Uzmanı açıkladı. Bu diyetle stresten arınmak mümkün mü?

Uzmanı açıkladı. Bu diyetle stresten arınmak mümkün mü?

Araştırma sonucu ise ruh durumumuza iyi geldiği kanıtlanan besinler, “Bu diyetle stresten arınmak mümkün mü?” sorusuna cevap oldu.

Araştırma sonucu ise ruh durumumuza iyi geldiği kanıtlanan besinler, “psikobiyotik” olarak tanımlandı. Peki psikobiyotikler nedir, modumuzu ve bilişsel yetilerimizi nasıl etkilemektedir? İşte yanıtları…

Timothy Dinan psikobiyotikleri yeterli miktarlarda alındığında psikiyatrik hastalıklardan muzdarip hastaların sağlığına fayda sağlayan canlı organizmalar olarak tanımlar.

Kendimizi ne zaman kötü hissetsek bize en kolay gelen yemeği yemek isteriz. Ruh durumumuzla bu denli bağdaştırdığımız yemek yeme alışkanlıklarımızın arkasında bilimsel bir bağlantı bulunmaktadır. Araştırmacılar “konfor” yiyecekleri olarak tanımladığı favori besinlerimizin, bağırsaklarımızda nasıl işlendiklerini, beynimizde ne gibi etkileri olduğunu inceledi.

Beyindeki hücreler ve bakteriler benzer şekillerde iletişim kurmaktadırlar. Serotonin seviyesi azaldığında depresyon ve huzursuzluk belirtileri görülmeye başlar. Vücudumuzda üretilen serotoninin 10%’u beyin kaynaklıdır. Geri kalan 90%’ı sindirim sisteminde bulunur.

Yapılan son çalışmalarda bağırsaklarımızdaki psikobiyotiklerin artışının; kortizon seviyesindeki artışı ve inflamasyonu engellediği, depresyon ve anksiyete semptomlarını azalttığı, stres seviyesini düşürdüğü ve hatta hafızanın geliştirilmesi ve sosyal kaygının hafiflemesini sağladığı gösterilmiştir.

Probiyotikler normal sindirim sürecine yardımcı, yaşayan bakterilerdir. Probiyotiklerin, insanda beyin sağlığı için faydalı özelliklerinden dolayı artık probiyotik yerine psikobiyotik ifadesi daha sık kullanılmaya başlanmıştır.

PSİKOBİYOTİKLER NEDİR?

Yapılan birçok araştırma, sindirim sistemlerimizde yaşanan mikroorganizma topluluğumuzun yani mikrobiyotamızın zihnimiz ile iletişim halinde olduğunu söylüyor.
Mikrobiyotamız doğduğumuz andan itibaren beslenme şeklimiz, yaşam alanımız gibi çeşitli faktörlerle şekillenir, sadece bize özel bir hale gelir. Bu organizmalar bağışıklık sistemimizi oluşturur, yemeklerimizi sindirir, enfeksiyona karşı savaşır ve zihinsel fonksiyonlarımız için gerekli nörokimyasalları salgılar. Zihinsel aktivitemize destek olan bu mikroorganizmalara da psikobiyotik denir.

MODUMUZU YÜKSELTEN BESLENME ALIŞKANLARI

Belirli bir sebep yokken hissedilen enerji düşüklüğü, mutsuzluk hatta depresif bir ruh hali, midemize giren yiyeceklerden kaynaklanıyor olabilir. Bu gibi durumlarda, psikobiyotik organizmalarla en iyi etkileşen besinleri tüketmek ruh durumu üzerinde pozitif bir etki yaratabilir. Psikobiyotik diyet diye adlandırılan bağırsak dostu beslenme şekli, aslında oldukça temel ve günlük rutine kolayca adapte edilebilecek katmanlardan oluşuyor. Özünde, 2 temel mikroorganizmayı; probiyotikler ve prebiyotikleri vücuda yüksek miktarlarda almayı hedefliyor.

PSİKOBİYOTİKLERİN MODUMUZA ETKİSİ

İkinci beyin diye de adlandırılan bağırsaklarımız, psikobiyotik organizmalar üzerinden ruh durumumuzu ve bilişsel fonksiyonlarımızı kontrol eder. Doğası gereği hem iyi hem kötü huylu bakterileri içeren mikrobiyotamız, kötü bakterilerin sayısının artmasıyla dengesizleşir. Böylece kişi kendini sürekli endişeli ve stresli hisseder. Enfeksiyon, antibiyotik kullanımı, stres gibi etkenlerin yanı sıra belki de bu durumu en çok tetikleyen davranış kötü beslenme alışkanlıklarıdır.

PSİKOBİYOTİK DİYET NELERDEN OLUŞUR?

Öğrencilik yıllarından aşina olduğumuz besin piramitleri psikobiyotik diyeti anlamamız ve kolayca uygulamamızda bizlere yardımcı oluyor.

Birinci ve en alt katman:

Piramidin en alt ve en büyük katını lif açısından zengin prebiyotik besinler kaplıyor. Sebzeler, meyveler, tam tahıllar, baklagiller, zeytinyağı, ot ve baharatlar her gün yenmesi önerilen psikobiyotik etkisi yüksek yiyecekler olarak sıralanıyor. İlk katmanın yeme alışkanlığımızın büyük bir bölümünü oluşturması gerekiyor.

İkinci katman:

Bu katman probiyotik açıdan zengin fermente edilmiş turşu, kefir gibi yiyeceklerden, deniz ürünlerinden ve balıklardan oluşuyor. Bu katmanı da sıkça tüketmemiz öneriliyor.

Üçüncü katman:

Süt ürünlerinin, yumurtanın ve tavuğun bulunduğu üçüncü katman sadece haftada 1-2 kere tüketmemiz gereken yiyecekleri gösteriyor. Üzgünüz, peynir severler!

Dördüncü katman:

En üstte bulunan ve en az sıklıkta tüketmemiz gereken besinleri gösteren dördüncü katman et ürünlerini ve rafine şekerli gıdaları kapsıyor.

İlk başta zorlayıcı gibi görünse de temel prensipleri Akdeniz diyetine ve İskandinav beslenme stiline benzeyen psikobiyotik diyeti; sebze, meyve ve tahıl açısından zengin, dolayısıyla da Türk mutfağına adapte etmek oldukça kolay. Sağlıklı bağırsaklar ve dolayısıyla mutlu bir ruh hali için bir başka tüyo da birinci ve ikinci katmanlardaki yiyeceklerden daha çok yemek yerine üçüncü ve dördüncü katmanlardaki besinlerden daha az tüketmek!

İlgili Haberler