip olması gereken hiçbir cumhuriyetin önemli konularda kendi başına karar alma yetkisi yoktur. 2000 yılı başlarında Tataristan Cumhuriyeti Parlamentosu’nun aldığı Latin harflerine geçme kararını Putin iptal ettirmiştir. 
Putin’in niyeti, Rusya’yı Sovyetler zamanındaki gücüne ve hatta siyasi sınırlarına kavuşturmaktır. Kırım’da durdurulmazsa sıra diğer bağımsız cumhuriyetlere gelecektir. Kırım’daki Rus halkını koruma bahanesi, yarın Kazakistan’da da, Kırgızistan’da da ileri sürülebilir. Bu görüşlere dudak bükecek olanlara şunu hatırlatmak isterim. Son 25 yılda dünyanın siyasi coğrafyası baş döndürücü bir şekilde değişmiştir ve önümüzdeki yıllarda da değişmeyeceğini hiç kimse garanti edemez. 
Kırım’daki Türklerin hakkını korumak öncelikle Türkiye’ye düşer. Türk (bu kimliği kabul ediyorsa eğer) hükümeti, herhangi bir Avrupa ülkesinin veya ABD’nin beyanlarından çok daha düşük dozdaki yarım ağızlı diplomatik sözlerle yetinemez. En az, Suriye’deki rejime karşı gösterdiği tepkiyi göstermek zorundadır. 
ABD’nin, NATO’nun, AB’nin Rusya’yı durdurma çabaları desteklenmeli ve hatta bu konuda ısrarlı olunmalıdır. Elbette Amerika ve Avrupa’nın Irak’ta, Libya’da yaptıkları kabul edilemez. Türkiye’deki bölücü faaliyetlere şu veya bu şekilde arka çıkmaları kabul edilemez. Ancak ABD’ye, AB’ye, NATO’ya bağımlı olup olmamak bu ülkenin yöneticilerinin elindedir. Siz boynunuzu eğerseniz onlar da boynunuza boyunduruğu geçirir. Bugünkü aşırı müdahalelerde doğrudan doğruya yöneticilerin vebali vardır. Diyarbakır’a giden konsolosa izin vermezsiniz olur biter. Dik durursunuz, taviz vermezsiniz, hem Türkiye’nin hem dünya Türklerinin hakkını korursunuz. 
Yazımı bir soruyla bitirmek istiyorum. ABD’ye karşı Rusya’dan yana tavır alınırsa Rusya yayılmacı politikasından vaz mı geçer? 

Yazarın Diğer Yazıları