Provokatör kim?
Günlerden beri her platformda, her gazetede, her televizyonda “Kürt sorunu ve PKK terörü” tartışılmakta... Sorunun özü nedir? Şehit cenazeleri neden artıyor?.. Kan neden durdurulamıyor? Ve çeşitli yorumlar; Kürt sorununun, psikolojik, sosyolojik, “haklı” sebeplerinden TSK’nın hatalarına, “kasıtlı” ihmallerine ve hatta PKK ile iş birliği yapıldığına kadar... Ve bu konudaki gerçek gaflet ve ihanetlerden hiç söz edilmeyip, asıl doğru teşhis yapılamadığı için, kanser bünyeye yayılıyor, müzminleşiyor.
Provokatörler
Çok yazdım, ama tekrar edeyim: “Kanserin” adı “Büyük Kürdistan” ! Semptomlar -araz- bahane! Yüz yıla yakın, yabancıların tahrik ettikleri, bizi güçsüz kılmak için, Türkiye’nin, Türklerin bölünmesi için, projelerini yaptıkları ve bir kısım Kürtlerin kapıldıkları büyük hayal! Ve “hayal” şimdi, gözlerimizin önünde gerçekleşmekte. Hiç, boşuna, semptomlarla oyalanmayalım, pansuman yapmak, çıbanların üstüne yara açtı, kapamakla bu sorunun şu veya bu şekilde çözüleceğini sanmayalım! Eğer “radikal” cerrahi yapılmazsa, hatta operasyon başarılı da olsa, “hasta” ölecek! Son Hatay ve İnegöl olayları üzerine, bu olayların neden, nasıl çıktığı, provokatörlerin kimler olduğu tartışılıyor... Bunların cevabını ve suçluları aramak için, hükümet Mülkiye Müfettişleri, muhalefet Partileri heyetler gönderiyorlar. Rivayetler muhtelif, ancak kafa karışıklığından başka sonuç yok! Ama eğer, “provokatörün” kim olduğu hususunda hâlâ şüphe varsa, sadece son olayların değil, bütün ülke sathında gittikçe azan terör eylemlerinin ve Hatay, İnegöl olaylarının provokatörleri, önceki gün gene yeni tahrikleriyle, ayan beyan ortaya çıktı! Başka adreslerde, hele Türk milliyetçilerinde, ülkücülerde aranmasın! Büyük asıl provokatör önce PKK-Bölücüler ve TBMM’deki temsilcileri BDP, “Barış ve Demokrasi Partisi’dir”
İnegöl ve Hatay’da olayların nasıl çıktığı, neden çıktığı üzerinde durmaya gerek yok. Özetle, PKK’nın, dağlarda, kentlerde, azan eylemleri ve ardı arkası kesilmeyen şehit cenazeleri yüzünden, ülke çoktandır patlaması “bekletilen” bir “barut fıçısı” ! Bu ortamda, şimdiye kadar birlikte yaşayan insanlarımız arasına husumet ve kuşkuların girmesi, halkın öfkesi ve bu ortamdan, çapulcuların, sarhoşların meydan bulmaları beklenirdi!
Ama asıl kışkırtıcı, BDP ve bölücüler! Şüphe varsa, şu sırada öfkenin son haddini bulduğu Hatay Dörtyol’a, BDP’lilerin, konvoy halinde, milletvekilliği dokunulmazlık zırhını kullanarak, saldırmak teşebbüsleri kışkırtma değil de nedir? “Barış Hareketi” imiş. Selahattin Demirtaş ve avanesi, “barış mesajları” vereceklermiş... Güldürmesinler bizi! Eğer Hatay Valisinin ve Emniyet Müdürünün basireti, kararlılığı olmasaydı ve Dörtyol’a girselerdi, olacakları, asıl oradaki Kürt kökenlilerin maruz kalacakları nahoş harekâtları tahmin edemiyorlar mı? Selahattin Demirtaş ve şerikleri, O “Dünya alt üst olsa da gireceğiz” diye meydan okuyan vekil, Türkiye’nin “alt üst” olacağını bilmezler mi? Çok iyi bilirler, ama maksatları da bu; neticede bir dış gücün müdahalesini davet etmek! “Büyük plan” -asıl “büyük kışkırtma” budur! Gazete köşelerinde boşuna “byte”, TV programlarında boşuna nefes tüketilmesin, abesle iştigal edilmesin! İçimizdeki düşman 5. kolun kendisi. Baş provokatörler, bu adamlar ve kadınlardır... Bir “radikal cerrahi” de burada zorunlu!
Bu sözde “millet”, aslında PKK vekillerinden Siirt Milletvekili Osman Özçelik, “Bir arada yaşamak konusunda artık fazla ısrarcı olmayacağız” demiş... Kendilerini Türk milletinden saymayanlarla birlikte yaşamakta, asıl biz ısrarcı değiliz. İstedikleri yerin dibine gidebilirler ama bu toprakları “o yere” götüreceklerini sanıyorlarsa çok yanılıyorlar.
Ahmet Altan, “Burası Türklerin ülkesi değil... Burada yaşayan herkesin ülkesi” diyor. İnşallah bir gün hanyanın ve Konya’nın nerede olduğu ona öğretilir. Bu vatan “Türklerin vatanıdır”. Bazıları “Türküz” diyemiyorlarsa, onlardan başka kaybedeceğimiz bir şey yok... Zaten onları çoktan gözden çıkardık!
AMENTÜ: Ambalaja “Hayır”. AKP iktidarı yıkılmalı. T.C. yaşamalı.