"PKK'ya dokunmayan bildiriyle imtihan edilmek istemiyoruz!.."

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde, PKK'yla mücadele kapsamında yürütülen operasyonları "devletin suç işlemesi" olarak addeden ve durdurulmasını talep eden "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin, "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisinin, Uluslararası Hukuk dersi bütünleme sınavında soru konusu yapılmasıyla başlayan tartışma bir süre daha devam edeceğe benziyor.

Sınava giren öğrencilerden birinin "Ben bir ülkücüyüm. Bu bildiriyi okumayı kendime zulüm sayıyorum. Hocamın beni canımdan çok sevdiğim devletimi kötülemeye zorlamaya hakkı var mı" diye veryansın etmesi ve "PKK güdümlü cevap vermediği için düşük not aldığını" iddia etmesiyle bu köşeye de taşınan tartışmaya cevaben, sınavı yapan Prof. Dr. Gökçen Alpaydın, öğrencisinin aldığı notun iddia ettiği gibi "PKK güdümlü cevap vermediğinden" değil, konunun "uluslar arası hukuk"la alakasını anlayıp ona uygun cevap yazamadığından kaynaklandığını savunmuştu.

Aynı öğrenciden "Yazımdaki serzeniş basite indirgenebilecek bir 'soruyu anlamama' mevzusu değildir" diye sitem geldi. Diyor ki;

"Kendileri de tahminimce çok iyi biliyordur ki, ne o soru herhangi bir üniversitede, herhangi bir hocanın sorabileceği 'masumane' bir sorudur, ne de alınmak istenen cevap, alınabilecek herhangi bir masumane cevap olacaktır.

Asıl mesele, bu soru eğer hoca adına kişisel bir tepkiyse bizim düştüğümüz "alet olma" durumudur..(Bu mağduriyeti tek yaşamadığımı siyasal öğrencilerinin yorum sayfalarına göz atarak da rahatlıkla görebilirsiniz).

Bu denli hassas ve kasıtlı soruya ne cevap yazılırsa yazılsın bir taraf mağdur olacaktır. Pek tabi metni hazmetmiş ve soruya ikilem yaşamadan cevap yazıp iyi not alabilen bir kitle de mevcuttur. Fakat bu bir zihniyet meselesidir!

İrdelenmesi gereken sorunsal, soru değil menşei bu metne dayalı bir soruyla muhatap edildiğimizdir.

Bu sınav, soruyu geçtim sorunun kaynağı olan metni dahi kabul etmeyen kimseler için psikolojik yıpratma yaratmaktadır.

Sadece not gailesinde olmadığım ve bu girişimimin nasıl geri dönüşü olacağını sınavlara "Tandoğan'da girmek zorunda bırakılan ülkücüler" vasıtasıyla çok iyi bildiğimden, hocanın istediği klasik yollara başvurmak yerine, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Anayasanın 26. Maddesi olan Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti'ni kullanarak kamu vicdanına sunmayı tercih etmekteyim..."

Hocasının beklediği cevabı bilmediğinden değil, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Türk Milliyetçisi olarak içine sindiremediğinden, siyasi olduğuna inandığı bir eyleme alet olmayı kendine yakıştıramadığından yazmadığını, bundan sonra da yazmayacağını haykırıyor aslında genç kız...

"Siyasi değil akademik sınav istiyoruz" diye özetliyor nihai talebini.

Bu aşamadan sonra umarım konu "sınav notuna bağlı şahsi husumet" klişesi çerçevesinde değil de öğrencinin de vurguladığı gibi "mevzuyu tek yanıtlı, tek doğrulu, tek güdümlü bir cevap kağıdına hapsolmaktan kurtarıp, özgürleştirecek" şekilde değerlendirilir.

Başka türlüsü, hele hele bir Cumhuriyet kazanımı olan milli-üniter devlet yapısı için tehdit oluşturan yaklaşım tarzına sahip o bildiriyi koruyup-kollayan bir tutum takınmak, "Cumhuriyet'in ilk üniversitesi" olmakla övünen bir kurumun kurucu misyonunu inkar anlamı taşır bence...

Yazarın Diğer Yazıları