PKK’ya ne verildi?
Terör örgütü elebaşısı geri çekilmenin, kademeli gruplar halinde olacağını söylüyor. Böylece terör örgütünün geri çekilmeyi zamana yayarak hükümetin atacağı adımları izleyeceği anlaşılıyor. Bu durumda AKP’nin barışı, her şart altında PKK’nın inisiyatifine bağlı hale gelecektir.
AKP iktidarı, tamamı birkaç bin olan teröristin, silahlarıyla bir süreliğine Türkiye’den Kandil’e çekilmesini büyük bir başarı, hatta zafer olarak pazarlamaktadır. Teröristler her şey yolunda gitmesi halinde Kuzey Irak’taki kamplarına çekilmiş olacak ve AKP hükümetinin kendilerine verdiği sözleri yerine getirip, getirmeyeceğini bekleyeceklerdir.
AKP iktidarı, beklentiler gerçekleşirse bundan böyle resmen Kandil’e çekilecek terörist örgütün gözetim ve denetimine bağlı hale gelecektir. Bu durum AKP’yi, Kandil’in rehinesi haline getirmiş olacaktır. Sınırın öte tarafındaki kamplara taşınacak terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki baskısı ve tehdidi aynen devam edecektir.
Diğer yandan çekilmenin yasa ve anayasa karşısındaki durumu bir yana, nasıl gerçekleşeceğini bilen de yoktur. Dağlarda, inlerde ne kadar terörist olduğunu gerçekte bilen de yoktur. Teröristlerin önemli bir kısmının yöredeki köylüler olduğu biliniyor. Onlar nereye çekilecektir? Köylerine mi dönecektir? Gerçekte onların büyük bir kısmı gündüz köylerde “külahlı”, gece dağlarda silahlıdır.
Her şey bir yana bu durum AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti devletini terör örgütü karşısında düşürdüğü acizliği, güçsüzlüğü ve utanç verici hali göstermektedir. Bu durum barışın gelmesi adına Türkiye Cumhuriyeti devletinin terör örgütünün iyi niyetine, merhametine ve insafına bağlı hale geldiğinin ilanıdır.
Zafer kazanmış bir ordunun komutanı edasıyla Karayılan, işgal ettiği bölgelerden yapılan pazarlıklar sonucu geri çekiliyormuş gibi davranıyor. Karayılan diyor ki; “Geri çekilme esnasında Türk ordu güçlerinin de aynı duyarlılık ve ciddiyetle hareket etmesi bir zorunluluktur. Geri çekilen gerilla güçlerimize yönelik herhangi bir saldırı olması halinde geri çekilme derhal durdurulacak ve meşru savunma temelinde güçlerimiz misilleme hakkını kullanacaklardır.”
Ciddiyet ve duyarlılığın sınırlarını terör örgütü tayin ediyor. Aksi halde “misilleme” yapılacağından söz ediyor.
Karayılan, konuşmasının başında ise şunları söylüyor, “İmralı’da Öcalan’la Türkiye arasında görüşmeler ve müzakere süreci var...” Karayılan resmen diyor ki “Kürtler mücadeleyi kazanmış... Müzakere Öcalan’la MİT Müsteşarı arasında değil, Öcalan’la Türkiye arasında.” Tartışmaların odağında Kürtlere verilecek ’statü’var.
Öcalan, sürekli bir biçimde “Orta Doğu Konfederasyonu”ndan söz ediyor. Başbakan ise 2023’lerde “Kürdistan Eyaleti” nin kurulabileceğini söylüyor. Hakan Fidan, Oslo görüşmeleri sırasında Başbakan ile Öcalan’ın görüşleri arasında yüzde 90-95 düzeyinde tam bir mutabakat olduğundan bahsediyor.
Karayılan, “Demokratik Çözüm Süreci” dediği aşamada “Koruculuk, özel tim, vb.. tüm özel savaş yapılarının devre dışı edilmesi ve demokratik sivil toplum zihniyetine uygun bir ortamın oluşturulması gereklidir” diyor.
Bu aşamada AKP iktidarı tarafından Kürt varlığını, kimliğini, statüsünü, özgürlüğünü tanıyıp kabul edecek bir anayasa yapıldı yapıldı, yapılmadı örgüt tekrar silahlı mücadeleye başlayacağı tehdidini elinde tutuyor.
Ortada silahın bırakılmasına yönelik bir işaret yoktur. Karayılan, “normalleşme süreci” için şu şartları öne sürüyor: “Önder Apo dahil herkesin özgürleşeceği bu sürecin pratikleşmesi paralelinde silahın tümden devre dışı kılınması ve gerillanın silahsızlanması gündeme girecektir.”
AKP’li Akdoğan, “Elinde silah olan adamla normalleşme olabilir mi?.. Normalleşme süreci silahları bırakan adam için geçerlidir” diyor.
Ancak elinde silah olan oyunun kuralını koyuyor. Silah ise ne Erdoğan’ın ne de Akdoğan’ın elinde.
Öcalan ile yapılan pazarlıklarda, neyin karşılığında, ne verilerek teröristlerin sözde çekilme kararı aldıkları yeterince açık değil midir? Daha ne verilsin!