Independent Türkçe’de yer alan habere göre, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Türkiye''nin jeolojik yapı özelinde Alp-Himalaya Dağ kuşağında yer aldığını, burasının aktif bir dağ kuşağı olduğunu, hatalar zincirinin ise ülkenin geçmişte sismik tehlikeye göre topraklarına yerleşmeyip, şehirleri fayların üzerine kurmasıyla başladığını dile getirdi.
Sözbilir, "Binaların jeolojik yapıya göre düzenlenmesi gerekirken, fayların üzerine oturtuldu. 485 fayın hepsinde, il, ilçe ya da köy olmak üzere mutlaka yerleşim var" ifadelerini kullandı.
Türkiye''deki en büyük depremin 1939''da gerçekleşen ve 52 saniye süren 7,9 büyüklüğündeki Erzincan depremi olduğuna da değinen Prof. Dr. Sözbilir, 33 bine yakın kişinin yaşamını yitirdiği olaydan sonra da ders alınmadığını belirterek, deprem oldukça düzenleme yapıldığı eleştirisinde bulundu.
Fay üzerindeki yerleşimin neden olduğu tehlikenin farkına ancak 99 depremiyle varıldığına dikkati çeken Hasan Sözbilir, "Son 21-22 yılda daha dikkatli olmaya, çürük zeminleri iyileştirmeye, depreme dayanıklı bina yapmaya başladık. Ancak her şey olması gerektiği gibi yürümüyor. Türkiye''de 99 yılı öncesi binalar problemli! Çünkü eskiden bir yeri imara açarken jeolojik etüt zorunluluğu yoktu! 99 depreminden sonra bilim insanları olarak, ''Her ilin deprem master planı yapılsın. Ona göre kentsel dönüşümü ayarlayalım'' dedik. Öncelikle yerel yönetimin göreviydi. Ama 30 Ekim''deki İzmir depreminde 117 kişi öldü" şeklinde konuştu.
2018 tarihli bina deprem yönetmeliğini çok başarılı bulduğunu belirtse de fay ile ilgili eksikliklerin bulunduğunu savunan Sözbilir, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
"Fay Yasası çıkarılmalı. Mart sonunda büyük olasılıkla yasanın içeriği ilgili kurumlara, kişilere, topluma açılacak. Depremin iki ana bileşeni var. Birincisi yapı-zemin etkileşimi, diğeri de yapı-fay etkileşimi. Yapı ile zemin arasındaki ilişkiyi anlayabiliyorum, deprem olmadan önce ona göre bina yapıldığında zemin-yapı arasındaki problem çözülüyor. Yapı- fay arasındaki soru da yas aile çözülecek. Fay Yasası çıktıktan sonra depremin etkileri minimuma inecek, 2021''in sonunda…"
"TÜRKİYE''DE BİNALARIN DEPREMLE BAĞLANTILI OLARAK YIKILMAMASI GEREK"
Yunanistan''da gerçekleşen 6,2 büyüklüğündeki depreme de değinen Sözbilir, "Türkiye''de herhangi bir yerde bu büyüklükte sarsıntı yaşansa, mutlaka can ya da mal kaybı yaşanır ancak Yunanistan''da yaşanmadı. Çünkü hem bina kalitesini yani depreme dirençli bina işini, hem de fay-yapı ilişkisini çözmüşler. Biz de kağıt üzerinde bu sene sonunda bu sorunu çözeceğiz. 2022''de Türkiye''de binaların depremle bağlantılı olarak yıkılmaması gerek!" dedi.
"DEPREM OLDUKTAN SONRA DEĞİL, OLMADAN ÖNCE HAREKETE GEÇMELİ"
Prof. Dr. Sözbilir, "Deprem olduktan sonra değil, olmadan önce harekete geçmeli. Sadece deprem de değil, bütün doğal afetlerin il düzeyinde ortaya çıkarılması ve riski en aza indirilmesi için çalışma yapılmalı. Türkiye''deki can kaybını azaltıcı önlem alınması gerekiyor. Deprem olmadan önce, insanların riskli yerlerde yaşamasını önlemek gerekiyor" şeklinde konuştu.
Türkiye''nin uluslararası ölçekte hazırlanan Sendai Sözleşmesi''ni 2015''te imzalayarak yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt ettiğini de belirten Sözbilir, "Ağustos ayına kadar 81 ilde risk azaltma planı hazırlanmış olacak. Ana hedef, 2023''e kadar toplum olarak deprem dirençli bir ülke haline gelmek" yorumunu yaptı.