20 Kasım’da konferans açılır. 21 Kasım’da İsmet Paşa Curzon’la konuştuğunu, kendisine “Sizin için en önemli konu nedir” diye sorduğunu, “Tam bağımsızlık” cevabını verdiğini yazar. Curzon, İsmet Paşanın açılıştaki ünlü söylevini sert bulduğunu söyler. “Izdırap çekmiş bir milletin şikayetleri” diyen İsmet Paşa havayı şu cümleyle açıklar: “Dış görünüş fırtınadan önceki tatlı yel gibidir”. Yine aynı gün “Sabah iç tüzük görüşüldü. Hemen her maddesine karşı çıktık” der. İnönü’nün Ankara’ya çektiği telgraflardanbir kısmını seçersek:
26 Kasım: “Curzon, kapitüler devletlerikonferansa çağırmış. Onlarla görüşmeyeceğimi duyurdum”.
27 Kasım: “Curzon’la Irak konusunu konuştum. Musul’u istedim, reddetti, tartıştık”.
Bu arada İstanbul’dan Lozan görüşmelerine gölge düşürmek isteyen karşı propaganda haberleri de TBMM’ye gelmektedir. Erkan-ı Harbiye Reisi Fevzi Paşa, İcra Vekilleri Heyeti Başkanlığı’na yazdığı yazıda, İstanbul’dan gelen haberleri şöyle aktarmaktadır.
“1- Müttefiklerin atadığı polis müdürünün başında bulunduğu cemiyet şehrin asayişini ihlal edebilir. Bu cemiyet, Lozan Konferansı’nın bir sonuç alınmadan dağılacağı, dolayısıyla savaşın kaçınılmaz olduğu hakkında propaganda yapmaktadır. 2-. İslâm memleketlerinden celb olunacak özel birliklerle bir halife ordusu kurulacağı ve muhalif subaylardan ikiyüzelli kişinin burada görev alacağı duyulmuştur. 3- İngilizler Vahdettin’in hayat ve hürriyetinin kurtarıldığını ilan etmişlerdir.”
10 Aralık: “Noradukyan Efendi, Ermeni yurdu istedi. Nasihat ettik”. Özellikle Boğazlar, azınlıklar, kapitülasyonlar,
Musul üzerinde büyük tartışmalar oluyordu.
Atatürk 25.12.1922’de Lozan görüşmeleri ile ilgili olarak şunları söylemiştir: “Kapitülasyonların konferansta birçok içtimaları işgal etmiş olmasının sebebini bir türlü anlayamıyoruz. Bu meselenin mevzubahis ve müzakere edilmesi bile millî onurumuza yöneltilmiş bir hakarettir. Bunları diğer şekil ve namlar altında gizleyerek bize kabul ettirmeye muvaffak olacaklarını tasavvur ve tahayyül edenler çok aldanıyorlar. Zira Türkler kapitülasyonların devamının kendilerini pek az bir vakitte ölüme sevk edeceğini pek iyi anlamışlardır. Türkiye, esir olarak mahvolmaktansa, son nefesine kadar mücadele etmeye azmetmiştir”.
İcra Vekilleri Heyeti Reisi Hüseyin Rauf Bey, 28.12.1922’de İzmir’de bulunan Erkan-ı Harbiye -i Umumiye Vekili Fevzi Paşaya şifreli bir telgraf yollamıştır. Bu telgrafta, İsmet Paşa’nın 27.12 1922 tarihli telgrafı verilmiştir: “Curzon ile konuştuk. Boğazlar işinde sivil bölgelerin denetlenmesi ve siyasi teminat meselesini görüşmeye başladık. Denetimden vazgeçilebileceğini söylüyor ama ataşemiliterler ve sivil tedbirler üzerinde ısrar ediyor.
Bizim kendisine itimadımız olmadığı haberinin kendisine sızdığını, halbuki kendisinin bana itimadı olduğunu söyledi. Hüsnü mukabele ettim. Komisyonlar ve tali komisyonlar hiçbir meselede ilerlemiyorlar. Türk Heyeti bulundukları noktada ısrar ediyorlar. Böyle devam ederse bir umumi proje vermekten başka çaremiz kalmayacak” diyor. İzah ettim ki bu durumun sebebi iki tarafın zıt prensiplerle çalışmasıdır. Evvela prensipler üzerinde ittifak etmek lazımdır. Bu arada Kapitülasyonlar meselesini açtı.
Devam edecek...