Proxy War ve Türkiye
Uluslararası ilişkilerde kullanılan bir tabir vardır; "Proxy War-Vekaletler Savaşı." Bu tabirin anlamı, bir ülkenin kendi savaşını başkasına yaptırmasıdır. 1989'da Soğuk Savaş döneminin bitip, düşmanların dost olmalarına rağmen savaşlar, hızını kesmeden devam etmektedir. Özellikle Afrika'da, Uzak Asya'da ve Orta Doğu'da görmekteyiz. Vekalet savaşları bazen, bir devlet, bir örgüt vasıtasıyla yapılabilirken, bazen de daha farklı bir yöntem olan özel askeri şirketler marifetiyle de yapılır. Bu yöntemi uygulayan bazı devletler savaşta taraf olduğunu saklamazken bazıları ise durumu doğrudan kabul etmekten kaçınırlar.
***
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Birliği (İnternational Consortium Of İnvestigate Journalists-ICIJ) yaptığı bir araştırmada; dünyada yaklaşık 90 askeri şirketin bulunduğu ve bunların hemen hemen 110 ülkede faaliyetleri olduğu ve yıllık 100 milyar dolarlık ciroya ulaştıkları görülmüştür. Bu şirketler kâr amaçlı profesyonel güvenlik şirketleridir. Savaşta, kargaşada ve sonrasında çalıştıkları ülke için; lojistik destek, profesyonel hizmet, stratejik planlama, taşıma, istihbarat analizi, saldırı ve operasyon stratejisi, taktik belirleme ve danışmanlık, çatışma bölgelerinde savaşçı olarak görev alma, savunma hattı oluşturma, barışı koruma gibi görevler ifa ederler. Günümüzde bunları en çok kullanan ABD'dir. Bu şirketler; 2007'de Amerikan Blackwater şirketinin Irak'ta rastgele ateş ederek çok sayıda sivilin ölmesi ve sorumsuz davranışlarıyla adını duyurmuştur. Rusya'nın da bu tür özel askeri şirketler kullandığı bilinmektedir. Örneğin Libya savaşında, Rusların paralı askerlerinin Kaddafi'ye iktidarda kalması için önemli destekler verdiği bilinmektedir. Rusların bu özel paralı askerleri şu anda Suriye'de kullandığı da bilinmektedir. Bu yöntemin amacı hem devlet olarak pis işlerin içinde olmamak hem de kendi kamuoylarının asker cenazelerinden olumsuz etkilenmemeleri içindir. Suriye'de Rusya ve İran, Esad güçleri ve Lübnan'da yerleşik olan İran'ın kontrolündeki Şii "Hizbullah" vasıtasıyla savaşmaktadır. ABD, Suudi Arabistan ve Türkiye "Özgür Suriye Ordusu" ve diğer çeşitli İslamcı gruplar vasıtasıyla Esad rejimine karşı savaşmaktadırlar. Eylül 2015'te Rus savaş uçakları, Suriye'de operasyona başlayınca Ruslar vekalet savaşını bırakarak kendisi savaşmaya başlamıştır. Bu durum karşısında ABD, Suriye'de kendi asker ve uçaklarını kullanmaktan kaçınmış ama ortakları olan Suudileri ve Türkiye'yi karada ve havada savaşa girmeleri için cesaretlendirmiş ve arkalarında olduğu sözünü vermiştir.
***
Batı ve İsrail destekli IŞİD, Saddam Hüseyin'in generallerinin desteği ile radikal İslamcı militanlardan oluşmuştur. Bu örgüt, Irak Şii yönetimini terbiye etmek üzere görevlendirilmiştir. IŞİD bölge ve Batılı ülkeleri aynı anda mutlu etmiştir. Ancak petrol ve gaz kuyularını ele geçirip göstermelik birkaç hareket ile yetinip, zengin olma peşine düşmüştür. Batılıları kesip, kurşuna dizmiş ve Batılı ülkelerde terör saldırılarında bulunmuştur. Onlar da IŞİD'i hemen şeytanlaştırmış ve IŞİD'e karşı savaş başlamıştır. ABD ve Batılı ülkeler PKK kontrolünde olan Suriyeli Kürt örgütü PYD'yi savaş şirketi gibi kullanmaya başlamıştır. Türkiye haklı olarak buna itiraz etmiştir. PYD bir terör örgütüdür. ABD, PYD'yi aklamak ve meşrulaştırmak için IŞİD ile savaşıyor demektedir. Türkiye'nin bu politikasında ısrar etmesi gerekir. Türkmenlerin hak ve hukukunu sonuna kadar desteklemesi ve onları güçlendirmesi çıkarınadır. Türkiye'nin, Araplar arasındaki bir savaşa müdahil olması demek, Araplarla ilişkilerinde, en az elli yılı kaybetmesi demektir. Suudiler, Suriye'ye girmek istiyorsa, girsinler, Türkiye siyasi ve lojistik destek vermekle yetinmelidir. Esad ve Suriye konusunda ciddi hata yapan AKP, Suriye'ye girerse hatanın daha büyüğünü yapmış olur.