PKK'yı müzakere büyüttü mücadele küçülttü!
Büyük bir medya kampanyası eşliğinde adı bile defalarca değiştirilen "çözüm süreci" başlatılmıştı. Kerameti kendinden menkul "akil adamlar" inisiyatif almış toplantı üstüne toplantı yapılmıştı. Oslo görüşmeleri afişe olmuş, heyetler İmralı yoluna koyulmuştu. Zamanın BDP'sinin belirlediği heyetler İmralı'ya televizyonlar eşliğinde seferler düzenliyordu. Mart'ın 21'i olduğunda birileri nefeslerini tutuyor ve Öcalan'ın mesajlarını Diyarbakır'da milyonları bulduğu söylenen kitlelere okuyordu.
Cenaze gelmiyordu ama vatan gidiyordu!
O kadar ileri gidilmişti ki Dolmabahçe'de HDP heyeti ile AKP hükümetinin bakanları diz dize vermiş İmralı canisinin çözüm olarak sunduğu önerileri kamuoyuyla paylaşmıştı. Çözüm sürecinde PKK aktifleştikçe güvenlik güçleri pasifleştirilmişti.
Çözüm süreci, demokratik siyaset, Kürt, Kürtler, Kürt halkı, Kürtlerin hakları, Kürtlerin ezilmişliği, fail-i meçhul, asit kuyuları deyince HDP'li vekiller racon kesiyor, yol gösteriyor ve had bildiriyordu.
Zamanın Cumhurbaşkanı ziyaret ettiği Diyarbakır Belediyesinde başkanın elini sıkıyor, başkan da ona Kürtçe lügat takdim ediyordu. Başbakan ise yanına Barzani'yi ve Şivan Perver'i alarak miting yapıyordu. "Ah Ahmet Kaya ah" serzenişleri ise kulakları tırmalıyordu.
Müzakere PKK'yı büyüttü!
Silah bırakmak, sınırın diğer yanına geçmek bir yana PKK kentlere iniyor, örgütleniyor, mahkeme kuruyor ve vergi topluyordu.
AKP, MHP'nin uyarılarına kulak tıkamış, olanı biteni görmezlikten geliyordu. İktidar sözcüleri uyarılara "kandan beslenenlerin", "terör bitince kendisi de bitecek olanların" hezeyanları olarak niteliyordu.
Televizyon programlarında yandaşlar "çözüm sürecinde cenaze gelmiyor bu yetmiyor mu?" diye soruyorlardı. "Evet cenaze gelmiyor ama ülke elden gidiyor" sözlerine kulak dahi vermiyorlardı. Türkiye, AKP iktidarının dene-yanıl acemiliğiyle karşı karşıya kaldı.
Sonuçta AKP hükümetinin muhatap aldığı HDP'yi halk da muhatap almakta bir yanlışlık görmedi. Devlet adına PKK ve HDP'yle görüşenler halkın nezdinde bölücüleri meşrulaştırdılar.
HDP'nin aldığı oylar da bu iklimin ürünüydü. 6-8 Ekim'de yapılan sokak çağrıları da ciddi miktarda müşteri bu yüzden bulabildi.
Bölücülerle müzakere HDP'yi büyüttü.
PKK'yı mücadele küçülttü!
Bıçak kemiğe dayanınca PKK'yla mücadele başlatıldı. Demirtaş halkı hendeklerin arkasına çağırdı karşılık bulamadı. Sur'a yürümeye çağırdı yürüyen olmadı. Cizre'ye girmek istedi arkasına kimse takılmadı.
Gelinen aşamada Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak, "PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olma", Eş Başkan Fırat Anlı ise, "Devletin egemenliği altındaki topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik" suçlamalar kapsamında gözaltına alındı.
Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'nın gözaltına alınmasını protesto etmek için HDP/PKK tahrik dolu çağrılar yapıldı. HDP ve DBP yöneticilerinden oluşan 30 kişilik grup dışında bölücü çağrılara katılan olmadı.
Yalnız Diyarbakır'da değil yurt genelinde de HDP tam bir fiyasko yaşadı. HDP il örgütleri gözaltıları protesto etmek için saat 11.00'de kent meydanlarında toplanma çağrısı yaptı. HDP'nin bu çağrısına İstanbul, İzmir ve Bursa gibi illerde toplananların sayısı 100'ü aşmadı.
Yaşananların verdiği mesaj açıktır. Devlet, hükümet ve yetkililer bölücüleri muhatap alınca halk da buna olumlu cevap veriyor. Halkı bölücülerin arkasına takan yetkililerin takındığı tutumdur. Devlet, devlet gibi olunca halk da ona göre duruş sergiliyor.
PKK'yı müzakere büyütmüş, mücadele ise küçültmüştür. Cumhurbaşkanı sonunda bu gerçeği görmüş olmalı ki şunları söyledi: "Bu terör örgütü ve onu kaynak alan partiler muhatap alınmayacaktır, bu iş bitmiştir. Yaptıklarının hesabını adalete verecekler, biz de bölgeyi yeniden ayağa kaldıracağız".
Terör ve bölücü unsurların iktidar tarafından muhatap alınmasının maliyeti millet olarak ödemiştir. Ödenen onca bedelden sonra iktidarın doğruyu bulması ülkenin birliği ve bütünlüğü adına büyük kazançtır.