Planlı yürüyüş sürüyor!
Onun ‘Dağdaki adam gelip siyaset yapacaksa, onun yolunu açacaksın’ şeklindeki PKK’ya siyaset çağrısı şahsen beni hiç şaşırtmadı... Çünkü baştan beri iddiam şuydu: Bu, sonu iyi planmış bir yürüyüştür!..
Gelin kilometre taşlarını bir daha gözden geçirelim... 7 Mart 2010’da partisinin Batman il kongresine katıldığında Grup Başkan Vekili’ydi... İlk defa ‘genel af’fı orada dillendirdi... Dönemin Genel Başkanının tepkilerine hiç aldırış etmedi...
Medyada müthiş bir imaj parlatma öznesi oldu... Onun etnik siyasetle ilgili yaklaşımlarına değil, sürekli olarak ‘iktidarın yolsuzluklarıyla en iyi mücadele eden dürüst siyasetçi’ yönüne vurgu yapılıyordu... Önce ‘yeni Ecevit’, bu kesmeyince ‘yerli Gandhi’ rütbesine yükseltildi...
Yürüyüş devam ediyordu... Onca seçim mağlubiyetinin deviremediği ‘üniterci’ Genel Başkan bir kasetle devrildi... TESEV kurucusu Grup Başkan Vekili bir anda Genel Başkan seçildi ve Mustafa Kemal’in koltuğuna oturtuldu...
İlk büyük kurultaya kadar önceki Genel Başkan’ın ekibiyle çalışmak zorundaydı... Sıktı dişini... Kurultayla birlikte kendi ekibini kurdu... PKK’lı cenazelerinde kendisini gösteren bir Baro Başkanı’nı sağ kol yapacak, onu memleketinden değil, İstanbul’dan milletvekili seçtirecekti...
Artık sıra işaret fişeklerinin patlatılmasına gelmişti... Batı illerindeki mitinglerde dile getirilmeyen ‘yeni CHP’ söylemi, Muş ve Siirt mitinglerinde ‘yerli Gandhi’ tarafından ifade ediliyor ve önceki CHP’yle aradaki fark kalınca çizilmiş oluyordu...
Çok şeyler değişmişti... O, Batman’da Grup Başkan Vekili olarak gündeme getirdiği ‘genel af’fı bu defa Tunceli’de Genel Başkan olarak dillendirecekti... 12 Eylül referandumu dolayısıyla katıldığı mitingde “Dersimliler seninle gurur duyuyor” sloganlarına şu ifadeyle karşılık verecekti: “Bu anayasa değişikliğine ‘hayır’ deyin, doğudan batıya genel affın önü açılsın!..”
30 Mayıs 2012’de Meclis’te ‘Kürt sorununun çözümü’ başlıklı yol haritası sunan parti ‘yeni CHP’ydi... Toplumsal Mutabakat Komisyonu ve Meclis dışından ‘Âkil adamlar’ oluşturulması teklifinin ilk sahibi işte o ‘yeni CHP’ydi... O dönem bir tek BDP’den destek bulmuştu... Eylül 2012’de yeni bir skandal ortaya çıktı... Filistin ve bizim Güneydoğu’muz arasında paralellik kuran Sosyalist Enternasyonal’in ‘Kürt sorununu uluslararası platforma taşıma’ kararına imza atıldı...
Üniter yapı hassasiyetinden çok farklı bir konsepte savrulan partide tuhaflıklar devam edecekti... ‘Partide korku imparatorluğunu yıktık, sıra ülkedeki korku imparatoluğunda’ denilecek, ‘dağdaki iyi çocuklar’ın propagandacısı ‘akraba’ milletvekili korunup kollanacak, Diyarbakır’da PKK kepenk kapama eylemi yaptığında eyleme eşlik eden il teşkilatı disipline verilmeyecek, Hakkari’de Türk bayraksız miting yapılacaktı...
BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ve KCK operasyonlarına şiddetle karşı çıkılacak, Oslo rezaletiyle ilgili tek kelime edilmeyecek, açılıma destek için ‘limitsiz kredi’ sunulacak, Başbakan ‘Dersim özürü’ dilerken, sanki bu olaylar Hıristiyan Demokratların devr-i iktidarında olmuşçasına ‘sükûnet’le onay verilecekti...
Parti içinde direnenler var ama ipler artık ‘yeni CHP’liler’in elinde... Anayasa Komisyonu’nda “Ne mutlu eşitim diyene. Artık asimilasyon politikaları terk edilmelidir, Türkleştirmekten vaz geçilmelidir” diyenler, ‘nört vatandaşlık’teklif edenler bu ‘planlı yürüyüş’ün askerleri...
Belli ki, cumhuriyet tarihinin en kritik döneminde hayatî taşlar yerinden oynatılırken, ‘dizayn’ anlamında iktidar açısından da, muhalefet açısından da hiç bir şey tesadüfe bırakılmamış... Son üç yılda yaşanan parçaları birleştirdiğinizde ortaya anlamlı, hem de çok anlamlı bir bütün çıkıyor... O yüzden bugünkü ‘dağdaki adama siyaset çağrısı’ hiç de sürpriz değil, tam tersine ‘planlı yürüyüş’ün varmış olduğu doğal aşamadır!..
Hâliyle şaşırmadım, şaşırmıyorum, şaşırmayacağım...