Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) Vladimir Putin'i aranan adam ilan etti. Kendisi savaş suçları, özellikle de Ukraynalı çocukların hukuka aykırı bir şekilde sınır dışı edilmesi ve Rusya'ya nakledilmesi ile suçlanıyor. Roma Statüsü'nün imzacılarından biri olan Moğolistan, imzası bulunan anlaşma çerçevesinde Putin'i tutuklamak zorundaydı. Fakat bunun yerine ayaklarına kırmızı halı sermeyi tercih etti.
Moğolistan, Moskova'ya hiçbir şekilde tutuklanma olmayacağına dair güvence vermişti.
Rusya ve Çin gibi iki güçlü komşusu arasında sıkışmış olan Moğolistan'ın manevra özgürlüğü uzun zamandır kısıtlı olduğundan, Putin'in tercihi son derece mantıklı ve stratejik.
Geçen yıl Güney Afrika'da düzenlenen BRICS zirvesine ev sahiplerinin önce ICC'den Putin'i tutuklamaktan muaf tutmalarını talep etmeleri yaşanacak ikilemin ilk sinyallerini vermişti.
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, Putin'i tutuklama girişiminin Rusya ile savaş ilanı olarak görüleceğini açıkladı. Moğolistan'ın da aynı korkuyla hareket etmiş olması muhtemel.
Kremlin, Putin'in ziyaretinin Moğolistan Cumhurbaşkanı Ukhnaa Khurelsukh'un daveti üzerine, Halhin Gol Muharebesi'nde Japonya'ya karşı kazanılan Moğol Zaferinin 85. yıldönümü anma törenlerine katılmak üzere gerçekleştiğini açıkladı. Geziyi diplomatik ve tarihi bir olay olarak çerçevelemiş olsa da Moskova'nın vurmak istediği birkaç stratejik hedef var.
Birincisi, dikkatleri Kursk'taki gelişmelerden uzaklaştırmak ve Putin'in içeride ve dışarıda güçlü bir lider olarak imajını korumasına yardımcı olmak. Başkanı izole olmuş ve iki yıldır önemli uluslararası toplantılara katılmayan Rusya'yı saygın bir küresel güç olarak yeniden tesis etmek zor.
Kremlin danışmanları onun “korkusuz” görünümünün destekçilerine Batı'nın Rusya'ya şartları dikte edemeyeceği yönünde bir sinyal göndereceğini umuyor. Her ne kadar hala son derece yüksek olsa bile Moskova'nın Kursk saldırısına verdiği uyuşuk tepki nedeniyle Ağustos ayında %77,1 olan destek, son anketlerde biraz gerileyerek %73,6'ya düştü.
İkincisi, Putin uluslararası hukukun altını oymak için uluslararası hukuk normlarına meydan okumaya istekli. Yine ICC üyesi olan Macaristan ve Ermenistan, başkana kendi topraklarında tutuklanmayacağı güvencesini vererek mahkemenin etkinliğine ciddi bir darbe indirdi. Eğer batı dünyasının organize ettiği "dünya düzeni" böyle zayıflamaya devam ederse, Rus savaş suçluları için bir mahkeme kurulması, tazminat ödenmesi ve hesap sorulması ihtimali önemli ölçüde azalacak ve Ukrayna'nın adil bir barış umutları suya düşecektir.
Üçüncüsü, Kremlin'in Rusya'nın ekonomik sorunlarıyla mücadele etmesi gerekiyor ve Batı'nın yaptırımlarıyla karşı karşıya kalarak Asya'daki nüfuzunu genişletmeye çalışıyor. Moskova bölge üzerinde Çin ile rekabet halinde olduğu ve aynı zamanda Pekin'in siyasi ve ekonomik yardımına bağımlı olduğu için durum oldukça hassas.
Moğolistan, özellikle Rusya'nın Çin'in Moskova ile enerji ilişkisini güçlendireceğini umduğu Sibirya Gücü-2 Boru Hattı ile Putin'in enerji planının önemli bir parçası.
Moğolistan'da ciddi bir istikrarsızlık hüküm sürüyor. Geniş bir coğrafyaya dağılmış yaklaşık üç milyonluk nüfusuyla önemli bir askeri güçten de yoksun. Ekonomik olarak güçlü komşularına bağımlı ve ekonomisinin bel kemiği olan zengin doğal kaynakları nedeniyle cazip görünüyor. Nüfusunun dörtte birinden fazlası yoksulluk içinde yaşıyor.
Rusya ve Çin, Moğolistan'ın ticaret ve yatırımlarının büyük bir kısmını oluşturuyor ve tüm ticaret yolları bu ülkelerin topraklarından geçiyor. Söz konusu bağımlılık, ülkenin bağımsız kararlar alma kabiliyetine açık bir şekilde ket vuruyor.
Ukrayna hükümeti Moğolistan'a Roma Statüsü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulunmuş, ICC kararının Moğolistan tarafından tanındığını savunmuş ve Ulanbator hükümetini, Putin'i Lahey'deki mahkemeye sevk etmeye çağırmıştı. Ancak Ulanbator'daki Moğol hükümeti ICC'ye “kararlı desteğini” sürdürdüğünü söylese de bunun ne derecede hakikati yansıttığı Putin'in ziyaretiyle ayyuka çıkmış durumda.
Avrupa Komisyonu da Moğolistan'a yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulunuyor. Bunu yapmamayı tercih etmesi, Kremlin'in reel politiği karşısında Batı'nın güçsüzlüğünün en açık göstergesi olarak yorumlanıyor. Bu durum, kurallara dayalı siyaseti tamamen küçümseyen Putin'i son derece memnun ettiği açık.
Rusya'nın yüzyıllar boyu süren stratejisi, "sonuçları ne olursa olsun" her şekilde kazanmaktır. Batı ve onun inşa edilmesine yardımcı olduğu kurumlar ise aynı odaklanma ve kararlılıktan yoksun.
Şimdi ICC'nin vereceği tepki oldukça önemli: ya Putin'e boyun eğecekler ya da Putin'e kafa tutacaklar. İlkinde ICC'nin bütün bağlayıcılığı kaybolacak; ikincisinde ise Moskova'nın hiç beklenmedik askeri veya ekonomik tepkilerine yol açabilme potansiyeli barındırıyor.